otuzaltı

3.3K 412 84
                                    

"Abi sanane ya!" Yelda sinir krizi geçirmenin eşiğindeyken yalvarırcasına Bilge'ye baktı. "Bilge bir şey de nolur?"

"Ne işin var daha ilk yıldan partilerde. Kimi tanıyorsun da partiye gidiyorsun? Hadi gidiyorsun ben niye bırakmıyorum seni."

Bilge kızın daha fazla yardım çağrısına cevapsız kalamadı. "Barış, koskoca kız. Bilir ne yapacağını. Karışma kıza."

"Niye karışmıyorum ya? İskele abisi miyim ben burada?"

"Ya gelecek simdi orada millet başına üşüşecek, onu gören herkes bana salça olacak. Bilge söyle şuna, gelmesin ya."

"Hala gelmesin diyor! Gitme o zaman sen de. Bok mu var?"

"Barış!"

"Bok var. Gideceğim, görürsün."

"Babanın kızıysan gidersin. Bak ayağından asmıyor muyum seni tavana."

"YA!"

"Tamam!" Bilge sesini yükseltmekten kendini alamadı. İkisine de bağırmış bulundu. Barış, şaşkınlıkla baktı kıza. İlk defa sesini yükselttiğini duyuyordu.

"Sen gel benimle biraz." Barış'ı kolundan tuttuğu gibi yatak odasına çekti.  "Niye hevesini kırıyorsun kızın?"

"Ya nereye gidiyormuş partiye söylemiyor bile. Söyleyemediği yere gitmesin."

"Bak genç kız, üniversite hayatına yeni alışıyor. Bırak biraz hayatı öğrensin."

"Öğrenmesin! Başına bir şey geleceğine öğrenmesin. Ne gereği var? Parti mi istiyor? Yaparız evde parti. Kerem'i Yunus'u da çağırırız."

"Aşkım," bilge ellerini adamın omuzlarına atıp sakinleştirmek için nazikçe sıktı. "Yelda parti istemiyor ki, özgürlük istiyor. Ona olan düşkünlüğünü biliyorum, endişelenmekte de haklısın. Ama böyle baskı yapamazsın. Sonuçta 20 yaşında bu kız. Bırak biraz dışarıyı keşfetsin." Barış omzundaki ellerle gevşede de kaşları hala çatıktı. Bilge işaret parmağı ile o çatıklığı düzeltti. "Hem izin ver, ona alan tanı ki sana her şeyi söylesin. Öte türlü bu sefer yalana başlar."

  Barış Bilge'nin haklı olduğunu biliyordu ama kabullenemediği şeyler vardı. Öncelikle Yelda'nın büyüdüğünü kabul edemiyordu. Hala ortaokul çocuğuymuş gibi abilik ediyordu. Diğer taraftan Yelda'nın sevgilisi olması, biriyle görüşmesi, erkek arkadaş edinmesi gibi şeyler imkansızdan da öteydi.

"Öyle de..." Barış iç çekti. "Ne bileyim yavrum ya?"

"Gel buraya." Bilge adamın biçimli dudaklarına güzel bir öpücük bıraktı. Sonra çenesinin ucunu, sonra da boynununu öptü. "Ne kadar maçosun sen ya?"

"Bizde böyle." Göğsünü kabarttı adam. "Sert adamız."

"Bakayım, ne kadar sertsin." Bilge onun pazularına dokundu, sıkıştırdı. Barış kendini iyice gerdi, kasıldı.

Kızın kulağına eğildi. Sağ elini beline attı, kendisine çekti."Buradan anlamazsın yalnız ne kadar sert olduğumu. Yelda'yı postalayayım, gösteririm ben sana."

"Aklım fikrin orada dimi?"

Barış'ın nefes alışları sıklaştı. Yalan söyleyemeyecekti. Gerçekten de aklı fikri oradaydı. Bilge ile tam bir sevişmenin hayalini zihninde canlandırmak artık günlük hayatını dahi olmusuz etkileyecek kadar sık tekrarlanan bir rutin haline gelmişti. "Değil desem yalan olur."

false god // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin