Akşam olmuştu, neredeyse hâlâ bir haber yoktu. Saliha'nın ailesi de dinlenmek için otele geçmişlerdi. Takımdan birçok kişi gelip gidiyordu. Hande ise bekleme salonundaki yerinden bir saniye olsun kalkmıyordu.
"Hande."
"Anne."
Hande, karşısında gördüğü kişi ile şaşkına dönmüştü. Ne işi vardı burada?
"Sen nerden duydun? Neden geldin?"
"Haberlerde gördüm, sana bakmak istedim. Sen her ne kadar beni istemesen de, ben seni hala seviyorum, Hande."
"Bırak, Allah aşkına!"
"Yine bir çıkarın vardır senin buraya gelmek için."
"Yok, ister inan ister inanma."
"İnanmıyorum."
"O nasıl?"
"İyi değil, hala yoğun bakımda."
Hande'nin annesi Hande'nin yanına oturdu. Hande, her ne kadar onun gitmesini istese de içinde bir yerde ona sarılıp ağlamak istiyordu, aynı çocukken yaptığı gibi, her şeyin daha güzel olduğu günlerde olduğu gibi. Hande gardını indirip annesinin omzuna başını yasladı.
"Ben lanetli miyim, sence? Babamla boşandıktan sonra öyle demiştin bir kere. Kimi sevsem zarar görüyor. Babamı da çok sevmiştim, ama o da bizi bırakıp gitmişti, hem de..."
"Bunların sırası değil şimdi. Saliha'nın böyle olmasının sorumlusu sen değilsin. Mert'in önüne o geçmiş, önceden de onu dövmüş zaten, sorunlu bir kız belli."
Hande birden kafasını kaldırıp annesine döndü.
"Sen olayları nereden biliyorsun? Mert'in önüne geçtiğini, önceki yaşananları sana hiçbirini anlatmadım ki. Ben nereden biliyorsun?"
Hande ayağa kalktı, siniri beynine sıçramıştı. Anladım der gibi sinirle gülüp kafasını sallıyordu.
"Mert'le görüştün değil mi? O aşağılık herifle görüştün buraya da onun için geldin!"
"Hayır, sen beni yanlış anladın. Ben seni görmek için geldim."
"Palavrayı bırak, anne. Ben senin çiğnemini biliyorum. Ne dediler sana? Kızını satarsan sana ev mi alırız dediler, ya da araba? Yoksa yazlık falan mı? Hangisi? Ne dediler, söyle!"
Annesi de sinirlenmişti, ayağa kalktı.
"Yeter be! Senin aşağılanmaya gelmedim ben. Evet, Mert'le görüştüm. Babası gelip benden yardım istedi, seni ikna etmemi istedi. Güzellikle olsun bitsin istedi işi."
"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"
"Hâlâ anlamıyorsun, değil mi? Mert'in babası bu ülkenin en güçlü adamlarından biri. Siz şikayetçi olsanız bile, sence Mert içerde yatar mı bir düşün?"
"Paşa paşa yatacak o şerefsiz. Sevdiğim insanın canını ikinci kez yakışı benimkileri söylemiyorum bile."
"Mert sana bunu vermemi istedi, her şeyi yazmış burada."
Annesi çantasından bir zarf çıkartıp Hande'ye uzattı. Ardından hiçbir şey demeden çekip gitti. Hande elindeki zarfa bakarken doktor yeniden göründü. Doktorun yüzünde bu sefer hafif bir gülümseme vardı.
"İyi haberlerim var. Saliha'nın durumu stabil. Yoğun bakımda, ama iyileşme sürecine girdiğini söyleyebilirim,"
"Onu görebilir miyim?"