Otuz Üçüncü Bölüm

26.2K 2.8K 1.2K
                                    

Herkes aptal olduğumu düşünüyordu evet aşk aptallıktır.  Bunu bir filmde duymuştum. ''Aşk aptallıktır.'' Ben de aptal bir buluttum işte ama yediğim her darbe beni biraz daha kendime getiriyordu. Güçlü olmak zorundaydım, ailem için. Her şey onlar içindi.  Dershane olayı yüzünden moralim inanılmaz bozuktu. Babam akşam elinde bir klasör ve test kitaplarıyla geldi. Sanki bir ülkeyi feth etmiş gibi mutluydu. 

''Eray seni dershaneye yazdırdım.''

''Nasıl ya? Neden yaptın bunu baba?''

''Benim oğlum kimseden gei kalmayacak. Hem taksitleri de uygun oğlum halledeceğim  bir şekilde.''

''Baba nasıl ödeyeceksin? Ne durumda olduğumuzu biliyorum lütfen bunları iade edelim, nolur baba...''

''Olmaz öyle şey! okuyacaksın oğlum sen.''

Annem o sırada söze karıştı...

''Ne demek iade edelim Eray. Bizim senden başka neyimiz var bu hayatta. Gerekirse ben de çalışırım, gerekirse temizliğe giderim yine de seni arkadaşlarının yanında küçük düşürmem.''

Anneme ve babama sarıldım. Benim onlardan başka kimsem yoktu, onların da tek varlığı bendim. Akşam yatmaya hazırlanırken annemle babamın konuşmalarını duydum.

''Hanım ben akşamları geç kalırım artık. Mesaiye kaldığımı söyleriz Eray'a.''

''Kemal çok yorulacaksın. başka bir yol yok mu?''

''Yok hanım çalışmam lazım yetişemiyorum.''

''İyi ama sıkı giyin akşamları soğuk olmaya başladı.''

''Merak etme dikkat ederim çok zor iş değil zaten. Kağıtlar ile plastikleri ayıracağım. Eldiven de veriyorlar. Haftada dört beş akşam gece on ikiye kadar çalışacağım.''

''Nasıl dayanacaksın uykusuz?''

''Dayanacağım. Eray için dayanırım.''


Babam işte benim babam. Hayatını yaşayamayan bir adam olmuştu. Yastığım gözyaşlarımla ıslanmıştı o gece. Ne desem boştu. Elimden bir şey gelmiyordu. Babam kağıt ve plastikleri ayıracaktı. Sırf benim için. Yılların takım elbiseli memuru Kemal Aydan şimdi eski püskü kıyafetlerle gece yarılarına kadar çalışacaktı ve tüm bunlar benim içindi. 

Günlüğüme hiçbir şey yazmadım. Bir sayfa boş kalsın dedim. Göz yaşım düştü, doldu. 

Sabah sanki dayak yemiş gibi uyandım. Bazım zamanlar böyle yataktan kalkacak haliniz olmaz. İşte hayat dövmüştür sizi ama haberiniz olmaz. Sütümü başımı giyip evden çıktım. İlk iki ders boştu. Sahilde yürüdüm okula gitmeden önce... Bulutlara baktım hepsi farklıydı, hepsine gülümsediğim sırada yağmur başladı ama güneş doğmadı ardından...


İşte hayat böyleydi... Siz ne yaparsanız yapın kaderin önüne geçemezsiniz. Tüm bu yaşananları kaderim olarak kabul ettim, halime şükrettim.


Okula gittiğimde yine herkes kendi havasındaydı. Kimseye selam vermeden yerime oturdum. Karahan sınavı umursamıyordu ama benim çalışmam lazımdı onun gibi olamazdım. Eskisi kadar sık birlikte olmuyorduk. Farklı dünyaların peşindeydik ama kardeşliğimiz devam ediyordu.

''Eray ben dershaneye gitmiyorum istiyorsan benim yerime derslere katıl sen.''

''Olmaz öyle şey.''

''Babam seni de kayıt ettirecekti ama baban gurur yaptı istemedi. Dershane olmadan kazanamazsın.''

''Kazanacağım. Babamı da katma şu olaya.''

''Nasıl kazanacaksın yahu?''

''Mecburum çünkü... Bunu sen anlayamazsın Karahan. Hem babam halletmiş o işi''

''Halletmiş mi?''

''Evet.''

''Kantinden su alıp geleceğim, bir şey istiyor musun?''

''Yok kardeşim sağol.''

Karahan sınıftan çıkınca:

''Ezik bir daha dershanenin orada görmeyelim seni.'' dedi Mustafa.

Sustum. 

''Sana diyorum lan ezik?''

Susuyordum. Kafamı sıraya koymuştum.  O an hâlâ ''ezik, ezikcan'' gibi tüm sınıftan koro halinde söylenen sesleri duyuyordum, umursamadım ama bunu umursamayan biri vardı...

''Kes sesini ulan'' 


^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin