Barış, videoyu vermek niyetinde degildi. Bile isteye Bilge'yi bu hale sokması düşünulemezdi bile. Ama kadın ona yaşadıklarını anlatırken tek bir şeyi amaçladığını açıkça belli etmişti, Barış'ı korumak içindi her şey. "Lütfen," demişti Bilge. "Bunları boşu boşuna yaşamış olmayayım, lütfen Barış."
Sonra video yine bir sahte hesap üzerinden malum platforma atıldı. Tuncay'ın haber verdiği birkaç büyük taraftar hesabı da videoyu alıntılayınca tüm linçler tersine dönmüştü.
-barisin boyle birnsey yapmayacagi belliydi
-bay sadece fenere tecavuz eder
+ya siz ne gerizekali ne sapik heriflersiniz tecavuz saka malzemesi mi-hem kiz icin hem mevzu bahis adam icin uzuldum kizlar... hem ozel goruntuleriniz yayiliyor hem de boye bir iftira atiliyo
-ne sevismisler be
-barisin bir defosu oldugu belliydi, ayak fetisiymis
Daha nice yorum. Ülkenin en çok izlenen spor programında da hadsizce ve uçuk yorumlar yapılmıştı. Ama hiçbir şey umrunda değildi Bilge'nin.
Artık boşanabilirdi.
"Boşanacaksın değil mi?" Diye sordu Barış korkuyla. Bilge'ye doğru yaklaşmak, ellerinden tutmak, öpmek, teselli etmek istiyordu.
"Yarın adliyeye giderim ilk iş."
Derin bir nefes verdi adam. "Ne istersen ne gerekirse yaparım, yanındayım." Uzandı, kızın ellerini tuttu.
"Nişanlının yanına dön Barış." Dedi Bilge. Ellerini tekrar kendine çekti.
"Ne nişanlısı?" Diye hayretle sordu adam.
"Ahudan bahsediyorum. Nişanlanmışsınız ya..."
"Kim söyledi sana bunu?" Barış'ın kaşları çatıldı. Ne nişanından bahsediyordu kız? O 2 saattir şurada nasıl ayrılım Ahu'dan diye düşünüyordu.
"Kim söylediyse söyledi."
"Yalan söylemiş. Nişan falan yok, ne nişanı amınakoyim? Daha neler?"
"Değil misiniz?"
"Değiliz tabii." Kızın ellerini tekrar tuttu. "Bilge ben seni tekrar buldum. Ve hala köpek gibi aşığım. Hiç değişmedi. Sana öfkeliyken de nefret ederken de hep aşıktım. Hiç azalmadı." Alınlarını yasladı. "Yarın ayrılacağım Ahu'dan. Seninle adliyeye geleceğim. Sen benim için bu kadar şeye katlanmışken hayatına benden başka kimseyi almamışken ne Ahu'su. Ahu mu kaldı?"
"Hayatıma birini aldım." Dedi Bilge. Daha fazla yalan istemiyordu artık. Çok yorulmuştu bir şeyleri gizlemekten. "Ahmet var."
"Ney?" Barış anlamadı. Ahmet kimdi, ne işi vardı? Bilge Aslan ile evli değil miydi?
"Annesiyle babamın cenazesine gelmişlerdi. Hatırladın mı?"
"Ee?" Dişlerini sıkıyordu.
"Onunla beraberim bir süredir."
Kızmamalıydı, öfkelenmemeliydi. Neye öfkelenecekti ki? O da Ahu ile beraber değil miydi? Ahu ile yatıp kalkmamış mıydı? Pek tabii yapmıştı. O zaman bir gram hakkı yoktu sinirlenmeye. "Tamam... tamam, normal. Ayrılırsın hemen ondan." Zoraki de olsa gülümsedi Barış. Ahmet ile nasıl bir ilişkileri vardı neler yaşamıştı duymak istemiyordu. Kızın dudaklarına uzandı. Bilge izin vermedi, geri çekildi.
"Yapamam," dedi kısık bir sesle. Acı çekiyordu, bariz bir acı vardı sesinde. "Ahmet'i seviyorum." Yalan değildi. Barış'a aşıktı, kör kütük aşıktı. Geberiyordu adam için. Hayatını feda etmeye de razıydı, ki etmişti de. Ama beraber olmak başka bir şeydi. Onlar Barış ile bunu beceremiyordu.
"Ahmet'i seviyorsun?" Öyle kasıldı ki çenesi suratı uzayan sakallarıyla birlikte bir üçgen yarattı yüzünde. Gözleri büyüyebildiği kadar büyüdü. Kendine hakim olamadı, avucunun içinde kızın ellerini sıktı. Sonra ne yaptığıni fark etti ve geri bıraktı. Ayağa kalkarak sanki içindeki sıkıntıyı atabilecekmiş gibi volta attı. Oysa içindeki sıkıntı atılabilecek gibi değildi ki.
"Ama beni daha çok seviyorsun?"
"Seninle beraber olamayız Barış. Beceremiyoruz."
"Beceririz." Bir umut yine diz çöktü kadının önüne. "Ben de sen de... sike sike becereceğiz. Başkasıyla olmana, seni bırakmaya tahammülüm yok benim artık." Yaklaştı kıza. Dirseklerini onun dizlerine yasladı. Bu sefer teklifsizce yakaladı dudaklarını. Ölecekti. Bu tadı, bu hissi öylesine özlemişti ki Bilge'nin söylediklerinim hiçbir anlamı yoktu. Beraber olacaklardı, becereceklerdi. Gerekirse birbirlerini yiyeceklerdi kavgada ama beraber olacaklardı. Öpücüğü derinleştirdi. Bilge'nin kafasını destekleyerek daha sert öpmeye başladı. Titreyerek geri cekildi kız.
"Bırak beni Barış, lütfen."
"Bırakmam," bir kez daha öptü. "Bırakmayacağım."
*****
Boşanma dilekçesini teslim ettikten sonra adliye koridorunda ezbere bildiği odaya doğru ilerledi. Üzerindeki yük hafiflemişti ama tamamen geçmiş sayılmazdı. Barış'a koşmasına engel olan prangalar vardı hala.
İki kez kurtulması gerekiyordu bu prangadan. Bir kalmıştı.
"Bilge?" Ahmet'in yüzü onu görür görmez aydınlandı. Kocaman bir gülümseme belirdi. "Dilekçeyi vermişsin."
Elbet haberi olacaktı.
"Evet," dedi kız. "Ama konuşmamız gerek."
"Tamam, anladım. Hemen evlenmeyiz zaten, biraz zaman geçer üstünden."
"Ahmet,"
"Sen nasıl rahat hissedeceksen." Gözleri doldu kızın. Nasıl söyleyecekti, nasıl anlatacaktı onlar için bir yol olmadığını.
"Konuşmak istediğim şey o değildi," derin bir nefes aldı. "Barış geldi."
Ahmet'in az önce aydınlanan yüzü bunsözlerden sonra öyle korkunç bir hal aldı ki Bilge ona hayatının en travmatik, en onur kırıcı anlarından birini yaşattığına emin oldu. "Se... siz konuştunuz mu?"
"Her şeyi konuştuk."
"Bilge bu adam seni terk etti, Aslan'a mecbur etti. Cehennemi yaşadın. Hiç mi nefret etmiyorsun ondan? Hiç mi gururuna dokunmuyor."
Dokunmalıydı belki de. Senin yüzünden yaşadım tüm bunları, diyip adamdan olabildiğince uzaklaşmalıydı. Söylemesi ne kadar kolaydı. Oysa biliyor muydu Ahmet, Barış'ın nasıl biri olduğunu. Ne kadar güleryüzlü, sevgi dolu, neşeli olduğunu. Bilge'yi nasıl öptüğünü tek bir kez sevişmelerine rağmen onu kendine nasıl bağımli hale getirdiğini. Bilmiyordu tabii.
"Özür dilerim," dedi kız Ahmet'e. "Çok özür dilerim. Ben Barış olmadan nefes alamam artık."