onüç

3.4K 347 196
                                    

  Gecenin ilerleyen saatinde artık uyumak için Yelda odasına çekilirken Barış, Bilge'ye kendi odasını verip yastığı ve battaniyesiyle birlikte salonun yolunu tuttu. "Tutulacak her yerin orada, ben yatayım, sığmazsın sen oraya, Barış antrenmanın var yarın..." ısrarlarına rağmen Barış onu dinlemedi. "Bana hiçbir şey olmaz, sen geç." dedi kıza sadece.

"Ne kadar inatçısın ya!"

"Sus, çok konuşma!" dedi Barış ona, koltuğa iyice yayılırken. Uyku haline geçmek üzereydi ama Bilge'nin konuşası vardı.  Bu yüzden Barış'ın baş ucuna oturdu.

"Barış..." diye seslendi. Adam yumduğu gözlerini açtı. Büyük, bal gözleriyle Bilge'nin küçük, biçimli gözlerine baktı. "Sana bir şey soracağım."

"Sor canım." 

"Şimdi... şöyle ki..." Bilge söze nasıl gireceğini bilmiyordu. Ama konuşası vardı. "Ben seni bunaltıyor muyum?"

"O ne demek ya?" Barış doğruldu. İkisi de Yelda duymasın, uyanmasın diye fısıldayarak konuşuyordu. "Niye bunaltıcan beni?"

"Ne bileyim, sana sormadan hayatına çok müdahil oluyormuşum ama sen de beni kırmamak için tamam, diyormuşsun gibi. Eğer öyleyse bana söyle. Ben seni rahatsız etmek istemem." Barış, kıza yaklaştı. Kolunu, omzuna attı, sarıldı. "Boğdun beni! Bir şey soruyorum şurada sana! Ciddiye al beni."

"Alamıyorum," Barış onun saçlarına bir öpücük bıraktı. Mis gibi kokuyordu Bilge, çiçek gibi kokuyordu. Ferahlatıcı bir teni ve kokusu vardı. "Öyle saçma şeyler söylüyorsun ki! Nasıl ciddiye alayım? Kızım sen beni nasıl rahatsız edesin? 2 gün görmeyince evinin önüne tezgah açıyorum."

"Ondan bahsetmiyorum. Ya ne bileyim, doğum gününe gelmemi istemedin ya!"

"Sebebini söyledim ya, o senden kaynaklı değildi. Benim iğrenç çevremden kaynaklı." Bunu söylerken Ahu'nun Bilge hakkında en son söyledikleri geldi aklına, tekrar öfkelendi. O günden beri araları biraz soğuktu. Hatta Ahu bu gece adamı yanına çağırmıştı ama Barış, antrenmanı bahane edip gitmemişi. Ahu'nun yanına gitmek için Ahu'ya sinirinin geçmesini bekliyordu.

"İkna olamıyorum."

  Barış düşündü, kızı nasıl ikna edebilirdi ki? "Yarın benime antrenmana gelin o zaman." dedi istemeye istemeye. "Ama Berkan piçi de olacak."

"Piç deme arkadaşına, duysa üzülür."

"Berkan hiçbir şeye üzülmez. Takmaz, piç işte. Boşver onu. Gelecek misin?"

 Düşündü Bilge. Aslında Barış'ı antrenmanda izleme zevkinden mahrum kalmak istemiyordu ama galiba gurur da yapıyordu. "Hakaret etmeyecekseniz bana geleyim." 

"Bilge yemin ederim, çığlıklar atıp ağlayacam artık! Ben sana ne zaman hakaret etmişim?"

"İyi," dedi kız. "Gelirim."

  Barış sırt üstü koltuğa yayılırken onu da yanına çekti. Sarıldı, kıza doladığı koluyla omzunu sıvazladı. Onu rahatlatmaya çalıştı. Bilge ile arasının düzelmesine sevinmişti. Şayet kız haklı olarak onu süründürmeye devam ederse ne yapardı bilmiyordu. Hiçbir şey de diyemezdi. Kendini affettirmek için de elinden geleni yapardı. En nihayetinde Bilge ona yine dayanamazdı da Barış bu süre zarfında Bilge'siz kafayı yerdi. "Bırak beni, gidip rahat yatağımda uyuyacağım." dedi Bilge onun kollarından çıkmak için çırpınırken ama Barış onu bırakmak bir yana daha sıkı sarmaladı. 

"Hayatta bırakmam." Kız tekrar elinden kurtulmaya çalışınca kafesledi ufak tefek bedenini. Diğer elini de beline atıp huylandığını bildiği noktada gezdirdi parmaklarını. Bilge huylanıp çırpındı. Ama nafile, Barış'ın onu bırakmaya niyeti yoktu. En sonunda öyle tepindiler ki kız kendini tamamen Barış'ın altında, burun buruna buldu. 

"Bırakacak mısın artık beni?"

 Barış gülümsedi. Salonun ışıkları sönmüştü ama geniş cam pencereden vuran sitenin  turuncu sokak lambası Bilge'nin yüzündeki tüm kusurları ve güzellikleri sunuyordu ona. Gülümsedi. Gerçek bir gülümsemeydi. Çirkin değildi işte kız. Öptü kızın kemerli burnunun ucunu. "Hadi kalk bakalım." 

    Bilge afalladı. Hayatında kalbinin bu kadar hızlı attığı başka bir an var mıydı, bilmiyordu. Olmamalıydı. Daha önce öpüştüğü, görüştüğü hiçbir erkek ona Barış'ın şu küçük öpücüğündeki dudakları kadar müthiş haz ve zevk vermemişti. Öyle arsızca bir düşünceyle adamın dudaklarına bakarken buldu kendini. O dudakları dilediğince öpebilmenin nasıl bir hissiyat olduğunu merak etti. İstediği zaman, istediği kadar öpmek Barış'ı... Düşüncesi bile bu hayatı yaşanılır kılıyordu.

  Ama kendisi için değildi bu dudaklar, bu beden. Kalktı, doğruldu. Güzel bir gülümsemeyle iyi geceler, diledi arkadaşına.

*****

 Ertesi gün antrenmanda Berkan, bentte kendilerini izleyen iki kızı fark ettiğinde kendisine atılan topu ayağından kaçırdı. Kaan'ın gülüşmeleri eşliğinde uzaklaşan topa doğru koştu. Tekmeleyerek tekrar saha içine döndürdü. Antrenmana dönmesi gerekiyordu ama bente yürüdü.

"Bu ne güzel bir sürprizmiş!" dedi kızlara. Ama aslında Bilge ile konuşuyordu.

"Merhaba Berkan abi." dedi Yelda. Selamlaştı adamla. Ama Bilge kafasını çevirip sahadaki sarışını izlemeye devam etti. 

"Naber Bilge?" dedi adam yüzsüzce.

"İyiyim." diye kestirip attı kız. 

  Berkan güldü. Nedendir bilmiyordu, uğraşası geliyordu Bilge ile. Onun bu tedirgin ama aynı zamanda sert ifadesinden keyif alıyordu. Kramponunun ucuyla çimi eşelemeye başladı. "Antrenmanı mı izlemeye geldiniz?"

"Yok biraz sonra oynayacağız." Bilge gözünü sahadan ayırmadan tersledi adamı. Özellikle benimle muhatap olma, demişti. Bile bile yapıyordu ya sinirini bozan buydu.

"Seni ben tutarım." dedi Bilge'ye. Kız iyiden sinirlendi. Tam cevap vermek için bakışlarını Berkan'a çevirmişti ki ona gerek kalmadan kızların Berkan ile konuştuğunu gören Barış, koşarak yanlarına varmıştı.

"Napıyosun lan burada?" dedi Berkan'a.

"Yelda'ya selam vereyim dedim." dedi Berkan da yüzündeki aynı gevşek gülümsemeyle. Bunları söylerken gözlerini bir an olsun Bilge'den çekmedi. Kızın askılı atlet ve geniş kalıp hırkasından açığa çıkan boynuna baktı. Ne güzel bir teni vardı.

"Verdin selamını, hadi bakim." Berkan'ın sırtına vurdu Barış. Arkadaşı da onu ikiletmedi, ayrıldı yanlarından. "Bir şey demedi dimi?" diye sordu Bilge'ye.

 Bilge kafa salladı. "Yok, selam verdi, gitti."

"İyi o zaman." Barış da ayrıldı yanlarından.

 Yelda hızlı adımlarla sahaya koşan abisinin arkasından memnuniyetle baktı. 


****

 Sadece yorum istiyorum.....

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin