48

6 1 1
                                    

Yağmurun dilinden:

1 saattir oturmuş Senayı inceliyordum. Kahverengi gözleri benim gözlerimin bire-bir aynısıydı. Dudakları benimkinin aksine daha dolgundu. Saçları ise benim hafif dalgalı saçlarımın yanında çok güzel kalıyordu. Sena sarışın ben kumraldım.

-Ee neresi benziyor?

-Ben benzetiyorum işte.

-Bir dakika ya Sena benim kardeşimse, Ateş neyim oluyor? Neden yalnızca Senadan bahsedip durdu ki?

-Bilmiyorum-diye karşılık verdi İlayda.

Çok kötüydüm. Yataktan çıkmak istemiyordum. Nereden çıkmıştı ki, bu mesele? Ateş nereden öğrenmişti? Bunu ona soracaktım. Ama şimdilik bunları kaldıracak gücüm kalmamıştı.

Ateşin dilinden:

-Bilmiyorum, Gamze şuan o kızın yanında galiba. Gamze ben ne yapa bilirim? Yasak mı evden çıkmak sana diyim?

İçeri girdiğimde Sena arkadaşıyla konuşuyordu. İstemeden duymuştum hepsini. Hayatımda bir tek Senanın arkadaşı yetmiyormuş gibi.

-Sena, kardeşim ben geldim-diye yüksek sesle konuşup kendimi belli etdim.

Sena kıza hoşçakal deyip, yanıma geldi.

-Abi hoş geldin. Neredeydin?

-Bir arkadaşla buluşdum.

-Kim bu arkadaş?

-Sana hesap vereceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun, küçük hanım.

-Ya abi yaa. Tamam dün için özür dilerim. Yanlış yaptığımın farkındayım.

-Bunu anlamana sevindim.

-Ama o kızı sevmiyorsun değil mi?

Bu soru çok ani olmuştu benim için. Yağmura çok değer veriyordum. Ama onu seviyormuydum gerçekten? Sevmek duygusu neydi? Her gün görmek, sesini duymak istemek mi? Onu her şeyden, gerekirse kendimden bile korumak mı? Yoksa onun için her şeyini feda etmek mi? Bunların hepsini Yağmur için yapardım. Ona ne zaman aşık olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ama olmuştum. Yağmuru kaybedersem artık yaşamanın bir anlamı olmayacak gibi geliyordu. Hep böyle olur diyeceksiniz ama bu kez farklıydı. Bu da klişe oldu farkındayım. Yağmur benim renksiz dünyamın adeta gökkuşağıydı. Hem de en sevdiyim renklerle kuşanmış bir gökkuşağı.

-Abi sana sordum. Ama cevabımı da aldım.

-Efendim?

-Boş ver, abi. Ne yersin?

-Aç değilim.

Sabah olmuştu. Bugün nasıl olmuş diye İlaydaya mesaj gönderdim. Biraz daha iyiymiş, canımın içi.

-Ne zaman benimle görüşe bilir? Acelesi yok, ama.

-Bugün ola bilir. Ama onu çok üzmemeye çalış olur mu?

-Görüşmek istiyor mu benle?

-İsteyecek.

Bu sefer onu almama müsaade etmişti. Kapıdan çıkışı bile çok güzeldi. Gözlerini gözlerimden kaçırmaya çalışıyordu. Hep açık gördüğüm saçlarını bu sefer toplamıştı. Üzerinde beyaz tişört ve siyah kot pantolon vardı.

Ateş-diye yarı yolda seslenmişti bana.
Sesi çok ince ve olduğundan yavaş çıkmıştı.

-Efendim, Yağmur?

-Biz kardeşmiyiz?

Bu soru çok ani olmuştu benim için. Kardeş değildik bu yüzden çok rahattım. Ama Yağmura bunu söylemeye akıl edememiştim. Acaba üzülmüş müdür?

-Hayr-dedim yavaş bir sesle. Onun da aynı benim gibi derin bir nefes aldığını hiss ede biliyordum.

Bu sefer sahilde oturmak istemişti güzel gözlüm. Açık hava gerçekten de iyi gele bilirdi.









Okunması DileğiyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin