Yetmiş İkinci Bölüm

19.2K 2K 1.2K
                                    


Nasıl bir karanlıktı bu... Bulutlar kaplı gökyüzü şimdi bir karanlığa dönmüştü. Gözlerimde bir çift el ve kıskıvrak yakalanmış bir ben...

Tüm vücudu büyük bir hızla sol tarafa çekip, sağ dirseğimle arkamdaki adamın karın boşluğuna var gücümle vurdum. Elleri bir anda çözülmüştü, çok sağlam vurmuştum ve koşarak oradan kaçmaya başladım ama burası bir çıkmaz sokaktı. Sol tarafımda eski tuğlalardan örülmüş bir duvar vardı. Oraya tırmanıp oradan çıkmaya karar verdim. İki üç hamle yaptıktıktan sonra duvara sıkıca tutundum ama bu duvarı tırmanmak kolay olmayacaktı. Hzılı bir şekilde tırmanmaya başladığım sırada...

''Aşağıya iniyorsun hemen Eray. Buradan kaçış yok.''

Arkamı dönmeden ''Sen kimsin? Ne istiyorsun benden?'' diyebildim.

''Aşağıya in, konuşalım. Canını yakmak istemiyorum.''

''Tamam iniyorum.''


Aşağıya indiğimde kimse yoktu. Nasıl bir oyunun içinde olduğumu anlayamıyordum. Beni korkutmak mı istiyorlardı yoksa bir şeylerden uzaklaştırmak mı? Tam iki saatim bu şekilde geçti oysa eve gitmem gerekliydi... 

''Eray Aydan antikacı dükkanında bekleniyorsun.''


İçimden her ne kadar ''çok beklersin'' demek geçsede, dışımdan, ''tamam geliyorum'' dedim. İçim ve dışım tıpkı lisedeki gibi farklı cümleler kurmaya başlamıştı. Korkuyır muydum? Belki de...


''Tekrar hoşgeldin Eray Aydan.''

''Tekrar hoşbulduk ama siz kimsiniz? Yoksa şu az önce gözlerimi kapatan kişi mi?''

''Ta kendisi efendim.''

''Efendim mi?''

''Eray bey bugün kaç mayıs?''

''7 mayıs neden?''

O sırada Karahan elinde bir uçurtma ile dükkana girdi... 

''Doğum günün kutlu olsun kardeşim''

Gözlerim dolmuştu. Böylesine bir hatırlanmayı asla beklemiyordum... Uçurtma ise hepten heyecanlandırmıştı beni...

''Bu lisedeki uçurtmam mı?''

''Yok ebesinin uçurtması? Nereden bulayım oğlum onu... Bunu ben yaptım.''

''Eee aynısı.''

''O da bende kalsın...''

''Bulutlara uzanmaya hazır mısın kardeşim.''

''Çok özledim kardeşim, hadi uçuralım.''

''Tamam söyleyeyim arabayı hazırlasınlar.''


Uçurtma uçurmaya gittiğimiz yerde babam ve Seyhan amca da vardı...

''Mutlu yaşlar oğlum'' deyip sarıldı babam... Ardından Seyhan bey yanıma gelip,

''Güzel bir yaş olsun evladım, sen çok büyük bir adam olacaksın, kendine çok iyi bakmalısın.'' dedi.


Karahan uçurtmamı tutmuştu rüzgar esmeye başlayınca...

''Bırak bırak...''

Artık uçurtmam gökyüzünde süzlmeye başlamıştı... Bulutların yanındaydım ve bu uçurtma yıllar önce ipi koparılan uçurtmamın ta kendisiydi... Alışmıştım bu büyük oyuna ve hayatımdaki en pahalı hediyeyi o gün Seyhan beyden aldım... Yıllar önce çalmakla suçlandığım saatin markasıydı bu... Mustafa yüzünden çektiklerim bir an gözümün önüne geldi... Şöyle bir saatin yeşil kutusuna baktım üzerindeki kral tacı altın rengindeydi bense kıpkırmızı olmuştum... Teşekkür ettim ve babamın hediyesini açtım...

Çok eski bir fotoğraftı bu...

Siyah beyaz ve arkamda bulutların olduğu... 

''Bu senin canım oğlum'' dedi...

''Çok teşekkür ederim babacığım...''


Hediyelerin ardından Karahan'ın elindeki uçurtmayı alıp, bulutlara selam verdim. Biz uçurtmayı uçururken arkamızdan Seyhan beyin şu sözlerini duydum...

''Heyt be!! Evlatlarıma bak kaplan gibiler maşallah...''

''Aslan olmasın Seyhan bey...''

''Kaplan bunlar Kemal Kaplan!''


Günlüğüme duşüğüm not ise, yaşadıklarımdan çok yaşayacaklarımın habercisiymiş... 

''Krallara hediye edilen bir saatim oldu ve bugün belki de bir krallığın kaplanı ilan edildim. Oysa sadece bulutların veliahtı olmayı isterken...''


^^Bulut kalplilerim... Yorumlarınızı bekliyorum, hepinizi seviyorum ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin