Kırk Üçüncü Bölüm

25.5K 2.7K 1.1K
                                    


İnsan bazen saniyeler içinde milyonlarca şey hissedebiliyor. Kalbimin duraksadığını ve Karahan'ın yüzündeki çaresizliği gördüm. Hastaneyi birbirine katımıştı.

''Kim yaptı bunu yaaa'' diye bağıra bağıra ağlıyordu. İlk defa onu böyle görmüştüm. Seyhan bey'in adamları etrafımıza dolmuştu ve Karahan'ı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Adamlardan biri Karahan'ı tutup, salladı.

''Kendinize gelin Karahan bey. Seyhan bey hâlâ hayatta ve iyi olacak.''

''Kim yaptı bunu kim?''

''Bilmiyoruz efendim. Her şey bir anda oldu. Kırmızı ışıkta durduğumuz sırada ateş açtılar. Kaçamadık.''

''Babam nasıl şimdi? Doktor buraya gelsin hemen.''

''Hâlâ ameliyatta efendim... Beklemekten başka çaremiz yok.''

''Birini bulun bilgi versin bana.''


Başhekim yanımıza gelmişti. 

''Gençleri benim odama alalım. Orada konuşalım.''

Karahan bana ''sen de gel'' deyince peşlerinden gittim. 

''Karahan bey öncelikle sakin olun. Seyhan beyin hayati bir tehlikesi yok. Kurşunlar birkaçı omzuna isabet etmiş ve köprücük kemiğini sıyırmış.''

''Kaç kurşun?''

''Dört kurşun girişi tespit ettik.''

''İyi olacak değil mi?''

''Bana inanın ki, iyi olacak.''


Tam dört saatin ardından Seyhan bey ameliyattan çıktı. Hastane çiçekçi dükkanına dönmüştü. Tanıdığım ne kadar sanatçı ve iş adamı varsa hepsi oradaydı. O gün Seyhan beyin büyüklüğünü bir kez daha anladım. Peki bu kadar büyük ve güçlü bir adama kim saldırmıştı? Nasıl böyle bir şeye cesaret etmişlerdi? Aklım almıyordu. Karahan'ın değişen yüzünden de korkmuştum. Herkese öfkeyle bağırıyordu. Tüm bunları acısına veriyordum. Seyhan bey odasına alındığında, kapıda Şeref beyi gördük. 

''Şehir dışındaydım evladım, nasıl olmuş? Trafikte diye duydum.''

''Evet kırmızı ışıklarda olmuş şeref bey.''

''Seyhan bey bizim büyüğümüzdür. İyi olacaktır.''

''Elbette iyi olacak ve bunu yapanlardan hesabını soracak.''

''Tabii evladım...''


Şeref beyi hiç sevmiyordum. Nedense konuşmaları bana hiç samimi gelmiyordu. Dışarı kapının önünde biriyle konuşmasını duydum.

''Ölmemiş efendim, yaşıyor... Doktoruyla da görüştüm iyi olacak diyorlar...''

Tek duyabildiğim bu cümleydi işte... Beni görünce telefonunu kapatıp tekrar içeriye girdi...

Ertesi gün Karahan'ı yalnız bırakmamak için okula gitmedim. Babam da bu konuda bana izin verdi. Ziyaretçileri kabul etmeye başlamışlardı. Seyhan beyin hastane odası da çok büyüktü. İki aşamalı bir odaydı bu. İlk kısımda adamları oturuyordu. İkinci kısımda ise kendisi vardı. Biz odada Karahan ile yanında oturuyorduk. Odadan içeriye Şeref bey girdi.

''Geçmiş olsun Seyhan bey, çok üzüldük efendim. Yapacağımız bir şey var mı?''

''Sağolasın Şeref.''

''Yapanları buldunuz mu efendim?''

''Buluruz elbet Şeref. Hayat uzun.''

''Haklısınız efendim. Ben sizi yormayayım, bir emriniz olursa buradayım.''

''Eksik olma Şeref.''

Şeref bey odadan çıktıktan sonra gülümsedi Seyhan bey...

''Niye gülüyorsun baba?''

''İnsanların yüzündeki korku hoşuma gidiyor oğlum.''

''Şeref bey mi baba?''

Seyhan bey bir şey söylemeden gülümsemeye devam etti.

''Eray bak ölmedik. Daha yayınevi kuracağız değil mi ortak?''

''Seyhan amca siz iyi olun da, yayınevi kurmasak da olur.''

''Hep birlikte iyi olacağız. İnsanı kurşun öldürmez çocuklar. Herkesin bir vadesi vardır. Allah ol der olur, öl der ölürüz. Cuma vakti geliyor. Siz cumaya gidin hadi bakayım. Bana da dua etmeyi unutmayın.''

O gün günlüğüme şu notu düştüm.

''Herkesin bir vadesi vardır ve O bitti demeden bitmez.''

Aklımı kemiren tek bir soru vardı. Kim yapmıştı bunu? 


^^ Bölüm sonu yorumlarınız çok önemli, bekliyorum... ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin