58

5 1 3
                                    

Yağmurun dilinden:

-Her şey hazır mı?

-Evet, canım. Merak etme. Serkan pastayı da getirecek şimdi.

-Teşekkür ederim yaa.

-Seninki de geliyor değil mi?

-Benimki?

-Ateş.

Dün geceyi hatırlayıp kızarmıştım. İlaydaya söylese miydim acaba? Hayr söylemeyecektim. Dilinden
kurtulamazdım yoksa. İlayda sorgulayan gözlerle bana bakıyordu. Ama beni kapı zili kurtarmıştı bile.

-Kim o? - diye kapıya doğru gitmiştim.

-Benim.

-Mert? - Merti beklemiyordum şaşırmıştım.

-İyiki doğdun, canım.

-Teşekkür ederim. Nerden duydun doğum günümü?

-Helinin storisinde gördüm. İnsan çağırır. Kırılmadım değil.

-Kimseyi çağırmadım ki, sadece bilen bir -iki arkadaş - söylerken İlayda gelmişti.

-Kim gelmiş? - derken Merti görüp şaşırmıştı. Aslında Mert ve İlayda bir-birini tanımıyordu. Ama İlayda Merti görmüştü fotoğraflarda.

-Tanıştırayım: Mert - Universiteden arkadaşım.

İlayda - Arkadaşım.

Tanışma faslını geçtikten sonra salona geçip oturduk.

İlayda mutfağa geçip beni işaretle çağırmıştı.

-Mertin geleceğini söylememiştin?

-Bende bilmiyordum.

-Bu çocuğa yeni yüklenmişsin galiba. O zaman neredeydi acaba?

-O ne demek?

-Sana nasıl bakıyor görmüyor musun?

-Abartma, İlayda.

Mertle universtede sınıf arkadaşı olmuştuk. Arkadaşlarımız bizi çok yakıştırmasına rağmen bizde hiç bir şey olmamıştı ilişkiye dair. Hep arkadaşlarım Mertin benden hoşlandığını ima edip dururlardı. Bunu İlayda da biliyordu. Tepkisi bu yüzdendi.
Mert hoş çocuktu aslında. Bir ara bende hoşlanıyor gibi olmuştum galiba. Belki de yanılsamaydı bilmiyorum. Ama şimdi tabikide ona karşı birşey hissetmiyordum.

Artık Serkan ve diğer 2 arkadaşım Helin ve Zeynep de gelmişlerdi. Ateş neden hala gelmedi diye düşünürken kapı çalmıştı. Ateş olmalıydı. Kapıyı açtığımda sevincimi ve utancımı saklamam gerekiyordu.

-Hoşgeldin, Ateş.

-Hoş buldum, prenses.

-Geç içeri.

-Herkes geldi mi?

-Evet gel.

Ateşin dilinden:

Yağmur kapıyı açtığında gözümü ondan nasıl alacağımı düşünüyordum. O kadar güzel görünüyordu ki, periler bile yanında sönük kalırdı. Üzerine giydiği siyah kısa ve zarif elbisesi onu çok daha hoş gösteriyordu. Dalgalı saçını açık ve ince omuzlarının üzerine bırakmıştı. Makyaja ihtiyacı olmasa bile hafif makyajı güzelliğine güzellik katmıştı adeta. Zorla ondan gözümü alıp içeri geçmiştim. İçeri girdiğimde kafede Yağmurla konuşan çocuğu gördüğümde şaşırmıştım. Nasıl tepki vereceğimi kestiremiyordum. Ben daha Serkanla nasıl aynı ortamda oturacağımı düşünürken bide bu çocuk çıkmıştı başıma. Çok komik geliyordu bana kardeşimi kaçıranla aynı ortamdaydım. Ve hiç birşey olmamış gibi davranıyorduk. Bu sırada bir kız mutfaktan gelir-gelmez Yağmura - ee bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın? dedi.

Yağmurun heyecanını göre biliyordum.

-Şey tabii. Ateş.

-Memnun oldum, Ateş. Bende Helin. - deyip elini uzatmıştı. Bende uzatmak zorunda kaldım. Utangaç bir şekilde başımı kaldırıp Yağmura bakmıştım. O da bana bakıyordu. Ama gözlerini kaçırmıştı ben bakınca.

İlayda kurtarmıştı beni yemek yiyelim diyince.

Yemekten sonra oturmuş karşılıklı sohbet ediyorduk. Çocuğun adının Mert olduğunu öğrenmiştim. Sinirlerimle oynuyordu geldiğimden beri. Her kelimesi sadece Yağmurdan ibaretdi. Yine başlamıştı universite anılarını anlatmaya.

-Yağmur bir keresinde sinemaya gitmiştik hatırlıyor musun? Uyuya kalmıştın.

-Şey, evet. Merve de bizleydi.

Bir an tek gittiklerini düşünmüştüm. Ödüm kopmuştu. Şuan ağzını yüzünü dağıtmak istiyordum.

-Universte anılarınız bittiyse pasta keselim - diye bu sefer İlayda girmişti konuya. Çocuktan pek haz etmiyordu o da galiba.

-O kadar güzel anılar var ki, 1 ay konuşsam bitmez.

-Tamam pasta keserken anlatırsın.

Canımın içi pastadaki şamları öyle güzel üflemişti ki, bir kere daha aşık olmuştum galiba.

-Hadi, hediyeleri verme zamanı - dedi Helin.

Herkes hediyesini verirken ben dün verdiğim için kenarda onları izliyordum.

-Çam sakızı, çoban armanı. Umarım beğenirsin, canım.

Canım derken? Bu çocuk Yağmura canım mı demişti? En kötüsü ben buna sesimi çıkaramıyordum. Sevgilisi değilsin, Ateş, karışamazsın.

-Size iyi eğlenceler. Benim gitmem lazım.

-Neden? - Yağmur ve Helin aynı anda söylemiştiler. Bu kıza ne oluyordu?

-Yarın bazı işlerim var. Kusura bakmayın. İyi ki doğdun, Yağmur. Nice mutlu yıllara.

-Teşekkür ederim.





















Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Okunması DileğiyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin