Konuşmamak istememek bir seçenek değildi Bilge için. Evden apar topar çıkan Sinem ve Berkan'dan sonra Barış'a onu bırakması için defalarca yalvarsa da adam ne kilitlediği kapıyı açmış ne de bir santim yerinden kıpırdanmıştı. Son derece agresif bir tutumla Bilge'yi alıkoydu. "Konuşacaksın," diyordu sadece.
Bilge ise tek kelime etmeden onun karşısındaki koltukta saatlerce oturmaya istikrarlıydı. Mantıklı olanın da istediğinin de konuşmak olduğunu biliyordu. Ama cesareti yoktu. Barış'ın telefonu defalarca kez çalana kadar devam etti bu durumları.
"Efendim abi?" diyerek açtı telefonu. Karşıdaki ona ne söyledi bilmiyordu ama mümkünmüş gibi kaşları daha da çatıldı. "Anlamadım, en videosu?" dediğinde Bilge elleriyle yüzünü kapattı. Aslan, affetmemişti. Vazgeçmemişti.
"Bilge, ne diyor Tuncay abi?" Barış telefonu kapattıktan sonra yaklaştı kızın yanına. Koltukta oturan kızın önünde diz çöktü, ellerini tutarak yüzünden çekmesini sağladı. "Bilge..." Bilmem kaçıncı kez sordu kıza. Ses etmedi yine. Sadece ağladı. Barış artık sinirinin son raddesinde, ayaklanıp orta sehpaya sağlam bir tekme savurdu. "Konuş amınakoyim anlat artık! Ne istiyorsun lan benden? Niye yaydın videoyu?"
Farkında değildi, hem de hiç, sosyal medyada insanlar ona çoktan damgayı yapıştırmış, cezasını kesmiş, infazını bekliyorlardı. Barış Alper, an itibari ile herkesin yolda görse öldürmeye kalkışacağı bir adam haline gelmişti bile. "Sen yapmadın," dedi Barış kendine gelerek. Bilge böyle bir şey yapmazdı. "Bu yüzden mi evlendin Aslan'la? Seni bununla mı tehdit etti?" Şimdi olanlar mantıklı gelmeye başladı adama. Ama eksikti. Hayır, Bilge bu yüzden evlenmemişti. Eğer evlenme sebebini ve sonradan başına gelenleri anlatırsa Barış'ın iyice kafayı yiyeceğine adı gibi emindi. Yine konuşmadı. "He güzelim, anlat, bundan mı? Nolur iki kelime et Bilge."
"Ondan değil," dedi Bilge. "Keşke ondan olsaydı."
"Bil.. bile isteye evlenmedin dimi?" korkarak sordu adam. Böyle bir durumda çünkü ne yapardı bilmiyordu. Delirmekten, kafayı yemekten, ortalığı birbirine katmaktan başka ne yapabilirdi ki?
"Barış... anlatmayayım. Lütfen anlatmayayım, nolursun sorma." Eliyle yüzünü kapatıp hıçkırarak ağlamaya devam etti. Onun bu hali Barış'ın içini parçalıyordu. Nasıl olabilirdi? Nasıl bu duruma düşebilirdi? Bu dünyadaki en yakın iki kişiyken şimdi nasıl birbirlerinden zerre haberleri olmadan öylece dikilebilirlerdi?
"Sormak zorundayım."
"Sonra," dedi Bilge. "Söz veriyorum sonra anlatacağım. "Önce video konusunu halletmemiz lazım." Ahmet'i arayıp yayın yasağı için bağlantılarını kullanmasını isteyebilirdi. Ama Barış yanındayken ne onu aramak istedi ne de Ahmet'i böyle bir duruma sokmayı.
"Herkes izlemiş," dedi Barış. "Düzeltecek bir şey yok." Telefonunu koltuğun üzerine fırlayıp oturdu. Elleriyle başını tuttu.
"Olmaz, bu damgayla yaşayamazsın." dedi Bilge de. "İzin vermem."
"Ne yapayım Bilge? İnstagramdan paragraf mı yazayım böyle böyle olmuş diye? Kim inanır bana?"
"Kanıtımız var." dedi Bilge bir anda.
"Saçmalama." Barış, dişlerini sıktı. Bilge'nin tüm vücudunu ikinci kez herkese göstermeye hiç niyeti yoktu. Hem de hiç. Aslan piçini de gebertecekti zaten. Önce Bilge konuşsun, her şeyi anlatsın, sonra babasının beylik tabancasını alıp sıkacaktı o pezevengin kafasına.
"Video sende var dimi?" diye sordu Bilge. Barış kızardı, elbet vardı. Açıp izlediği de oluyordu. Ama şimdi bunu itiraf etse... "Vardır." dedi Bilge. Tanıyordu adamı. "Bende yok, Aslan telefonumu elimden aldı. Sendekini atacağız. Oynanmamış, tam halini."
"Sen kafayı mı yedin?" Barış hızla ayaklandı. "Nasıl sikiştiğimizi herkes gördü zaten yeteri kadar."
"Barış..."
"İsterse tutuklasınlar, sikimde değil. Seni meze etmem kimseye." Kaç kişinin o videoyu izlediğini düşündükçe zaten kafayı yiyordu. Tanımadığı kimseler neyseydi ama bundan sonra yüz yüze geldiği herkesin aklına tek bir şey gelecekti.
"Gerizekalı!" Bilge ayaklandı, karşısına dikildi. "Ben Aslan'a senelerdir sen bu aptalca erkeklik gururun yüzünden hayatını mahvet diye mi katlanıyorum?"
"Bilge,"
"O videoyu hemen şimdi bana yollamazsan kendimi şuradan atarım Barış."
"Ne?" Adam korkuyla ayaklandı. 17. kattaydılar! Sanki gerçekten de Bilge dediğini yapacakmış gibi kolundan tuttu, kendine çekti. Seneler sonraki ilk temaslarıydı bu. "Beni böyle tehdit edemezsin. Ben de arkandan atlarım."
"Barış..." Bilge çaresizlikle tutundu adamın kollarına. "Lütfen makul ol. Sen de ben de ömrümüzün sonuna kadar bu lekeyle yaşamak zorunda kalacağız."
Düşündü adam, çok düşündü. İtiraz edecek çok şey vardı ama bir şey vazgeçirdi onu itirazından. "Bir şartla," dedi kızı iyice kendine çekerken. "Bana her şeyi anlatacaksın." dedi.
"Barış..."
"Başka türlüsü yok. Hemen şimdi, anlat, ben de atayım videoyu."
"Tamam," dedi Bilge çaresizlikle. Bundan sonra ne olacaksa olsundu zaten. Umurunda değildi hiçbir şey. Bu kadar kıvrandıktan, acı çektikten sonra ne olacaktı yani? Biraz da Barış düşünseydi artık. Destek olsaydı, yanında olsaydı... Bencillikse bencillik.
"Hamileymişim." Tek nefeste söyledi.
"Ne?" Barış anlamadı. Kızı daha sıkı tuttu. Kendine çekti. "Neymişsin?"
"Sen İngiltere'ye giderken hamileymişim. Ben... benim reglim hep düzensizdi. Umursamadım. Aklıma bile gelmedi. Ara sıra kanamam oluyordu ama hamileliktenmiş." Derin nefesler aldı. "O kadar dikkatsizdim ki yaşaması, düşmemesi zaten mucizeydi. Öğrendiğimde Mersin'deydim, sen gitmiştin, annem... annem çok kötü davrandı bana. Yüzüme bakmadı, konuşmadı, onu rezil ettiğimi söyleyip durdu. Sonra evlendirdi işte."
"Bilge ne diyorsun?" Barış'ın Bilge'yi kavrayan elleri titriyordu. "Nerede? Kız mı erkek mi? Aslan ile mi bıraktın? Niye burada değil?" Aklına gelen soruları ardı ardına sıraladı ama hiçbir cevap almadı. Bilge hıçkırarak ağlarken sakinleşmesini bekledi.
"Yaşamadı ki," dedi Bilge. "Erken doğdu, ciğerleri gelişmemişti. Bir hafta kuvözde kaldı, sonra da..."
Barış'ın nefesi göğsünde tıkandı. Bir hıçkırık da onun boğazından kaçtı. Serbest bıraktı kızı. Koltuğa bayılır gibi attı kendini. Avuçlarıyla yüzünü kapattı, nefes almakta zorlanırken doğru düzgün ağlamayı bile beceremeyecek kadar berbat bir haldeydi.
Bilge'nin yüzüne baktı. O kendisine göre daha sakin duruyordu. Biraz daha baktı. Neler yaşamıştı, nelerle muhatap olmuştu? Babasını kaybettikten kısa bir süre sonra çıkmıştı kızın hayatından. Hamile olduğunu hiç öğrenmemişti. Bu yükü tek başına taşımakla da yetmemiş üzerine uğruna bedeller ödediği çocuklarını da tek başına gömmüştü.
"Şimdi," dedi Bilge toparlanarak. "Videoyu at bana."