Barış olan biteni anlamıyordu. Bilge için gözünü kırpmadan saldırmıştı o piçe. Bir saniye olsun düşünmemiş, tereddüt etmemişti. Kendi başına gelenler hatta hakkında yazılıp çizilenler de umrunda değildi.
Ahu ile de tartışmıştı. Karakoldan çıktıktan sonra Ahu'nun evine gitmişlerdi. Kadın ona yaptıklarının hesabını sorarken sesini çıkarmadı. Hatalı olduğunu, düşüncesizce davrandığını biliyordu ama başka ne yapabilirdi ki? Ahu'ya cevap vermedi. Ta ki sevgilisi konuyu tekrar Bilge'ye getirene kadar.
"Doğru mu değil mi bilmeden, kızın tekinin lafiyla..."
"Sen ne diyorsun ya?" Diye sözünü kesmişti kadının. "O ne demek?"
"Ne biliyorsun doğruyu söylediğini?"
"Ahu! Sınırı aşma."
Kadın sinirle dolanmaya başladı salonun içinde. "İşine gelmeyince sınırı aşma tabii. Haklı olduğumu sen de biliyorsun. Ben sana kızla arana mesafe koy diyorum sen gidip onun için adam dövüyorsun. Belki yalan söyledi? Belki amacı ilgini çekmekti."
"Bilge'nin benim ilgimi çekmeye ihtiyacı yok." Dedi Barış sertçe. "Ben her durumda onunla ilgilenirim."
Ahu, Barış'ın kendisine karşı bu kadar sert ve acımasız oluşu karşısında hayretler içinde kaldı. Bu ilişki için çabalayan, alttan alan taraf hep Barış olmuştu şimdiye kadar. İlk defa böyle bir tepkiyle karşılaşıyordu kadın. Ama yine de geri adım atmadı. "O zaman konuşacak bir şey yok." Dedi adama kapıyı göstermeden hemen önce.
Barış sinirle Ahu'nun evini terk edip kendi evine döndüğünde Bilge'yi kendi odasında uyurken buldu. Kıza olaylar yatışana kadar güvende olması için burada kalmasını söylemişti. Nitekim o da sözünü dinlemiş görünüyordu.
İlerledi, yatağın ucuna oturdu. İşaret parmağını tüy gibi hafifçe gezdirdi kızın çıplak kolunda. "Bilge..." diye seslendi. Kız gözlerini açtı. Barış'ın bal rengi gözlerini gördü."İyi misin?" Diye sordu Barış. Kız kafa salladı. "Geçiştirme beni. Ciddili soruyorum."
"İyiyim. Yani canım sıkkın ama önemli değil. Önemli olan senin burada olman."
Barış dudağını ısırdı. Bilge'nin doğru söylemediğine dair içinde en ufak bir kuşku yoktu. Ahu'nun söyledikleri deli saçmasıydı. Ama bir şeyi merak ediyordu. "Neden çekti şikayetini o it herif."
"Bilmiyorum."
"Bilge yalan söyleme."
"Barış, ne önemi var ya? Lütfen bak kapatalım konuyu. İyi hissetmiyorum kendimi." Kafa salladı adam. Daha fazla irdeleyip kıza yaşadıklarını tekrar tekrad hatırlatmak istemiyordu. "Sen niye Ahu'nun yanında değilsin."
"Tartıştık biraz, önemli değil." Belli ki önemliydi.
"Benim yüzümden dimi?"
"Bilge boş yapma ya!" Kafası zaten düğün yeriydi. Bir de Ahu'dan konuşmak istemiyordu. "Çok yorgunum. Kay azıcık yanına yatayım." Dedi çok normal bir şey söylermiş gibi.
"Buraya mı?" Şaşırdı Bilge.
"Rahatsız olur musun?"
"Olmam da... ne bileyim? Ahu..."
"Of... başlatma Ahu'dan ya. Hadi kay. Tüm gece nezarethanede süründüm. Hatta dur ben bir duş alayım, öyle geleyim." Gerçekten de gözünden uyku akıyordu. Tüm ev halkı uykusuzluk ve endişeyle sınandıkları gecenin sabahında sanki normalleri buymuş gibi pijamalarını giyip yatağa girmişti. Yelda da kendi odasında uyuyordu.
15 dakika sonra Barış yıkanmış halde attı kendini yatağa. Bilge'nin sağında uzanırken gözlerini kapattı.
"Konuşmak ister misin?" Dedi Bilge'ye. "Kolay bir şey yaşamadın. Böyle susunca sen, ben endişeleniyorum."
Bilge iç geçirdi. "Kolay bir şey yaşamadim evet ama ne bileyim... çok düşünmedim de. Düşünmek istemiyorum yani. Daha önce de taciz edildim. Her kadın edilmiştir. Yelda'ya sor, eminim onun da başına gelmiştir. Benim canımı sıkan onun bu kadar rahat olmasıydı."
Barış sağ yumruğunu sıktı. Yelda ona böyle şeylerden hiç bahsetmezdi. Zaten ona bunu yapacak adamı da öldürürdu Barış. Bilge, onun yumruk yaptığı elini tuttu. Kendi avuçlarının içine aldı. Sonra Aslan'a vurmaktan yara içinde kalmış elinin üzerine bir öpücük bıraktı.
"Bir daha asla böyle bir şey yapma." Dedi usulca. "Bu hayatta beni en çok yaralayan şey senin zarar görmen."
"Bilge, nasıl dursaydım, sen söyle. Seni öyle ağlarken, mahvolmuş halde görüp nasıl sineye çekseydim."
"Sen böyke fevri davranırsan ben başıma gelen hiçbir şeyi sana anlatamam Barış." Sustu adam. Haklıydı kız.
"Tamam." Dedi. "Daha sakin olacağım. Ama sen de her şeyi anlat bana."
Bilge hala avuçlarının içindeki eli çeviriyordu. Tekrar öptü Barış'ın yarasını.
"Çok uykum var Bilge."
Kız güldü. "Adam dövdün, yorulmuşsundur."
"Böyle misler gibi uyumak istiyorum. Sıcacık yatağımda, o piçi dövmenin huzuruyla."
"Uyu." Dedi kız da. Ama Barış yetinmedi. Bilge'nin sırtını göğsüne yaslayıp döndürdü yatakta. Eli hala Bilge'nin elindeydi. Burnunu kızın saçlarına yasladı. Uyudular.
O geceden sonra oldu her şey. Bir daha Bilge'ye eskisi kadar yakın olamadı. Kız ondan kaçtı. Barış da kovalamaktan yorulmuştu.