Üçüncü bölüm

48.9K 4K 2.3K
                                    

Kendime bir grup bulamamıştım. Dışlanıyordum işte çünkü ben onlar gibi değildim ama olmak da istemiyordum diyemem. Onlar gibi olmayı da istiyordum çünkü yalnızlık ve tek başına kalmak beni daha da mutsuz ediyordu. Belki biraz daha fazla param olsaydı onlar gibi olabilirdim. Arkadaşım yoktu işte bu koca şehirde. Yalnızdım ailemden başka sevenim de yoktu. Aile sevgisi biraz mecburiyettir aslında. Anneniz ve babanız başkasının çocuğu olsanız sizi sevmeyebilir ancak üretimde onların katkısı olduğu için sevmek zorunda kalıyorlar. Buna tıp dilinde şu denmeli ''Bu çocuğu biz istedik ve yaptık, çilesini de biz çekeceğiz.'' Evet ben ailemin çilesi olmasam bile nedense arkadaşlarım yüzünden hep öyle hissediyordum. Aslında ailemin de beni biraz mecburiyetten sevdiğini düşünüyordum. Sevilmemek beni ailemden bile uzaklaştırıyordu. Bu sevilmemenin biraz da tiple ilgili olduğunu düşünüyordum. Bunu büyüdükçe aştım çünkü aslolan insanın tipi değilmiş. Karakteri  apaçi dansı yapanlara inat harmandalı oynayan bir karaktere sahiptim ve bu bana yetecekti, biliyordum.

Sivilcelerimle mutsuzdum ama mutlu olunacak gibi de değillerdi ki... Bir de saçma sapan bir konu vardı ortada. Fazla mastürbasyon kaynaklı olduğu düşünülüyordu oysa benim karaciğerlerimde yağlanma vardı ve ilaç kullanmama rağmen sivilcelerim gitmiyordu. O dönemler yüzümde hep bir kızarıklık ve hiç sevmediğim sivilceler yer edinmişti ve tıp bunun üstesinden gelemiyordu.

Gitmeyen tek şey sivilceler değildi. Ben de gitmiyordum, gidemiyordum. Bir gün okul çıkışı bizim sınıftan birileri Amerikan fast food dünyasının restaurantlarından birine hamburger yemeye gideceklerdi. Beni de davet etmişlerdi. Normalde aralarına pek giremezdim. Bu fırsatı değerlendirmek için hemen saf gibi atladım ve ''olur geliyorum'' dedim. Birkaç arkadaşım olur diye düşünmüştüm.

Beraber birer menü yedik o sırada Mustafa da bize katıldı beş kişi olmuştuk. Mustafa biraz daha iri cüsseli bir arkadaştı ve iki menüyü tek başına yiyebiliyordu. İlk cümlesinde sivilcelerime lafı geçirdi.

''Eray az otuz bir çek.''

Kızlar aralarında gülüşmeye başladı ve Mustafa da pis pis gülüyordu. Ece bana dönüp,

''Gerçekten o yüzden mi bu kadar sivilce çıkıyor?'' dedi. Ece'yi tanısanız asla sevmezsiniz, sadece kendini düşünen ve kimsenin onurunu düşünmeyen bir tiptir. O gün bana da çok acımasızca davranmışlardı.

Ece benimle öyle dalga geçince hepten kırılmıştım. Gücüm yetse Mustafa'yı da dövmek istiyordum ama dövemezdim çünkü o tam bir ayıydı. Şaka yollu elimi sıksa tavana zıplıyordum. Bu böyle devam etmezdi ama ediyordu işte. Yapacak bir şey yoktu. Değişim şarttı ve ben değişemiyordum.

Yolda yürürken Ece'ye

''Bu sivilcelerin o şeyle ilgisi yok benim karaciğerlerimde yağlanma var.'' dedim.

O da: 'Sen hâlâ orada mısın Eray ya'' deyince...

''Tabii oradayım küçük beyinli. Ben o sivilceler yüzünden böyle mi anılacağım yani başlarım size de arkadaşlığınızı da'' dedim. Her zamanki gibi içimden tabii...

Dışımdan ise ''Yok orada değilim de, bil yani bu sivilcelerin öyle bir şeyle ilgisi yok.''

Tam bir liseliydim. Her şeyi kafama takıyordum. Belki de sırf bu yüzden mutsuzdum. O gün beni bir menü alana bir menü bedava kampanyasından dolayı çağırdıklarını da öğrenince, içine edeyim böyle hikâyenin diyerek evin yolunu tuttum.

Sanki birileri mutluluğu bir odaya kilitleyip anahtarını denize atmıştı ve ben yüzme bilmiyordum.

^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin