Hande
Sabah alarmın sesi kafamın içine ediyordu, çok ağrıyordu başım. Üzerimde bir ağırlık hissetmemle gözlerimi açtım. Gözlerimi tekrar kapadım. Ben kafayı yiyordum artık, resmen üzüntüden, özlemden kafayı yiyorum.
Gözlerimi korkarak tekrar açtım. Bu rüya değildi. Rüyada koku alınır mıydı? Hem de bu kadar güzel koku. Bütün ciğerlerimi onun kokusuyla doldurdum, artık emindim, bu ne rüya ne de düş değildi. Yanımda kollarımın arasında Saliha yatıyordu, aynı eskisi gibi.
Dün gece ne olmuştu ki hiçbir şey hatırlamıyordum. Sıçayım kafama, bir şey de düzgün yapamadın, Hande. Evet, kendime kızıyorum. Kendimle dalaşmayı bırakıp kollarımda huzurla uyuyan kadına çevirdim. Bu anda kalmak için her şeyimi verebilirdim galiba.
Alarm ikinciye çalınca ertelemek için uzansam da Saliha yavaş yavaş kımıldanmaya başlamıştı. Gözlerini açtı, kahvelerini bana dikmişti, içleri o kadar güzel parlıyordu ki onlara baktıkça gülesim geliyordu.
"Günaydın, gamzelim."
"Günaydın... Biz dün gece..."
Hande anı mahvetmek istemediği için son sözlerini içine içine söylemişti, Saliha ufak bir gülüş attıktan sonra, "Hiçbir şey hatırlamıyorsun, değil mi?" Yüzünde muzip bir gülümseme vardı Saliha'nın. Handeyi tanıyordu, içtiğinden sonra genelde hiçbir şey hatırlamazdı. Kendine geldikçe yaşadıklarını hatırlayıp dünyadan silinmek isterdi. Saliha yataktan kalktı, Hande ise hala anlamıyordu.
"Ben çok aptalım ya, neden o kadar içtim ki, barıştık mı?"
Saliha sadece gülmüştü. "Bilemem, barıştık mı?" Zevk alıyordu bundan
"Belki de başka bir şey yaptık, belki..." Hande çoktan ayağa kalkmış, Saliha'nı yanına ulaşmıştı.
"Saliha, benimle konuşuyorsun, gülüyorsun." Saliha'nın elini tuttu.
"Evet ve seni," dedikten sonra, Handenin dudağına öpücüğü bıraktı.
"Ve öpüyorum," dedi.
Dudaklarından ayrıldıktan sonra, Hande donup kalmıştı, birden aklına dün gece de yaşanan aynı sahne gözünün önüne gelmişti, ardından da Saliha'nın gece dediği sözleri tekrar etti.
"Olur, beraber ayağa kalkalım ama bir daha bir şey saklamak yok."
Saliha Handenin sözleriyle yüzündeki gülümseme daha da büyüyordu. Sevdiği kadını o kadar özlemişti ki, onun bu şakın halleri onu çok mutlu ediyordu. Bu sefer Hande, Saliha'ya doğru yaklaştı.
"Söz yok, baladın, söz yok," güldü.Hande
Normalde bu söz onun kalbini acıtırdı ama onu anladığını biliyordu. Hande , Saliha'yı hem anlamış hem de affetmişti. Hande zaten yakın olduğu kadına daha da yaklaştı, dikti çekiklerini kahvelere."Çok özledim bu kahveleri, bana bakarken ki ışıltılarını parlaklığını, en çok da nefretle değil de sevgiyle bakışlarını, o kadar özledim ki, beni sakın bırakma, bu gözlerin hep üstümde olsun."
"Baktığımda hep bu çukuru göreceksen, çekmem üstünden," Saliha parmağıyla Handenin gamzlerina dokunuyordu. Kızlar ayrı kaldıkları sabahları telafi edercesine sevdiler birbirlerini.
***
Saliha da Hande de hazırlanıp aşağı kahvaltıya indiler. Tüm takım çoktan masaya oturmuştu. Hande ve Saliha'nın yan yana geldiğini gören Simge, Hande'ye "Oldu mu, barıştınız mı?" dercesine bir bakış attı. Hande ise Simge'ye göz kırpıyordu.