Yirmi Dokuzuncu Bölüm

25.8K 2.8K 1.3K
                                    


Korkutmuşlardı beni. Her şeyden ve herkesten korkar olmuştum. Kimseye güvenemezdim artık. Bir film de izlemiştim. Bir satranç oyuncusu öğretmeninin söylediği şu cümleyi aktarmıştı: 

''İntihar etmek isteyen birinin insiyatif kullanma hakkı vardır.''

Bu cümle beni derinden etkilemişti. Ölmek isteyen bir insan yanında birilerini de götürebilirdi. Eğer yanımda birini götürecek olsam bu şüphesiz ki Mustafa olurdu. Tabii aslında ben bunu bile yapamazdım. 

Mesajı atan Mustafa'ydı.

''Sonunun geleceğini söylemiştim ezik.''

'' :)''

''Gül bakalım yarın da gülecek misin göreceğiz.''


Sabah okula gittiğimde panoda fotoğraflarımı gördüm. Garson önlüğü üzerimdeyken çektiği fotoğraflardı bunlar. Sınıfta elden ele dolaşıyordu. 

''Mustafa sizin kafenin önlüğü değil mi bu?''

''Evet bu ezik bizim kafede bir şeyler yemeye kalkmış. Hesabı da ödeyememiş tabii. Babasının aylığını getirse de ödeyemezdi. Haddini bilmediği için biz de ona Karahan kardeşimle birlikte haddini bildirdik. Bir daha kafemizin kapısının önünden daha geçemez.''

Tahtanın önüne geçip konuşmaya başladım.

''Haklısınız arkadaşlar. Ben bir hata yaptım ve hatamın bedelini ödedim. Haddimin olmadığı bir yere gittim ve orada sadece bir bardak su içtim. O suyun parasını bile ödeyecek param yokmuş cebimde. Fiyatların yüksekliğini tahmin edemedim. Sene sonunda aranızdan ayrılacağım. Yani aranızdan değil aslında sizler beni hiç aranıza almadınız. Hep bir yerlerde kalan birisi oldum ben. Diyecek pek bir şeyim yok. Teşekkürler...''

''Evet arkadaşlar ezik beyimiz konuşmasını yaptığına göre dağılabiliriz puhahahah''

Mustafa'nın neşesine diyecek yoktu. Caner, İsmail ve Karahan'da çok mutluydu. Tüm okulda garson önlüklü fotoğraflarım elden ele dolaşıyordu. Utandığım şey bu değildi ama utanıyordum işte. Zoruma gidiyordu yapılanlar...

Aradan iki hafta geçti ve karneleri alacağımız gün geldi. On birinci sınıfı takdirle bitiriyordum. Tüm derslerim çok iyiydi. O psikolojiyle nasıl bu kadar başarılı olduğumu anlayamıyordum.

Okul tarafından belli öğrenciler seçilmişti ve kürsü de konuşacaklardı. İlk olarak Mustafa konuştu.

''Bu onur belgesini bana layık gören tüm öğretmenlerime ve Çok değerli Hasan hocamıza çok teşekkür ederim. Takdir ve Teşekkür belgeleri her zaman kazanılır ancak bir insanın hayatı boyunca kazanacağı en değerli şey onurdur. Küçük insanların asla erişemeyeceği bu durumdan çok memnun olduğumu belirtir hepinize teşekkürlerimi sunarım. 

Ardından Takdir belgesi alan ve not ortalaması en yüksek öğrenciyi kürsüye davet ettiler. Maalesef o bendim. Çıktım ve içimden gelen ne varsa söyledim.

''Başta öğretmenlerime ve okul yönetimimize bize sağladıkları olanaklardan dolayı çok teşekkür ederim.''

O sırada öğrenciler beni yuhalamaya başladı. Hatta bir çoğu:

''O belgeyi de çalmıştır hocam. Herkes belgelerini kontrol etsin'' diyerek bağrışıyorlardı. 

Ağlayarak indim kürsüden ve kürsüye Hasan hoca çıktı. 

''Eray Aydan önümüzdeki yıl aramızda olmayacak sanırım ondan duygusallaştı arkadaşınız... Son konuşmayı yapmak üzere Onur belgesi almaya hak kazanan Karahan Merdoğlu arkadaşımızı kürsüye davet ediyorum.''

Alkışlar eşliğinde kürsüye çıktı. Tüm yandaşlar Karahan'ı alkışlıyordu. Hasan hoca bile alkışlamıştı. 

''Arkadaşlar çok uzun bir konuşma yapmayacağım. Her takdir belgesi alan takdiri hak etmediği gibi, her onur belgesi alan da onurlu bir insan değildir. O yüzden Mustafa'nın elindeki onur belgesini çokdeğerli arkadaşımız Eray Aydan'a vermesini istiyorum. Bununla birlikte Eray Aydan önümüzdeki senede bizimle olacak.'' 

dediği sırada mikrofonun sesi kesildi. Hemen Hasan hoca yanına koşup 

''Ne diyorsun lan sen it?'' dedi.

''Hocam şuna bakın isterseniz'' deyip...

Mustafa'nın haftalar önce attığı mesajı gösterdi. Mesajda: 

''Yarın ezikten kurtuluyoruz, Hasan hocaya kadar her şeyi ayarladım kanka.''

Hasan hoca apar topar bir konuşma yapıp herkese iyi tatiller diledi.

Karahan, Mustafa ve ben idareye gitmiştik. 

''Ulan it oğlu itler siz beni tehdit mi ediyorsunuz? Yakarım ulan hepinizi piç kuruları.''

''Hocam babalarımıza laf etmeseniz...''

''Başlatmayın ulan babanıza!! İkinizi de yakarım sizin.'' 

Önce bana bir tokat attı sonra da Karahan'a... ''İkiniz de atıldınız ulan okuldan''

Mustafa koltukta oturuyordu. 

''Mustafa sen iyi misin? moralin bozulmadı ya?'' 

''İyiyim hocam ama babam pek iyi olmayabilir.''

Tam o sırada Hasan hocanın odasının kapısı açıldı. 

Mustafa pişkin pişkin gülerken, Hasan hoca neredeyse altına edecek duruma gelmişti...


^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin