yirmiüç

3.3K 280 309
                                    

Bilge çoğunlukla tahammüllü bir insandı. Görmezden gelmeyi, kafaya takmamayı becerebilenlerden yani. Kendini telkin edebilme konusunda yıllar yılı uzlaşmıştı. Ama onun da artık altından kalkamadığı durumlar oluyordu. Tıpkı şimdiki gibi.

  Berkan, sponsporluk tanıtım lansmanına gelmesi için kıza öyle ısrar etmişti ki, en son konuşmalarında bu ısrar artık Bilge'nin sinirlerini hoplatacak kadar şiddetli olduğundan ve biraz da kendini kanıtlamak istediği bir gece olduğundan kabul etmişti kız. Haftalık özel ders ücretini üzerindekilere yatırmış, saç ve makyajı için de Sinem ile birlikte saatlerini harcamıştı. Bu hazırlanma süreci kız neşesi ve Hepsi sarkılarıyla dolu bir eğlenceden ziyade, Sinem'den çoğunlukla azar işittiği bir 2 saat olmuştu. Ama şimdi, sonuç olarak görüntüsünden memnun ve buradaydı. Lansman için markanın özel olarak tasarladığı tişörtleri giyerek podyumda yürüyen sporcuları izliyordu. Geldiğinden beri Berkan onu kiminle kiminle tanıştırmışsa onlarla iki kelime etmiş, az biraz Kerem ile muhabbet, onun dışında Barış ve Ahu ile göz göze gelmekten bile kaçınmıştı. Sadece, podyumda yürürken bir saniye gözleri değmişti birbirine. Ve garip bir şekilde adam ona kırgın bakıyordu. Ne hakla, diye düşündü Bilge. Burada kırılacak biri varsa o da kendisiydi.

   Lansman sonrası parti için ufak bir bara geçtiklerinde artık basın da yoktu ve tamamen futbolcular, yakınları ve firma yetkilileri vardı. Bu rahatlıkla içki su gibi akıyordu.

"İster misin bir tane daha?" Berkan, eliyle Bilge'nin boşalmış kokteylini işaret etti.

"Yok, yeter bana bu kadarı ya."

  Berkan kafa salladı. Barış'ın baskın ve sinirli bakışlarına maruz kalıyordu o da. Berkan'ın aralarındaki konuşma hiç geçmemiş gibi davranması Barış'ı sinirlendirmekten de ziyade saldırganlaştırmıştı. Bu yüzden Ahu'yu masada tek bırakıp yanlarına doğru gelirken ikisi de tedirgin oldu.

"Gençler!" Tam olarak ne kadar içmişti bilmiyordu Bilge ama adam buraya gelirken ayağı iki kere takılmıştı. "Nabersiniz?"

"İyi abi." Dedi Berkan normalmiş gibi davranmaya çalışarak. Bilge'ye biraz daha yaklaşacaktı ki Okan Hoca'nın ona seslenmesiyle istemeye istemeye ikisini yalnız bıraktı.

  Barış dirseğini masanın üzerine yaslayıp kıza dikti bakışlarını. "Çok güzel olmuşsun." Dedi kıza. Evet, çok sarhoştu. "Berkan hala çirkin buluyormuymuş seni?" Bilge sabır çekti. Konuşmak istemiyordu. "Bilge uzak dur ondan..." küçük bir çocuk gibi mızmızlanıyordu adam. "Lütfen." Berkan'ın yarım bıraktığı viskiye yönelecekti ki Bilge ondan önce davrandı.

"Zıkkımın kökünü iç! Daha ne kadar içeceksin?"

  Adam cevap vermedi ona. "Çok güzel olmuşsun..." diye yineledi.

"Barış, Ahu'nun yanına git. Bu tarafa bakıyor." Adam omuz silkti. Yerinden kıpırdamaya hali yoktu. Bilge ayağıyla dürttü adamı masanın altından. Barış eğilip baktı. "Ne güzel ayakların var ya... bakim bi daha."

"Ne?" Bilge onun ne söylediğini hakikaten idrak edemedi bi an. Sinirle salonu terk eden kızı işaret etti. "Gidiyor Ahu!"

"Siktirsin gitsin." Dedi hızla. "Kafamı sikti zaten yok galam var yok ödül törenim var. Kukla gibi dolaştırıyo yanında. Konu mankeniyim sanki."

"Kendini kullanılmış mı hissettin, yazık!"

"Geç sen dalganı." Okan Hoca'nın Berkan'ı bırakmaya niyeti yoktu. "Özledin beni, sürunüyorsun, biliyorum." Bilge cevap vermedi. Müzik kutusunun hatrına bir tane yapıştırmıyordu suratına. "Yoksa niye gelesin buraya? Berkan'a bayılıyor musun sanki?"

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin