Otuz Dokuzuncu Bölüm

24.8K 2.8K 1.6K
                                    


Seval'in Demir'e verdiği kitap tam da benim ona hediye ettiğim kitaptı. Bunu ertesi gün okulda öğrendim. 

''Okudun mu aşkım?''

''Okumadım o yüzden geri getirdim.''

''Neden okumadın? Sevmedin mi?''

''Kitabın girişindeki notu sevmedim. Şu tükenmez kalemle  yazılmış olan.''

''Hmm... O nota takılma aşkım ya gereksizin biri yazmıştı.''


Yanlarına fırladım bir anda...

''Kitabı ver.'' dedim Demir'e...

''Yürek mi yedin oğlum sen hayırdır?''

''Uzatma kitap benim. Kitabı ver.''

''Yürek mi yedin diyorum oğlum, kitap falan yok.''

''Senin gibi çiğ süt emmedikten sonra sorun yok. Biz bize iyilik yapanlara hainlik yapmadık. Yediğimiz kaba pislemedik. Bu kitap sana fayda etmez paslı.''

''Sen kime paslı diyorsun lan?''

''Sana diyorum. Bundan sonra benim için Demir değil paslısın.''


Karahan da olaya karışmıştı yine...

''Uzatmayın verin kitabı.''

''Bir sen eksiktin ya. Avukatı mısın bu eziğin?''

''Demirciğim ben sabah yürek yiyip geldim. Sanırım tabakta bırakrığım parçaları da sen yemişsin. Benimle böyle dik dik konuşmanın başka bir açıklaması olamaz çünkü...''

''Sana ne oluyor Karahan ya. Her yerden çıkıyorsun?'' dedi Seval...

''Keşke kahvaltıda seni de yeseydim ama sevmiyorum be sinsirella.''

''Benimle düzgün konuş!''

''Babam bana insan olanla insan gibi konuşmayı öğretti. O yüzden farkındaysanız sizinle konuşmuyorum çünkü dilinizi bilmiyorum. Kitabı verin Eray'a ve uzayın.''

''Kitap Eray'ın değil ki... Benim!!!''

''Artık senin değil Seval'' dedim.

''Amma uzattınız ya alın kitabınızı, ben sana alırım aşkım'' dedi Demir...

Kitabı alıp Karahan'ın yanına gittim. Bu sefer olaya kimse karışmamıştı. Mustafa ve yandaşları sus pus oturmuşladı. Nedenini bilmiyordum ama Demir'i ve Seval'i yalnız bırakmışlardı. Onlar da bu durumdan rahatsız görünüyorlardı ama hiçbirine güvenmiyordum artık. Belki de hep birlikte bir şeyler planlıyorlardı.  Karahan beni köşeye çekti.

''Eray bir daha bunlara inanırsan, başımı belaya sokarsan çok net söylüyorum ki ağzına ... Anladın değil mi?''

''Anladım Karahan. Zaten artık kimseye güvenmem.''

''Bana da mı lan?''

''Yok sana güvenirim kardeşim. Kardeşim ben galiba aşık oldum.''

''Eray kalk git döverim lan seni. Yine kime aşık oldun?''

''Şaka yaptım ya. Aşk kim biz kim?''

''Kendi adına konuş kardeşim. Ben istediğim kızla çıkarım bu okulda.''

''Eee niye çıkmıyorsun?''

''Üşeniyorum Eray. Şimdi birini sevmek uzun iş. Kızlar yoruyor beni.''

''Evlenmeyecek misin sen?''

''Evlenirim tabii ki.''

''Eee kızlar yoruyor diyorsun.''

''Kardeşim sorun mu yani? Hollanda'ya yerleşir seninle evlenirim.'' deyip yine yarıla yarıla gülmüştü. Karahan böyle bir adamdı işte, alışmıştım. 

''Bugün okul çıkışında benim eski okuldan kız arkadaşlarla buluşacağız. Sen de geliyorsun Eray. Kaytarmak yok.''

''Ben utanırım ya.''

''Öcülerle buluşmayacağız oğlum kız lan kız gerçi ikisi de üç harfli...''  Saçma sapan esprisine katıla katıla gülmeye başlamıştı yine ama iyi çocuktu.

''Tamam gelirim ya.''

''Geleceksin tabii...''


Okul çıkışında Karahan'ın eski okulundaki kızlarla bir kafede buluştuk. Karahan bizi tanıştırıyordu.

'' İşte bu da kardeşim Eray Aydan.''

''Merhaba ben de Ceren ama dünyadan kih kih kih''

''Karahan'ın arkadaşı olduğunuz belli memnun oldum.''

''Ben de Deniz bu arada ben de dünyadan hihihi''

İçimden ''Kızlar Allah cezanızı vermesin'' dedim. Dışımdan ise memnun oluyordum.

Kafede bizi bekleyen bir sürpriz vardı. Karahan gösterince fark ettim...

^^ Buluttan arkadaşlarım yorumlarınızı bekliyorum...^^



Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin