otuzsekiz

3.6K 433 303
                                    

  Barış, kartla kapıyı açıp geçmesi için Bilge'ye yol verdiği sırada Pera Palas'ın locasında içtiği viskiler hafiften başını döndürüyordu. Elini tıpkı kendisi gibi olduğu yerde salınan sevgilisinin beline atarak yürümesine yardımcı oldu.

"Sezen Aksu'yla yemek yedim!" Bilge ufak bir çığlıkla kendini sırt üstü yatağa bıraktı. Elleriyle yüzünü kapatıp sakinleşmeye çalıştı. "Bana sesin çok güzel, dedi Barış. Çıldıracağım."

  Adam gülerek kızın kendisine taşıttığı çantasını ve paltosunu astı. Sonra yanına ilerledi. Bilge'nin sağ bacağını kaldırıp çizmesinin fermuarını aşağı indirerek çıkardı. Ufak bir öpücük bırakıp topuğuna aynı seyi diğer ayağına da yaptı.

"Bilge..." diye seslendi kıza. Ama kız onu duymaktan çok uzak güzel bir hayal aleminde Barış ile sevişiyordu. "Bilge," diye tekrarladı tekrar. Ufak ufak öptü ayağını çorabının üzerinden ama yetmedi ona. Kızın üstüne uzandı. "Bilge,"

"Barış Alper, soysana beni." Ağzının içinde geveleyerek konuşuyordu.

"Sarhoşsun."

"Altında kıvranmak istiyorum Alper." Bu akşak belli ki hitabını değiştirmişti. Ve hitabıyla birlikte zihnini.

"Sadece öpeyim diyecektim, sarhoşsun."

"Barış Alper," Bilge adamın gömleğinin yakasını çevirip üstüne çekti. Dolgun dudaklarını yakaladı, Barıâ Alper'i doya doya öptü. "Sürekli rüyamda seninle seviştiğimi görüyorum. Aklıma girdin."

"Sen de... sen de benim aklıma girdin." Barış kızın kıpırdanan ellerini yakalayıp başının üstünde birleştirdi. Yüzünü boynuna gömdü. Dilediği gibi öptü, kokladı, hafifçe ısırdı. Gömleğinin düğmelerini açıp omzuna kadar sıyırdı. Omzunun üzerindeki beni öptü. Bilge hafifçe altında kıpırdanınca bu sefer de ısırdı.

"Vahşi," dedi kız gülerek. "Soysana beni Barış Alper." Tekrarladı isteğini.

Barış kızın üstünden doğruldu. Ellerini serbest bırakıp yanağını öptü, kendini yan tarafa attı. "Sabah ayılınca kafamı kırarsın sen benim, uyuyalım en iyisi."

"Bugün o kadar tatlıydın ki," bu sefer Bilge onun üzerine çıktı. Önce kalın kaşlarını, sonra bal gözlerini, büyük burnunu, dolgun dudaklarını, biçimli çenesini, egzamadan kızarmış boynunu... öpe öpe kendine bir güzergah oluşturdu. Göğsünü es geçti. Kemerini tuttu. Açmadan önce kumaşın üstünden penisini kavrayıp yüzünü bastırdı.

"Bilge," Barış kızı uyarmak istedi. Kolundan tutup yanına çekmeli ve durdurmalıydı. Çünkü zihninin nasıl bulanık olduğunu ve normal şartlarda, yani promili sıfırken bunları yapmayacağını biliyordu.

"Sana her geçen gün daha çok aşık oluyorum Barış Alper. Her geçen gün daha çok arzuluyorum. Sanki ilk günmüş gibi kalbim çarpıyor, sığamıyorum hiçbir yere. Benim olduğuna inandırmaya çalışıyorum. O kadar güzelsin, o kadar muhteşemsin ki inanamıyorum..." Bilge onun uyarısını aldı, ellerini ve kafasını geri çekip adamın göğsüne uzandı. "Beni gerçekten seviyor musun Barış Alper?"

  Bu nasıl bir soruydu bilmiyordu Barış. Sevmek ne kelimeydi ki? Yanıp bitiyordu, geberiyordu Bilge için. Her şeyini onunla paylaşmaya, hatta feda etmeye hazırdı. Bugün yaptıkları da onun sevgisini, aşkını kanıtlamıyor muydu? O halde neden hala bu soruyu soruyordu Bilge?

"Sen söyle." Dedi Barış. "Seviyor muyum seni?"

"Öyle hissediyorum." Bilge, adamın elini kavrayıp dudaklarına götürdü. Doyasıya öptü. "Ama önemli olan senin ne hissettiğin."

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin