otuzbeş

1K 320 64
                                    

  Bilge'nin kış vakti ne zaman sağanak yağmur bastırsa, hava soğusa, kara bulutlar etrafta dolansa mutlu olurdu. Küçüklüğünden beri belki de en sevdiği şey bu havalarda tembellikle yatağında oradan oraya yuvarlanmak ve tam anlamıyla uykusunu aldıktan sonra da kitap okumaktı. Şanslıydı ki bugün de tıpkı öyle bir gündü.

  Barış'ın geniş yatağında adamın kollarındayken dışarıda kopan fırtınayı izledi. Bugün cumartesiydi ve Barış'ın izin günüydü. Ne zaman rahat, konforlu ve mutlu hissetse yaptığı gibi ayaklarını birbirine sürttü.

"Niye erken uyandın?" Barış sordu. Hava yeni aydınlanıyoe gibiydi.

"Çok güzel yağmur yağıyor, izlemek istedim."

"Kalkacak mısın?" Diye sordu adam. Bilge'ye tekrar sarılıp gözlerini yummuştu.

"Daha neler... Hayatımın sonuna kadar burada kalmak istiyorum."

"Kalalım. Bana göre hava inanılmaz hoş."

  Bilge gülümsedi. Barış'ın kollarında dönüp adamla burun buruna geldi. "Annem bana verdiğin kartı gördü." Barış gülümsedi. Kızın saç çizgisinde parmaklarını gezdirip onu hayranlıkla izlemeye devam etti. "Görsün."

"Sen adamın gönlünü hoş ediyorsun o da sana para veriyor, dedi."

"Ne var bunda? Hoş ediyorsun gönlümü." Kızın burnunun ucuna ufacık bir öpücük bıraktı.

"Çok başka şeyler ima etti Barış." Adam ciddileşti. Aynı şeyi kendi annesi de ima etmişti ama kıza söylemedi. Herkesin bu kadar Barış'ın parasının derdine düşmesi canını sıkıyordu. Çalışıyordu, fazlasıyla da kazanıyordu. Kazandığını sevgilisiyle paylaşmaktan daha doğal ne vardı? Takım arkadaşları sevgililerine neler neler alıyordu, harcıyordu. Barış, bir uçak bileti alması için Bilge ile kavga etmişti en son. İnsanlar ya kördü ya kötü niyetli.

"Annene neymiş ki?" Dedi sinirlenerek. "Dinleme, boşver. Kulağını tıka. Gerçeği sen biliyorsun, ben biliyorum. Önemli değil."

  Bilge kafa sallayıp onayladı. Evet, kız da tam olarak böyle düşünüyordu. Barış dışında kimin ne düşündüğü önemli değildi.

"Ayrıca kartı hiç kullanmamışsın. Sadece uçak bileti. Onu da ben ısrar ettim diye."

"Elim gitmiyor."

"Gitsin. Niye gitmiyor ki? Çalışma mesela. Okulunu boşlama artık. Hatta bana kalsa gel yanıma taşın, masrafa da girme diyeceğim..."

"Sinem'e çok ayıp olur. Tüm kirayı ona yıkmış olurum."

"Ben de o yüzden ısrar etmiyorum. Ama sen yarın gelsen bana desen ben burada yaşayacağım, çok mutlu olurum."

"Rahat hissedemiyorum ki. Gerçekten benim yapacağım bir şey değil Barış. Yani... senin lafını etmeyeceğini biliyorum. Ama ben öyle alışmadım işte."

"Ben olsam alırdım senden para." Dedi adam dürüstlükle. "Mesela sen avukat olsan, ben bal ligi topçusu olsam, sevgili olsak, senin evinde de kalırdım, kartını da kullanırdım."

"Uydurma!" Bilge adamın burnunu sıkıştırdı. "Babacuğun yollardı sana para. Almazdın benden."

"Bu yaşımda hala bal liginde oynasaydım bok yollardı bana para. Ki yollamamışlığı da var. Sen sanıyorsun ki ben anamın karnından böyle doğdum. Ankara'dayken nasıl yokluk çektiğimi bilsen hiç böyle triplere girmezdin." Kızı tamamıyla kendine çekti. "3 ay mı ne oldu, babam para yollamıyor. Kulüpten de asgari ücret alıyorum. Ne kiramı ödüyorum ne faturaları. Bir gün eve bi geldim, suyu kesmişler."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 8 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin