Yedinci Bölüm

34.6K 3.7K 2.2K
                                    


 Günlük ^^ 15 Ekim 2004


Bugün günlerden cuma ve hayatımın en mutlu günü çünkü annemin tetkik sonuçları tam beş sene sonra yine temiz çıktı. Doktor beş sene içerisinde tekrra edebilir demişti ve ben tam beş sene bu korkuyla yaşamıştım. Bugün biraz daha rahatım. Bu arada bir işe girdim. Okul çıkışlarında çalışıyorum, bundan annemin ve babamın haberi yok. Bir miktarda olsa harçlık kazanıyorum. Okulun biraz uzağında bir bilgisayar dükkanında çalışıyorum. Buranın temizliğini ve getir götür işlerini yapıyorum ve her hafta o alamadığım formanın parasını kazanabiliyorum. İnsanın kendi parasını kazanması ve kimseye yük olmaması gerçekten harika bir şey. 

Her gün okul çıkışında dükkana gidiyorum ve saat dört ile sekiz arası temizlik ve getir götür işlerini yapıyorum. Refik abi gerçekten iyi bir insan. O kadar dükkanın kapısını çaldım ve iş istedim. Bana kapısını açan tek insan o oldu.

''Buyur oğlum''

''Abi ben çalışmak istiyorum?''

''Çok küçüksün sen, okulun yok mu?''

''Okuldan sonra çalışabilirim, her işi yapabilirim.''

''Derslerinden geri kalırsın, olmaz öyle şey.''

''Abi eğer çalışmazsam okula devam edemem çünkü durmumuz yetersiz geliyor''

''Çalışmıyor mu baban?''

''Çalışıyor ama yetmiyor.''

''Ne iş yapıyor?''

''Memur. Biz Elazığ'dan bu sene geldik. İstanbul'da yaşamak ağır geldi hepimize.''

''Benim de bir yardımcıya ihtiyacım vardı. Seni bana Allah gönderdi.''

''Gerçekten mi abi, işe alındım mı şimdi?''

''Alındın oğlum. Ufak tefek işlerime yardımcı olursun.''

''Hepsini yaparım abi, çok teşekkür ederim.''

''Teşekkür edecek bir şey yok oğlum, emeğinin karşılığını alacaksın.''

Refik abi sayesinde biraz da olsa kendime güvenim gelmişti. İyi ki vardı böyle insanlar. Akşamları yemek de veriyordu. Her gün okul çıkışında ''sen açsındır şimdi hadi birer çorba içelim.'' derdi ama bugün çorba içmeyecektik çünkü ramazanın ilk günüydü. Beraber iftar yapacaktık ancak o ilk haftalığımı verip, ''ilk iftarı ailenle birlikte yap oğlum'' dedi. Ramazan ayının ilk günüydü. Ben de ailem için bir şeyler yapma istedim ve pahalı bir şey almak istedim onlara... Çalıştığım dükkanın biraz ilerisinde lüks bir şarküteri vardı, o zamanlar ben oranın lüks bir yer olduğunu bilmiyorum tabii... Küçük bir kasabadan geldiğimiz için İstanbul'da boğuluyorum, nefes almak öylesine zor ki...

Eve geç kalmamak için doğru şarkuteriye gittim...

''Üç dilim pastırma alabilir miyim abi?''

''Üç dilim mi?'' derken beni aşağılayan bir ifadeyle yüzüme baktı tezgahtar abi...

''Kendim için alıyorum abi'' dedim. Oysa anneme, babama ve kendime birer dilim olarak düşünmüştüm.

''Yüz gram vereyim mi çocuk?''

''Çok gelir abi, üç dilim yesem yeter bana.''

''Kedi doymaz bununla çocuk.''

''Tamam abi almıyorum'' deyip dükkandan koşarak çıktım.

O gün kırılan kalbimi bugün kazandığım hiçbir para tamir edemez işte. O yüzden bir insanı asla küçük düşürmeyin. Sahip olduğu şeyler onu mutlu etmeye yetecekken, onu hor görüp mutsuz etmeyin. Günlüğümün sonuna o gün bir not düştüm. 

''Yenilmeyeceğim. Sizin gibi insanlara asla yenilmeyeceğim.''

Bazı insanlar hayatınızın en güzel gününü, en kötü gününe çevirmeye çalışabilir onları görmeyin. Görülmeye değer bu kadar şey varken, onları görmek sizin suçunuzdur. Refik abi'nin dediğini yapın: 

''Başını göğe çevir oğlum: uçak görmesen, kuş görürsün, kuş görmesen bir bulut görürsün. İşte o buluta dök içini çünkü kimse bir bulut kadar dinlemez dediğini...''

^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin