Barış'ın kollarında yarı çıplak uzanırken telefonunun gürültüsü uyandırdı kızı. Uzandığı göğüsten kalktı, baktı, annesinin aradığını gördü. Sanki basılmışlar gibi utandı. Bu halde annesiyle konuşmak istemediğinden telefonu meşgule attı. Ama saniyesinde tekrar aradı annesi. Panikle doğruldu. Annesi hiç böyle ısrarcı olmazdı.
"Efendim anne?"
"Kızım? Neredesin?" Soruyu anlamlandıramadı.
"Evdeyim. Bir şey mi oldu?" Barış da uyanmış dirsekleri üzerinde doğrulmuştu.
"Sakin ol şimdi ama baban rahatsızlandı biraz. Hastanedeyiz."
"Noldu babama?" Sanki o an Mersin'e gidebilecekmiş gibi doğruldu. "Anne?"
"Bypass olacak bugün."
"Kalp krizi mi geçirdi?" Eliyle ağzıni kapattı. Vücudu zangır zangır titriyordu.
"Sakin ol biraz yavrum. Bir şey olmaz inşallah. Sen gelebilir misin diyecektim?"
"Gelirim gelirim." Saate baktı. "Yarın sabaha orada olurum ancak."
"Ameliyata öğlen alacaklar. Zaten göstermezler birkaç gün. Sen acele etme. Napıcan zaten gelip erken? Uyandığında burada ol yeter."
"Tamam." Dedi kız. Ağlamaya başladı. Babası en kıymetlisiydi. Bundan birkaç sene önce anjiyo olmuştu. Kaç kere demişti Bilge kontrollerini ihmal etme diye.
"Kızım ağlama. Ne kadar hassassın ya? Biraz güçlü ol. Baban öyle görmesin seni. Tamam mı? Hadi annecim."
Telefon kapandı. Bilge direkt uygulamaya girip bilet bakmaya başladı. Otobüs biletlerine zam geldiğini görüp canı sıkıldı. Kartında o kadar limit var mıydı bilmiyordu.
"İyi misin güzelim?" Barış giyinmiş bir halde yanında duruyordu. Elini omzuna atıp sıvazladı. "Sakin ol."
"Bilet alacağım Mersin'e dönmem lazım. Ama hepsi akşam."
Barış telefonu çekti elinden nazikçe. "Tamam güzelim, uçakla gideriz." Kafasını kaldırdı Bilge şaşkınlıkla. Adamın yarın maçı vardı.
"Maçın?"
"Okan Hoca anlayış gösterir. Sen sakin ol. Hazırlanalım, biletleri alalım. Çıkarız hemen."
"Uçak bileti alacak kadar param yok." Aslında otobüs bileti alacak kadar da yoktu da, söylemedi. Barış para konuşmaktan artık yorulduğundan son sözlerini duymamazlıktan geldi.
"Sen hemen bir çanta hazırla. Ben de biletleri alayım, gidelim."
Bilge itiraz etmedi. Başka çaresi de yoktu zaten. Barış'a sarıldı, teşekkür etti. Karşılığında alnını öptü Barış kızın. Önce biletleri ayarladı. 3 saat sonraya buldu. Acele etmeleri gerektiğinden duşunu kısa tuttu. Bilge de misafir odasında hızlıca yıkanmış, valizi hazırlamıştı. 2 saat sonra havaalanındaydılar. Barış tanınmamak için elinden geleni yapıyorsldu ve başarılı sayılırdı. Check in yaptırdılar. Görevli Barış'ın biletini onaylarken ağzı kulaklarında gülüp bir fotoğraf istese de Barış, "Barış, sırası değil." diyerek reddetti.
Mersin'e iniş yapılana kadar ikisi de konuşmadı. Sadece el ele tutuştular. Havaalanından bir taksiye bindiler ve direkt hastaneye vardılar. Sekreterlikten bilgi aldı kız. Ameliyata almışlardı. Ameliyathanenin önünde annesini gördü. Kadın, elinde bir su şişesiyle öylece tek başına oturuyordu. Bilge koşup sarıldı annesine.