Yelda, kriz anlarında hızlı karar verebilen, soğuk kanlı ve aklı selim olmasıyla diğer aile fertlerinden çok net bir şekilde ayrılıyordu. Bilge, Barış'ı durdurmak için önüne geçip ağlayıp sızlasa da adam onu dinlememişti. Yelda da çareyi Barış'ın konumunu kendi telefonundan takip edip gittiği yeri Berkan'a söylemekte bulmuştu.
Bu uygulamayı İstanbul'a ilk geldiğinde Barış kız kardeşini sürekli kontrol etme ihtiyacı hissettiğinden Barış'ın zoruyla indirmişti. Hem Barış onun konumunu hem de Yelda Barış'ın konumunu görebiliyordu. Adamın güzergahı çok açık bir şekilde sahafı gösterdiğinden tırnaklarını yiyerek haber verdiler Berkan'a. Ancak Berkan yetişmeyi beceremedi.
Olay yerine vardığından çoktan kavga ayrılmış, kolu ve burnu kırılmış olan Aslan ambulansa bindirilmekte ve başka bir ambulansta da Barış'ın kaşına pansuman yapılmaktaydı.
"Nolur lan?" dedi arkadaşının yanına koşarak gelirken. Etraftaki polisler kimsenin görüntü almasına izin vermemeye gayret etse de bu olayın duyulması işten bile değildi.
"Orospu çocuğu Bilge'yi taciz etmiş." dedi Barış hala dindiremediği öfkesiyle. "Amınakoyduğumun oğlu öyle rahat ki hesabını sorunca pişkin pişkin konuştu. Kırdım ben de kolunu."
Berkan eliyle ağzını kapattı. Hemen eli cebine gitti, kulüp avukatının numarasını buldu. Olayı kısaca anlatıp polislerin Barış'ı götürdüğü karakolun adresini verirken bu olayı hasarsız atlatamayacaklarını biliyordu. Polis arabasını takip etti. Yolda Yelda'yı aradı ama telefonu Bilge açtı.
"Berkan şikayetçi mi olmuş? Noldu?"
"Bilmiyorum, olmuş herhalde. Götürüyorlar şimdi emniyet aracıyla. Ben de takip ediyorum. Nitelikli adam yaralama mı ne, öyle bir şey dedi Burak Abi, o da yoldaymış zaten."
"Of!" dedi Bilge. "Tamam, ben konuşacağım şikayetini geri çekmesi için. Sen söyle Barış'a merak etmesin."
"Saçmalama!" dedi Berkan hemen. "Adam senin götünü elleyip taciz etmiş seni bir de yalvaracak mısın ona? Hallederiz biz, sen karışma."
"Düzgün konuş." diye uyardı onu Yelda. Ama Berkan haklıydı. "Sen de kimseyle konuşmuyorsun Bilge. Ben babamları arayacağım şimdi, halleder kulüptekiler. Çıkarırlar abimi, dimi?"
Bilge bir hukukçu olarak bakamıyordu olaya. Tamamen duygusal ve histerik bir yerden bağırmak istiyordu. Hepsi kendi suçuydu. Burada ceza çekecekse biri Barış değil, kendisi olmalıydı azmettirici olarak. Ama tabii, bunun çok saçma olduğunun da içten içe farkındaydı.
"Geliyorum ben şimdi." dedi Berkan'a. "Bir hocam var, onu arayıp rica edeceğim. İyi bir avukat, kırmaz beni, hem..."
"Bilge sakin ol! Bak Burak Abi de iyi bir avukat. Zaten futbolcu kızım bu, kim tutuklayabilir böyle basit bir şeyden. İki saate Dursun Özbek gelir halleder en kötü. Sen bir rahat ol. O orospu çocuğuyla da sakın konuşma, duydun mu?"
Duymuştu ama dinlemedi. Berkan telefonu kapattıktan sonra ağlayarak aradı Aslan'ı. Sesini çıkarmayacktı, özür de dilerdi, yeter ki Barış'tan şikayetçi olmasındı. Ama açmadı Aslan telefonu.
"Bilge... sakin ol." dedi Yelda.
"Benim yüzümden. Barış'a sadece zarar veriyorum. Gördün mü başına geleni? Ne olacak şimdi?"
"Asıl senin başına neler gelmiş ya! Cehennemin dibine kadar yolu var. Ne olacak sanki 2 gün tutar bırakırlar Barış'ı. Sen bir sakin ol bak, lütfen."
Tüm gece kabus gibi korkunç geçti. Tek bir saniye uyku uyumadılar. Döndü durdu Bilge evin içinde. Berkan'dan aldıkları haberlere göre Aslan'ın şikayetinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Üstelik Bilge'ye yaptıklarını da inkar etmiyordu. Sabaha karşı 5'te aradı Berkan Bilge'yi.
"Aslan'ın avukatı eğer Aslan ile görüşüp konuşursan şikayetinden vazgeçeceğini söyledi." Barış, Berkan'ın Bilge'ye bunu söylediğini bilseydi büyük ihtimalle Berkan'ın da kolunu kırardı ama adam çaresizdi. Tüm ısrarlara hatta para vaatlerine rağmen şikayetinden vazgeçmemişti adam.
Bilge düşünmeden kabul etti. Aslan'dan ondan ne isteyecekti zerre fikri yoktu ama çantasını kaptığı gibi çıktı evden. Yelda da onun peşinden kuyruk gibi dolaşıyor, kızı vazgeçirmeye çalışıyordu ama nafile. Bilge, hastanenin acilinde burnu ve kolu sargılı Aslan ile konuşurken de Yelda yanlarında bulunma konusunda ısrarcıydı.
"Hayır!" dedi Bilge. "Seni o tacizciye 100 metre gene yaklaştırmam. Bekle beni burada." Bilge'nin ilk defa bir abla otoritesiyle konuştuğunu duyan kız çekindi. Hastane bahçesinde bekledi.
Aslan'ın istekleri çok barizdi. Tam tahmin ettiği gibi. Kimseye aralarından geçenlerden bahsetmese ki bunun adı tacizdi Barış'tan şikayetçi olmayacağını söyledi. Kabul etti Bilge. Başka bir şansı yoktu.
Sabah 7'de mahkemeye çıkarılmadan serbest bırakıldı Barış. Ama sosyal medya çoktan onun ambulanstaki ve polis arabasındaki görüntüleriyle çalkalanıyordu. Kulüp yöneticileri ve Menajerinin de olduğu bir odada Bilge ona sarılırken o bunların hiçbirini umursamıyor gibiydi.
"Sen çık, biz biraz konuşalım." dedi Bilge'ye. Az sonra neden böyle bir şey yaptığı sorulduğunda olanları anlatırken Bilge'nin burada olup duymasını istemiyordu. Zaten hiçbir şeyden haberi olmadığından neden şikayetten vazgeçildiğini de anlamamıştı. Anlaşılan bu Berkan, Telda ve Bilge'nin sırrı olarak kalacaktı.
"Dışarıda bekliyoruz Yelda ile." diyip çıktı kız. Uzun uzun konuşuldu olanlar. Bilge'nin yaşadığı tacizin buna sebep olduğunu söylemedi Barış. Bunu ancak Bilge isterse söylerdi, onun dışında tek kelime etmezdi adam. En nihayetinde basına ne açıklama yapılacağı konusunda "Laf attı, sözlü tartışma büyüdü." yazı dizisinde karar kılındı. Çocuk bile inanmazdı da yapacak bir şey yoktu.
Toplantıları bittikten sonra Barış, odadan dışarı adımını atar atmaz Ahu atladı adamın boynuna. "Çok korktum, aklım çıktı!" dedi adama sarılırken. Bilge'nin gözlerinin önünde önce açılmış kaşına sonra da dudaklarına öpücükler bıraktı. Barış da kısa bir karşılık verdi. Sonra kızı telkin etmek için okşadı sırtını.
"Tamam, bir şeyim yok. "
Bilge o an kendini dünyadaki en zararlı ve gereksiz insan olarak hissetti. Barış'ın hayatını alt üst ediyordu. Adamın başını belaya sokuyor, hep yük oluyordu ona. Ne işiyle ilgilenmesine izin eriyordu ne sevgilisiyle. Üstelik hakkı olmamasına rağmen, adam ona tırnak ucu kadar ümit vermemişken onu arzuluyor, seviyor ve bu da her geçen gün ruhundaki yarayı büyütüyordu. Barış'ın hayatına sadece kaos getiriyordu. Önce yakın arkadaşıyla arasının bozulmasına sebep oluyor daha sonra adamı karakollara düşürüyordu.
Barış'tan uzak durması ikisi için de iyi olacaktı.