"Savcım? Müsait miydiniz?" Bilge, kapıdan kafasıni uzatıp arkadaşına seslendi. Ahmet kafasıni dosyadan kaldırıp kadına baktı.
"Güzelim? Davan mı vardı?" Onu karşılamak için hemen ayaklandı. Bilge kapıyi arkasından kapatıp yaklaştı adama.
"Evet, geçen gün grev yaptıkları için işten atılan işçiler vardı, hatırlıyor musun? Anlatmıştım sana."
"Hatırlıyorum. Sendika avukatı olarak geldin yani?"
"Öyle oldu."
"Olay çıkardın mı?" dedi Ahmet gülerek. "
"Bak!" Bilge, yeni aldığı çantasını havaya kaldırdı. "Sana söylediğim. Güzel mi?" Koluna taktı. Grev sebebiyle işten atılan bir kadının şimdilerde örüp sattığı çantalardandım
"Çok yakışmış." Ahmet onu elinden tutup kendi etrafında döndürdü. "Sen gün geçtikçe güzelleşiyor musun? Bana mı öyle geliyor?"
"Öyle mi diyorsun?"
"Öyle diyorum." Ahmet kadının elini tutup kendine yasladı."Akşam gelecek misin bana?" Kulağının dibine bir öpücük bıraktı.
"Bugün olmaz." Dedi Bilge. Ama adamın nefesini hissetmesiyle gözlerini yumdu. "Kirya Eleni oğlunu ve sevgili karısını yemeğe çağırdı." Tüm keyifleri saniyeler içinde kaçtı.
"Anladım," dedi Ahmet geri çekilerek. Evli bir kadınla beraber olmak pek tabii adamın canını sıkıyordu.
Bilge'yi taziyeden aylar sonra İstanbul'da gördüğünde karnı burnundaydı ve çoktan Aslan ile evlenerek hayatını karartmıştı. O günkü şokunu unutamıyordu. Barış neredeydi, bu kıza nolmuştu, bu çocuk kimdendi bilmiyordu. Kan donduran detayları çok sonra, Bilge artık kafayı yememek için birine ihtiyaç duyduğunda öğrenmişti.
"Asma yüzünü, özür dilerim." Dedi kadın çekingence.
İç çekti Ahmet. Biliyordu tabii. Kadının nelerle uğraştığını, nelerle sınandığını. Ama anlamıyordu. Hala anlamıyordu.
"En kısa zamanda boşanacaktın." Ahmet yineledi isteğini. Evli bir kadınla her fırsatta yatmayı yediremiyordu işte kendine.
"Yapamayacağımı biliyorsun."
İşte Ahmet'in en çok canını sıkan buydu. Bilge'nin hala Barış'ı koruması.
Mersin'de, Barış'ı kovduktan sonra hayatının bu kadar alt üst olacağını tahmin edememişti. Ne kadar gerizekalı olduğunu düşünüyordu kız. İnsan 4 aylık hamile olduğunu fark rtmez miydi? Bir kez olsun ben neden adet olmuyorum diye düşünmez miydi? Düşünürdü. Sağlıklı insan düşünürdü. Ama Bilge dağlıklı değildi. Kafayı yemesine saniyeler kalmıştı ve yapayalnızdı. Mutfakta bayıldığında onu hastaneye götüren annesi gerçekleri öğrenince yüzüne bile bakmamıştı. Kürtaj için yasal sürenin geçmesi kadında şüpheler uyandırmıs, Bilge'nin bile isteye bunu yaptığını düşünmüş en neticede eve döner dönmez suratına tokadı yemişti. Ve kovulmuştu. Kendi evinden. Kendi annesi tarafından
Hayatında hiç bu kadar aciz hissettiğini hatırlamıyordu. Barış gitmişti, hamileydi ve bu çocuğu ne doğuracak ne bakacak gücü vardı.
Sonra Kirya Eleni çıkıp geldi. Yanında Aslan ile. Bu ziyaret hem taziye hem de özür maksadı taşıyordu. Aslan özür diliyor, Bilge ile evlenmek istediğini söylüyordu. Annesi tek bir şart koştu Bilge'ye. Aslan ile evlenirse yüzüne bakardı bundan sonra.
Ne garipti. Üniversite birinci sınıftayken Bilge, mağdur kadınları tacizcisi/tecavüzcüsüyle evlendirmeyi öngören yasa teklifine karşı eyleme katılmıştı. Hayatında katıldığı en olaylı, en anlamlı eylemdi. Gözaltına alınmış çok geçmeden epey bir gözdağı ile geri bırakılmıştı. Düşünüyordu. O an bunu insanların nasıl onayladığını, nasıl böyle zalimleştiklerini düşünmüştü. Demek ki olabiliyordu. Zira kendi annesi de gözünü kırpmadan vermişti onu Aslan'a.
Her şey kabus gibiydi. Öyle korkak ve ürkekti en başta... Evlendikten sonra Aslan her eve geldiğinde kendini yatak odasına kitliyor ve adam evden ayrılana kadar da çıkmıyordu. Telefonu elinden alınmıştı, Sinem ile görüşmesine bile izin verilmiyordu. Bunların hepsi kendi annesinin bok yemesiydi. En çok canını bu acıtıyordu.
Bir gün, Aslan misafir odasında uyuklarken yaklaştı ona. Telefonunu alıp yinr yavaş adımlarla balkona çıktı. Sinem'in ezbere bildiği numarasını tuşlayıp ona bir şekilde Yelda'ya ve dolayısıyla Barış'a ulaşmasını söyleyecekken Aslan'ın nefesini arkasında hissetmişti.
"Benim sabrımı zorlama, iyi niyetimi suistimal etme." Diyerek tehdit etmişti.
Bilge tam bir esaret altındaydı. Bu esaretin bittiğini düşündüğü tek bir gün vardı. 7 aylık hamileyken Aslan'ın elinde Bilge'nin eski telefonuyla çıkıp geldiği gün.
"İstediğini yapabilirsin artık." Demişti adam ona. "Ama önce sana bir sey göstereceğim."
Aylar önce çekilmiş, fazlaca promil ve uzunca bir seks içeren bir video. Daha ikinci saniyesinde kendi kırmızı yüzünü görmesiyle Bilge anlamıştı ne olduğunu.
"İstersen yarın boşanırız." Dedi Bilge'ye. "Sen tabii dönersin Barış Alper'ine. Ama merak ediyorum insanlar bu kesilmiş ve oynanmış götrüntülerle, onun sarhoş bir kadınla zorla beraber olduğunu düşünmez mj?"
Kötü yazılmış, eski bir dram filminin içindeydi sanki. Nefesi tıkanıp karnına sancı girerken hayatı boyunca bu esaretten kurtulamayacağını ve ömrünün en güzel günlerinin çoktan yitip gittiğini düşünmüştü. Başka hiçbir şey bu kadar canını acıtamaz sanmıştı ama yanılmıştı.
Prematüre doğan bebeği, daha kucağına almadan ve hatta isim bile koymadan ölüp gidince anlamıştı ki hiçbir acının sınırı yoktu. Atlattım, en kötüsü geçti zannederken bir anda aynı eli boğazında hissediyordu.
En kötüsü... ama en kötüsü Aslan'ın ona dokunma çabalarıydı. Şimdiye kadar bir kez izin vermişliği yoktu ancak toplum içinde, yalandan bile olsa belinde hissettiği el onun midesini bulandırıyordu.
Sonra Ahmet yetişti imdadına. Bilge daha serbest bir esaretteyken Gülten Hanım ve Ahmet ile görüşmeye başladılar. Fakülteyi zar zor da olsa bitirebilmiş kıza iş ayarlamışlar, Aslan kıskacından bir nebze olsun kurtarmaya çalışmışlardı.
Yatıyorlardı Ahmet ile. Bilge, kendisini tamamen unutup yitip gitmek isterken bedenini de bir tutam mutluluk için Ahmet'e teslim ediyordu. Saniyelik ve acınası mutluluklardı bunlar.
Hiçbir şey Bilge'nin içindeki ölme isteğini yok edemiyordu.
***
Bu sefer 500 olmadan cidden atmayacağım, son kararım.