Eve geldiklerinde Yelda çoktan uyuduğundan Bilge ve Barış evin içinde fısıldayarak konuşuyordu. Önce bir yatak kavgası yapıldı. Barış ısrarla birlikte yatmak istediğini söylese de Bilge bir kez daha Ahu'nun yattığı yatakta yatmayacağını adama anlattı. Salondaki kanepede uyuyacaktı, Barış da kendi odasında. Bundan ötürü mızmızlanıyordu adam.
"Ne vardı yani ben de şurada uyusaydım?" Diye sordu koltuğu göstererek.
"Barış nasıl sığalım oraya?"
"Sığmayalım, sen benim üstüme yatarsın."
Bilge derhal çattı kaşlarını. "Başladın yine zevzekliğe."
"Pijamaların güzelmiş." Dedi kıza biraz daha yanaşırken. Kaç gün olmuştu? Bir kere öpseydi bari. "İçine bir şey giymedin mi?" Diye sordu direkt. Bilge nereden anladığını sormak için şaşkınlıkla döndü adama. Ama bu sorunun cevabı netti. Sinem ondan daha zayıf ve ince olduğundan haliyle Sinem'in tahta gibi gövdesi yerine kendi memeleri sığmamıştı.
"Bunu asla ögrenemeyeceksin."
Güldü Barış. Onun aklı onda değildi ki. O sadece bir kez öpmek istiyordu. Başka bir şey değil. "Öpeyim mi bir kere? Dudağından." Öylesine hevesle ve istekle sordu ki Bilge hayır diyemedi. Kafa salladı.
Yavaş, sakin ve romantik bir öpüş bekliyordu ama Barış tam anlamıyla üzerine çullandı. Dudaklarını hızla birleştirdi. Bilge'nin üst dudağını kavrayıp dilini soktu, kızın ağzının içine. Hiç durmuyordu. Dudaklarını ayırmadan kızı öpebileceği kadar öptü. En sonunda Bilge'nin de karşılık vermesiyle ayrıldı, kızı koltukta yatırıp üzerine çıktı. Buna da ses çıkarmadı Bilge. Ellerini, Barış'ın ensesinde birleştirip bu keyifli anların tadını çıkardı. Ama ne zaman ki adamın elleri boynuda göğsüne indi ayrıldı. Barış'ın tek eli henüz sağ göğsünü kavramışken "Dur," dedi adama. Barış elini çekti ama kızın üzerinden tekrar kalkmadı. O bu uyarıyı sadece göğsüme dokunma olarak anlamıştı ama Bilge bir kez irkildiğinden kafasını çevirerek öpmesine de izin vermedi.
"Rahatsız mı ettim?" Diye sordu korkuyla Barış.
"Yok da... yetmez mi?" Barış'ı kırmaktan korkuyordu. Ama bir türlü de tam güvenemiyordu işte.
"Sen yeter diyorsan yeter." Doğruldu Barış. Kızın da ellerini tutup oturmasına yardım etti. Yine suratı düşmüştü. Ama Bilge bir şey demedi. Çocuk gibi eyleyemezdi ki onu? İstemiyordu, kendini hazır hissetmiyordu? Ne yapsaydı yani?
Bir süre sonra uykusu olduğunu söyleyerek kalktı adam.
1 haftayı daha araları böyle saçma sebeplerle devamlı gerilerek geçirdiler. Bilge, Barış'ın sınırlarını zorlayıp yine adamı çileden çıkardığı bir gecenin ardından sabah mesaj atmamakta inat ediyordu. Zaten hep böyle oluyordu. Bir şekilde araları bozuluyor, tartışmalarına bile gerek kalmadan soğuyor ve sonrasında Barış, gelip gönül aran taraf oluyordu. Bu sefer de böyle oldu.
Barış ısrar kıyamet kızı bir yere götüreceğini söyleyerek evden aldı. Bilge'nin evine yakın, tesislere eski evinden daha uzak bir sitede 2 katlı, son derece geniş ve ferah bir evi tam anlamıyla hazır bir halde gösterdi kıza.
"Anlamadım?" Diye sordu Bilge.
"Haklı sebeplerle benim evime gelmek istemiyorsun. O evin sana neler hissettirdiğini ancak tahmin edebilirim, anlayamam. Zaten Yelda da tek yaşamak istiyordu. Böyle bir çözüm bulduk." Dedi Barış heyecanla. "Burası artık benim evim. İlk defa seninle geliyorum. Senden başka kimse de girmeyecek."