"Biraz daha kahve yapayım mı sana?" Diye sordu Barış, sevgilisine. Bilge'nin yarın önemli bir sınavı olduğundan kız evde barut gibi dolaşıyor ve Barış'tan çıt dahi çıkarmamasını bekliyordu. Ama onun sucu değildi. Barış kendi kaşınmıştı. Ders çalışabilmek için kütüphaneye gidecek olan kızı yolundan çevirmiş, ısrarla kendi evine gelmesini istemişti. Cezasını da çekiyordu. "Olur ama şekersiz yap lütfen."
Barış kafa salladı. Kıza sade bir fincan türk kahvesi daha yaptıktan sonra pastaneden aldığı kurabiyelerle birlikte götürdü masasına. Bilge ondan tarafa bakmadan ağzının içinde bir teşekkür mırıldanıp önündeki kitaba gömülmeye devam etti.
Barış onun bu çekilmez ve soğuk tavrının bir an önce değişmesi için dua etti. Araları bozulsun, tartışsınlar istemiyordu. Ama 2 hafta boyunca çekti bu çileyi. Bilge neredeyse günde sadece 3 saat uyuyor, aç karnına dünyanın kahvesini içiyor ve beti benzi atmış bir halde ders çalışıyordu. Barış ona ne zaman sağlığına dikkat etmesini söylese bir de üstüne adamı azarlıyordu.
Kavga son gün koptu. Üst üste içtiği kahveler kızda çarpıntı ve mide bulantısı yapınca Barış, hastaneye gitmek konusunda ısrar etti. Ama Bilge'nin böyle bir vakti yoktu ve zaten geçen sene veremediği Borçlar Hukuku'ndan bu sene de çuvallarsa kafayı yiyeceğini düşünüyordu. Önce gerek olmadığını sakince söyledi. Sonra yarım saatte bir gelip onu kontrol eden ve hala ısrarcı olan Barış'a "Bir sal beni de çalışayım. İki haftadır götümdesin zaten." Demiş bulundu. Barış, elinde kıza yemesi için hazırlamış olduğu tost ile bir süre ayakta dikilip hiçbir şey demeden baktı ona. Dilinin ucuna çok şey geliyordu da geri dönülmez hasarlar bırakmak istemiyordu. Elindeki tabağı atar gibi masanın üzerine bıraktı. Ve hala kızın çarpıntısı konusunda endişelenmesine rağmen kendisini odasına atıp gecenin geri kalanını orada geçirdi. Adam ne zaman uykuya dalmıştı tam hatırlamıyordu. Ama Bilge onun odasının kapısını aralayıp yanına yatarak adamı uyandırdığında saat 4'tü. Barış sesini çıkarmadan kadının göğsüne yatmasına izin verdi. Bilge onun uyumadığını anladı.
"Özür dilerim." Dedi uysalca. Birkaç saat önceki halinden eser yoktu. Burnunu Barış'ın boyun girintisine yasladı. Önce kokladı, sonra tüy gibi bir öpücük bıraktı. Adamdan önemli değil, demesini bekliyordu besbelli ki. Ama Barış hiçbir şey demedi. "Yarın son. Bitiyor sonra. Söz veriyorum bu cadaloz Bilge'yi 2 ay görmeyeceksin." Umuyordu ki kızın dediği gibi olurdu. "Barış?" Seslendi adama. Doğruldu göğsünden. Karanlıktı ama yine de görmeye çalıştı Barış'ı. "Özür dilerim. Çok yıprattım seni kaç gündür farkındayım." Uzandı öptü adamı. Barış'ın suratsızlığı buraya kadardı. Kızın dudaklarını hissetmesiyle yelkenleri suya indirmesi bir oldu.
"Güzelim... Ben senin her halini çekerim ama canına yazık. Yemek yemiyorsun, uyumuyorsan. Hastalanırsın diye korkuyorum."
"Haklısın ama ne yapayım? Korkuyorum Barış. Sınavları düzgün veremezsem, okulu zamanında bitiremezsem ne yaparım diye düşünmekten odaklanamıyorum bile."
"Okulu seneye bitiremezsen ondan sonraki sene bitirirsin, nolacak? Dünyanın sonu mu sanki?"
"Öyle değil işte." Bilge tekrar uzandı göğsüne. Hazır karanlıktayken ve göz kontakları yokken belki bu konuyu konuşabilirdi. "Annemle babamın beni okutana kadar canı çıkıyor. Her şeylerinden kısıyorlar. Ben de kendimi hiç rahat hissetmiyorum. Ne kadar çabuk bitirirsem üzerlerindeki yükü o kadar çabuk alırım."
"Ailen kendinden yük olarak bahsettiğini duysa eminim ki çok üzülür. Ayrıca Bilge ben seni tanıdığımdan beri hem çalışıyorsun hem okuyorsun. Yani geziyor tozuyor ders çalışmıyor olsan hadi diyeceğim böyle hissetmen normal. Ama alakası yok. Kendine bunu yapma lütfen. Ayrıca..." Dudaklarını kızın kulağına yaklaştırdı. "Kabul etmeyeceğini hatta beni azarlayacağını biliyorum ama söyleyecem yine de... Ne zaman ihtiyacın olursa, ihtiyacın olmasa da, sadece keyfi bile olsa... ne istersen yaparım. Tamam mı güzelim? Kafana takma. İstersen 20 senede bitir okulu. Ben senin arkandayım."
"Biliyorum. Ama gururuma dokunuyor."
Barış onun kafasına hafifçe vurdu. "Senin arada aptallığın tutuyor ha... Neyin gururu bu? Ben senden bir öpücük isterken yerde paspas oluyorum. Yapıyor muyum gurur? Gurursuz ol azıcık."
"Sinem de öyle diyor." Güldü Bilge.
"Ne diyor?"
"Kullan adamı ne olacak diyor." Gülüştüler. Komik geldi içinde bulundukları durum.
"Kullan beni. Ben dünden razıyım. Hatta..." Eli kızın bel oyuntusunda gezindi. "Sana yeni bir telefon alalım. Kamerası iyi olanlardan. Belki bana güzel bir hediye birakmak istersin."
"O bir kere olur."
"Bir sonraki sefer rüyalarıma giriyor." Öptü saçlarını kızın. "Ama sen ne zaman istersen."