yirmibir

3.9K 396 302
                                    

  Sinem ile aralarının bir anda düzelip eskisi gibi olmalarıni beklemiyordu tabii ki Bilge ama en azından doğum gününde ev arkadaşının onu yalnız bırakmayacağını ummuştu. Ancak arkadaşı sabah kahvaltısında kuru bir kutlama dışında hiçbir şey yapmamıştı. Ve belli ki bu akşam da eve gelmeyecekti.

  İçindeki sıkıntıyla mutfak masasında ders çalışmaya çalışıyordu. Barış ile araları böyle olmasa acaba bugünü nasıl geçirirlerdi diye düşünmekten de kendini alamıyordu. İlla ki bir şeyler yapardı adam. İşi de olsa, zaman ayıramıyor bile olsa bir şekilde yarım saatliğine de olsa gelir, Bilge'yi mutlu ederdi. Unutması, boş geçmesi imkansızdı. Belki de bu yüzden kızın gözü hala telefondaydı ve ne olursa olsun bir kutlama bekliyordu ama nafile. Annesi, babası ve Sinem dışında kimse kutlamamıştı.

  İkinci kahvesini yapmak için ayaklandığında kapı çaldı. Bir hevesle koşar adım gitti. Ancak kapı deliğinden gördüğü kişi Aslan'dı. Birkaç adım geri çekildi, sesini çıkarmamaya gayret etti. Kapıyı açmak aklının ucundan bile geçmedi. Çalar çalar giderdi, değil mi?

"Bilge aç kapıyı!" Sert bir yumruk atıldı kapıya. Kız geriye doğru sıçradı. "Sen kimsin de beni anneme şikayet ediyorsun? Aç lan kapıyı!"

  Bilge hayatında hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Eli telefonuna gitti, polisi aramak istedi ama Aslan'ın tekrar Barış'tan şikayetçi olmasından korktu. Ve arayacak kimsesi yoktu. Rehberini hızlı hızlı aşağı yukarı kaydırırken tek bir isim çekti dikkatini.

  Berkan, ikinci çalışta açtı.

"Berkan bana yardım et?" Dedi kız titreyen sesiyle. "Aslan kapıma geldi."

"Adresini at bana." Dedi Berkan uzandığı çimlerden doğrularak. Yanındaki Barış ona sorar gözlerle baktı ama Berkan hiçbir şey söylemedi adama. Aslan'ı bir daha döverse kimse kurtaramazdı Barış'ı. "Geliyorum yarım saate. Geç içeri bekle."

   Telefonu kapattı, hızla arabasının anahtarını almak için soyunma odasına yöneldi. Arkasından bağıran Barış'ı duymamazlıktan geldi.

   Yarım saatin sonunda Aslan, kapının önünden ayrılmış ancak apartmanın önündeki arabasında oturuyordu hala. Berkan fark etti, adamın da kendisini fark ettiğini bilse de onunla muhatap olmadan Bilge'nin dairesine çıktı. Kapıyı tedirginlikle açan kız sarıldı adama.

"İyi misin?" Diye sordu Berkan kapıyı tekrar kilitlerken. Kızın ağlamaktan şişmiş gözlerine baktı. "Ne cesaretle geliyor it buraya?" Sinirle söylendi. "Bilge gidip şikayet etmemiz lazım artık."

"Olmaz!" Dedi kız. "O da Barış'tan şikayetçi olur."

"Ya sen mal mısın?" Berkan dayanamadı. "Olursa olsun! Sen mi dedin Barış'a git adamın kolunu kır diye?"

"Bağırma bana! Düzgün konuş. Benim yüzümden oldu."

"Yarramı senin yüzünden oldu." Berkan'ın küfründen sonra Bilge'nin yüzü kirece döndü. Sanki hayatında ilk defa küfür duyuyormuş gibi bir hali vardı kızın. "Bak... bu adam senin peşini bırakmayacak belli ki. Şikayetçi olalım, kurtulalım. Hem Barış'a bir şey olmaz." Birkaç adım yaklaştı kıza. Serçe parmağını morarmış gözaltlarında gezdirdi tamamen isteyerek. Çok güzel gözleri vardı. "Ayrıca senin duygularını görmezden gelen bir adama iyilik borcun yok."

  Öyle değildi işte. Barış'a kıyamazdı Bilge. İsterse her gün dayansın Aslan evine, yapamazdı.

"Barış'ın başını derde sokacak bir şey yapmayacağım." Dedi kız keskin bir şekilde.

  Berkan, onu ikna edemeyeceğini anlayınca derin bir nefes verdi. "İyi," dedi sakince. "O zaman ben de burada senin başını beklerim."

******

  Barış, Ahu'nun üzerinde hareket ederken hissettiği sıcaklığın onu eskisi kadar tatmin etmediğinin farkındaydı. Kızın sırtındaki elleri, derin izler bırakacak kadar adamı tırmalıyor, yüksek sesle adını inliyor ve tüm cömertliğiyle adamı olduğu gibi kabul ediyordu. Barış'ın hareketleri öyle hızlı ve sertti ki adamın tek eli yatak başlığını kavramaktan parmak boğumları beyazlaşmıştı.
 
  Ama yetmiyordu. Ahu titreyerek kendini bıraktığında kalktı kızın üzerinden. Yan tarafa attı kendini. Daha fazla Ahu'yu yormamak adına eli kendi uzvuna gitti, kondomu çıkardı, kendi kendini tatmin etmeye çalıştı. Ne düşünmeliydi, ne hayal etmeliydi bilmiyordu ama eli ileri geri oynarken kendi evinde, kış bahçesindeydi. Bilge üzerine uzanmıştı, Barış onun küçük ayaklarına masaj yapıyordu. Sadece bu görüntü rahatlattı onu.

"Geldin mi?" Ahu, adamın parmaklarını ağzına götürüp az önce akan sıvıyı yaladı. Barış'ın cevap verecek hali yoktu. Kafa sallamakla yetindi.

  Kendine küfürler ediyordu. İğrenç bir adam olup çıkmıştı. İnanamıyordu, bunlar onun yapacağı şeyler değildi, olamazdı. Kesinlikle zihni onunla oyun oynuyordu. Bilge'nin söyledikleri onu etkilemiş olmalıydı, normaldi, herkes etkilenirdi. Bu kadardı sadece. Biraz kafası dağınıktı. Düzelecekti her şey, sadece zamana ihtiyacı vardı.

  Kendisine sarılan Ahu'yu kolları arasına aldı.

  Git gide adi bir adama dönüşüyordu.

*****

  Berkan gerçekten de dediğini yapıp Aslan'ın arabası, apartmanın önünden ayrılana kadar kızla kaldı. Bu sırada da Bilge'nin gerginliğinin geçmesi için elinden geleni yapıyordu.

"Nasıl ezberliyorsun ki bu kadar şeyi?" Dedi Berkan kalın kitabı işaret ederek. "Ben ilkokulda istiklal marşını zor ezberledim."

"İlkokul çocuğu değilim de ondan."

  Berkan bu cevaba eğlendi, güldü. Bilge ona kahve yaparken onun da kızı ve evi bol bol inceleme fırsatı çıkmıştı. Bir mesaj sesinin ardından gözü Bilge'nin telefon ekranına kaydı. Operatörden gelen doğum günü mesajını okudu.

"Doğum günün mü bugün?" Diye sordu merakla. "Bilseydim pasta alır gelirdim."

"Olurdu. Ben, sen, Aslan kutlardık artık."

  Yüksek sesli bir kahkaha attı Berkan. Kızın kafası çok başka çalışıyordu. Sohbeti on numaraydı, Barış'ın ona neden düşkün olduğu belliydi.

"Barış kutlamadı mı?"

"Yok." Dedi Bilge sertçe. Nereden çıkmıştı bu şimdi?

"Aranızda geçen konuşmayı biliyorum."

  Bilge bozuldu. O Barış'a en hassas ve derin hislerini açmışken adam kızı ağzına sakız etmişti. Ne konuşmuşlardı acaba? Kesin dalga geçmişti Berkan. Hatta Barış da ona katılmış belki de kızın bu kör cahilliğini takdir etmişlerdi.

"Sizi eğlendirdiysem ne mutlu bana."

  Berkan kalktı masadan. Hala kahvelerle uğraşan kızın yanına geldi. Gereğinden fazla yaklaştı, göz teması kurdu. "Barış'ı bilmiyorum... ama... ben hiç eğlenmedim."

****

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin