Ateşin dilinden:
Seni seviyorum-dedim kendi-kendime. Bu kelimeyi söylemek niye bu kadar zordu? Her onla karşılaştığımda hep söylemek isteyip de söyleyemediğim o kelime. Bu kadar zor olmamalıydı. Aslında korkuyordum ya kötü karşılasaydı bunu? Hem bundan önce ona olanları anlatmalıydım.
-Abi bugün Gamze gelecek. Onu karşılamaya gide bilir miyiz?
-Gamze nereden çıktı, kızım?
-İşi varmış burada.
-Benim de bugün işim var.
-Abi kız burada hiç bir yeri tanımıyor.
-Sena, o zaman gelmeseymiş.
-Ama, abii.
-Konu kapanmıştır.
Evden çıktığım gibi Yağmuru aradım. Ama açmıyordu telefonu. Merak etmişdim. Nerede bu kız? Evlerine doğru yola koyuldum.
Eve varıp zili çaldım. Kapıyı kimse açmıyordu. Deli olacaktım. Telefonu alıp yine aramaya başladım. Ama hayr kapı gibi telefona da cevap vermiyordu. İlayda aklıma gelmişti onu arayacakken, kapının açılma sesini duyup geri döndüm. Döndüğüm gibi kalbim duracak gibi olmuştu. Kapıdan bana ıslak dalgalı saçları giyindiği mavi elbisesini ıslatan bir kız tatlı-tatlı bakıyordu. Filmlerde mal gibi bir-birini izleyen aşıklarla hep dalga geçmişimdir. Artık o mal aşık bendim galiba. Gözümü ondan alamıyordum.
-Ateş, burda ne arıyorsun?
Yağmurun sorusuyla kendime gelip, cevap aramaya koyulmuştum.
-Telefonu açmayınca merak etdim.
-Kusura bakma, duşdaydım. Kapıda kaldın geç içeri.
Heyecandan elim-ayağıma dolaşıyordu. Zorla yürüyüp eve girdim. Hala ıslak dalgalı saçlarına bakıyordum. Kendimi çok mu belli etmişdim acaba? Eve girip kanapeye oturdum. Yağmur birşey getirmek için mutfağa geçmişti. Bende o sıra evi incelemeye başlamıştım. Ev çok tatlı görünüme sahipdi. Salonda güzel bir kitap rafı vardı. Kalkıp kitaplara göz gezdirmek istiyordum. Ama onu beklemeye karar verdim. Gelmişti zaten canımın içi elinde bir tepsiyle.
-Ne gerek vardı - dedim - zahmet olmuş.
-Yok, ne zahmeti. Kahve içmediğim için evde yok. Çayla idare et.
-Yok bende çayı çok severim.
Kitapların baya çokmuş. Okudun mu hepsini?-Evet, bazıları hariç hepsini okudum.
-Güzelmiş.
-Teşekkür ederim.
Sonra sessizlik olmuştu. Ben çayımı bitirmeye çalışıyordum. O da başını aşağı dikmiş sessizce oturuyordu. Allah kahretsin her haliyle çok güzeldi. Sonra saçını kurutması gerektiğini söyledim. Hasta olmaması için. Kabul edip içeri geçmişti. Saç kurutma makinesinin sesi geliyordu. Onu öyle izlemek istiyordum. Kendime hakim olmak için çok çaba sarfetmem gerekmişti.
5 dakika sonra yanıma gelip oturmuşdu. Yine sessizce oturup her birimiz farklı şeyleri inceliyorduk.
-Bence bu konuyu konuşalım artık, Ateş - diye konuya dalmıştı.
-Konuşalım, Yağmur - diye karşılık verdim.
-Bana her şeyi baştan anlata bilir misin?
-Başlıyorum.
Olanları anlatırken gözlerine bakmaya korkuyordum. Ya ağlarsa onu nasıl teskin edecektim? Ben anlatırken soruyla bölmüştü.
-Annen nerede olduğunu sormuyor muydu?
-Soruyordu. Annesinde olduğunu söylüyordu. Annem de her defasında inanıyordu ona.
-Anladım. -dediğinde sesinin titrediğini göre biliyordum. Kalbim acıyordu, onu böyle görmeye dayanamıyordum.
-Bu günlük bu kadar yeter mi? -diye sordum.
-Hayr devam et lütfen. - dedi.
