Barış
Aşağıda bekliyorum hemen gel acillllBilge, üzerindeki polar pijama takımi ve kupadaki çayıyla mesaja şok içinde bakıyordu. 2 gündür adam arayıp sormuyor, tabiri caizse kızı ghostluyorken şimdi neyin nesiydi bu aciliyet?
Bilge
GelmiyorumBarış
Hadi gel yemek yiyeceğizBilge
Zıkkım ye
Hayvan herif.Telefonunu kapatıp masanın üzerine bıraktı. Birkaç kez çalsa da kulak asmadı. Sonra kapı çaldı. Barış art arda yumrukluyordu.
"Ya apartmanı ayağa kaldırdın apartmanı!" Bir hışımla açtı kapıyı. Barış, takım elbisesinin içinde jilet gibi bir görüntüyle kıza bakıyordu. "Ne var? Ne oldu?"
"Hadi hazırlan. Yemeğe gideceğiz."
"Barış ben seninle küsüm farkındaysan."
Adam güldü. Farkındaydı tabii. Hala da kendini haklı görüyordu ama işte Bilge'yi kaybetmeye niyeti yoktu. Aşıktı kıza. Körkütük. O kendisini sevmese de istemese de fark etmezdi. Bilge ayrılalım demeyene kadar bu ilişkinin bitmemesi için elinden geleni yapacaktı.
"Hadi güzelim, hadi bitanem." Barış kızın yanaklarına elini attı. "Yalvartma beni."
"Nereye gidiyoruz bari onu söyle."
"Önemli bir yere."
Bilge odasına adımladı, Barış da peşinden. Gardırobun başına dikildi kız. Barış kadar şık görünebileceği bir elbise aradı ama nafile. Daha önce milyon kez giydiği, bilmem kaç sezon önce aldığı lila kruvaze elbisesi dışında hiçbir şeyi yoktu. El mecbur aldı eline. Ama suratı düştü, Barış da fark etti.
"Avm'ye gidebiliriz. Biraz vaktimiz var."
Bilge elbiseyi yatağın üstüne bıraktı. "Begenmedin herhalde."
"Ondan demedim ya. Senin içine sinmediyse diye." Yaklaştı Bilge'ye. Arkasından sarılıp yüzünü boynuna gömdü. Kokladı, ufak bir öpücük bıraktı. "Sen ne giysen yakışır sana."
"Çekil ya." Kız omzunu silkti. Üzerindeki pijamayı çıkarıp tekrar dolaba yöneldi. Kalın bir şort etek, beyaz bir gömlek ve ince kilotlu çorabını çıkarıp onları giydi. Elbisedense bunlar daha mantıklı gelmişti. Hem altına çizmelerini ve geçen gün yine Barış'ın kartıyla aldığı kabanı giyerdi.
"Ha aklımdayken," Barış elini cebine attı. Kız saçlarını yapmak için maşayı ısıtırken ona bir de dyson seti hediye etmeyi aklından geçirip geçen gün Bilge'nin neredeyse ağzına soktuğu kartı izinsizce kızın çantasına attı. "Sakın bir daha böyle şeyler yapma."
"Barış..."
"Ne Barış? Ne kadar kolay yakıyorsun gemileri?"
"Haklıyım ve seninle bunu tartışmayacağım."
"Güzelim, bitanem," Barış kızı kendine çekip sarıldı. Bilge'nin burnunun ucunu öptü. Elini kalçasına atıp havaya kaldırdı. Bilge refleksle bacaklarını adamın beline doladı. "Sen neyi ne zaman istersen o zaman olacak. Tamam mı? Bir daha tartışmayalım bu konuyu." Eli kızın kalçasından sağ ayağına gitti. Topuğundan parmaklarına doğru yavaş yavaş okşadı.
"Ben seni istemediğimden değil," Bilge de adamın burnunu öptü. "Ben yapamam, yani, tamam biliyorum senlik değil ama..." söyleyip kurtulmak en iyisiydi. "Evlenmeden olmaz Barış."