55

4 1 0
                                    

Ateşin dilinden:

-Anne bunun için arayacaksan, bir daha arama. O adamın olduğu yere ayağımı basmayacağımı söyledim. Kapatmam lazım işim var.

Telefonu kapatıp hazırlanmaya başlamıştım. Bu şehirde son günlerimdi artık. İş için dönmem gerekiyordu. Yarın 10 ağustosdu. Yani Yağmurun doğum günü. Doğum gününü onunla olacağım için çok mutluydum. Ona güzel birşey hazırlamam gerekiyordu. Öncelikle gidip yarın için pasta sipariş edecektim. Balon mum almak işin ikinci kısmıydı.

Pasta sipariş edip Yağmuru almak için evlerine gitdim. Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra güzel gözlüm kapıyı açmıştı. Yine çok güzel görünüyordu. Üzerine giydiği  beyaz tulum onu daha hoş ve tatlı gösteriyordu. Hafif dalgalı saçlarını bandana ile geriye çekmişti. Her haliyle güzel olması dışında sorun yoktu. Kapıdan çıkar çıkmaz bana gülümseyip selam vermişti. Gülüşü o kadar güzeldi ki anlatamam. Aldığım papatyaları sakladığım yerden çıkarıp ona vermiştim. Gördüğünde bu kadar sevineceğini bilsem bir oda dolusu papatya alırdım ona. Papatyaları inceleyip kokladıktan sonra soru sormuştu canımın içi.

-Nereden biliyorsun, papatyaları sevdiğimi?

-Bir yerde görmüştüm. Gülüşü güzel kadınlar papatyaları çok sever diyordu.

Bu sözüm onu çok utandırmışa benziyordu. Yeniden papatyalarına bakıp teşekkür ederim demişti yavaşca.

-Rica ederim, tatlı kız.

Konuşa-konuşa sokaklarda yürüyorduk onunla. Şuan elini tutmayı hər şeyden çok istiyordum aslında. Ama bu kadar erken olmazdı tabii ki.

-Çok oldu evden çıkalı acıkmışsındır. Bir şeyler yiyelim mi? - dedim.

-Olur acıktıysan. -diye cevap vermişti.

Yakınlardaki bir kafede oturmuştuk. Yemek sipariş edecekken bir tane erkek yanimiza yaklaşıp Yağmura selam vermişti.

-Burda ne arıyorsun?

-İşlerim vardı. Sana da uğrayacaktım aslında. Karşılaşmamız iyi oldu. Bir ara görüşelim.

Olur demişti Yağmur. Nasıl olur ya? Bu kimdi? Ne diye Yağmurla görüşecekti? Çocuk gitmek bilmiyordu. Yağmur mahçup-mahçup bir ona bir bana bakıyordu.

Çocuk sonunda gitmişti. Bende ona sorma fırsatı bulmuştum.

-Kim bu?

-Universteden arkadaşım. Kusura bakma.

-Anladım, yok kusura bakılacak bir durum yok.

Kıskandığımı belli etmemeye çalışıyordum ama surat ifademin nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.

-Ne yiyelim?

-Fark etmez bana. Sen seç.

-Bana da.

Yemeğimizi yeyip evin yolunu tutmuşduk. Aslında daha çok gezmek isterdim onunla ama yarın için bazı şeyleri halletmem gerekiyordu.


Okunması DileğiyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin