Barış uykusunun ortasında çalan telefonla irkildi. Ne olduğunu algılayamadığı birkac saniyenin ardından Bilge'nin aramasını cevapladı ve kızın "Barış..." diyerek ağlayışını duydu."Noldu?!" Fırladı yataktan. "Bilge ne oldu? Niye ağlıyorsun?"
Kız cevap verebilmek için hıçkırıklarının dinmesini bekliyordu. Söyleyecekti ne olduğunu ama korkuyordu. Ya Barış delirirse ki delirecekti ve Aslan'a hesap sormaya giderse... Adamın başını belaya sokmak istemiyordu. "Gelip beni alır mısın?"
"Alırım tabii, alırım. Neredesin sen? Noldu Bilge? Valla korkuyorum bak."
"Sahafın ilerisindeki parktayım."
Barış düşündü. En az yarım saatti gitmesi. "Ben gelene kadar orada bekleme. Orada taksi durağı vardı, bin gel hemen. İyisin dimi? Ağlama bi dur güzelim. Neyse hallederiz sorun."
Bilge de bir an önce uzaklaşmak istiyordu buradan. Aslan dükkandan çıkıp da gelirse diye korkuyordu. "Taksiye binecek param yok." Ay sonuydu. Bursu bitireli hafta oluyordu.
"Sen bin gel, ben ödeyeceğim burada. Taksiciye de öyle de. Tamam mı?" Barış iyice telaşlandı. Odasından çıkıp salona indi.
"Tamam." Dedi Bilge.
Taksi durağından bir taksi çevirdi. Yarım saatlik yolda Barış onu beş kere aradı. Sonunda bilindik sitenin güvenliğinde üzerinde incecik bir tişört ve elinde cüzdanıyla bir ileri bir geri yürüyen Barış'ı gördü.
Taksiyi görür görmez koştu. Cüzdanındaki tüm nakiti adama verirken arka kapıyı açıp Bilge'ye baktı. Kolundan tutup inmesine yardım etti. Sonra göğsüne çekip kızı sarıldı. Neyseki iyiydi... Ne olmuştu bilmiyordu ama neyseki fiziki olarak sağlıklıydı.
Eve geçtiler. Barış mutfaktan bir su getirip koltukta oturan kızın önüne diz çöktü.
"İyi misin?" Saçlarını okşadı kızın, sakinleştirmeye çalıştı.
"Bilmiyorum." Buraya gelmek kızı rahatlatmıştı. Tüm yol boyunca da kendini telkin etmeye çalışmıştı. Ama şimdi ne yapacaktı? Ne diyecekti?
"Noldu Bilge? Anlat bana."
Omuz silkti kız. Barış'ın başı belaya girsin istemiyordu. "Anlatmak istemiyorum." Dedi.
"Yok öyle bir şey." Barış çenesini tuttu kızın, kendisine bakmasını sağladı. "Anlatacaksın ne olduysa. "
"Barış..." Boşuna boşuna iş açacaktı adamın başına. "Korkuyorum."
Barış aklını parça parça yitirdiğini hissediyordu. Nolmuştu bu kıza da bu haldeydi? Kim ne yapmıştı? Delirecekti, tam anlamıyla delirecekti. Elleriyle Bilge'nin saçlarını geriye attı. Islanmış gözlerini sildi serçe parmağıyla.
"Korkma, ben yanındayım. Hadi anlat."
"Söz ver önce." Dedi Bilge. "Delirmeyeceksin, hiçbir şey yapmayacaksın."
Barış kafasını iki yana salladı. "Vermem. Sen önce ne olduğunu söyleyeceksin ben de ne yapılması gerekiyorsa yapacağım."
"Söylemiyorum o zaman."
Barış bir derin nefes daha aldı. Kızın yanına oturdu. Tekrar göğsüne çekti, sarıldı. Elleri güven verircesine sırtında dolandı.
"Hadi bakalım güzelim. Anlat."
Sabırla bekledi kızın toparlanmasını. En nihayetinde konuşacak duruma geldiğinde "Aslan..." diye söze başladı. Barış'ın sırtındaki eli yavaşladı ama durmadı.
"Anlat güzelim." Dedi tekrar.
"Çıkışa yakın geldi. Bir kitap mı ne arıyormuş... 4 saat dükkandaki her rafa baktım." Barış boştaki elini yumruk yaptı. "Sonra benden merdivene çıkmamı istedi..." İyice gömüldü Barış'ın göğsüne. Devam edemeyecekti, anlatamayacaktı.
Barış kızın altındaki eteğe baktı. Anladı. Sakin kalmaya çalıştı. "Bir şey yaptı mı sana?" Bilge bu sorudan rahatsız oldu. Çünkü dili varmıyordu taciz edildim, demeye. Kimin dili varırdı ki zaten? Söylemesi hiç kolay bir şey değildi. "Bilge bir şey yaptı mı sana?"
"Eteğimin altına attı elini. Geri çekildim hemen ama... çok zoruma gitti."
"Ne yaptı dedin?" Ok gibi fırladı yerinden Barış.
Belasını sikecekti o Aslan'ın!
"Barış sakin ol." Bilge elinden tutup tekrar yanına çekti. "Ben hallettim. Sadece..."
"Halletmiş halin bu mu? Bırak ya! Ne laf anlatıyorsun?" Telefonunu aldı. Kapıya doğru yöneldi.
"Barış nereye gidiyorsun?" Tekrar kolundan yakaladı adamı. Bu sırada sesleri duyan Yelda da uyanmış, yanlarına inmişti.
"Abi noluyor?"
"Yok bir şey." Diye bağırdı Barış ona. Kolunu çekip Bilge'den kurtardı.
"Napıyorsun Allah aşkına? Bu yüzden anlatmadım işte. Barış nolur bak, sakin ol."
"Ne sakini ya? Ne sakini! Ben bulmaz mıyım o orospu çocuğunu neredeyse? Kırmaz mıyım o elini dirsekten."
Yelda da tedirgin oldu onların bu haline. Abisinin diğer kolunu da o tuttu. "Abi bi dur."
"Sikecegim ha! Bana dur demeyin. Çekil sen de önümden." Dedi Bilge'ye.
"Git ya! Defol git nereye gidiyorsan." Bilge bağırdı avazı çıktı kadar. "Ben seni arıyorum, kötüyüm yanında olayım istiyorum sen beni bırakıp gidiyorsun? Ne geçecek eline dövünce onu? Ne olacak? Beni bu halde bırakıp gittiğine değecek mi?" Kendini acındırıyordu sırf Barış yanında kalsın diye ama adam bu numaraları yemeyecek kadar iyi tanıyordu Bilge'yi.
"Yelda, sen al Bilge'yi. Odanıza geçin. Ben geleceğim yarım saate."
İki kadın da biliyordu gitmesine izin vermemeliydiler. Ama Barış'ı tutmaya güçleri yetmedi.
Nasıl olmuştu, şans mıydı, belki de talihsizlikti bilmiyordu ama sahafa gittiğinde Aslan'ı orada buldu adam.
Ve dediğini yaptı. Dirseğinden kırdı Bilge'ye dokunan elini.