Otuzuncu Bölüm

25.7K 3K 1.3K
                                    


Karahan ile birbirimize bakıyorduk. Ben hâlâ Karahan'ın neden tüm bunları yaptığını düşünürken kapıyı açan adam odaya ilk adımını attı.

''Hoşgeldiniz efendim hoşgeldiniz.'' derken Hasan hoca adeta veresiye ile mal aldığı bir dükkan sahibiyle konuşuyor gibiydi. Karahan tam yanımda duruyordu. Hasan hoca ayaktaydı, Mustafa ise hâlâ oturuyordu. 

''Hoş bulmadık Hasan hoca, neler oluyor burada!!!''

''Efendim ne içersiniz? Mustafa'ya da söyledim sizin ziyaretinizi uzun zamandır bekliyordum.''

''Kim bunlar? Benim oğlum hakkında nasıl öyle konuşurlar. Benim adım Şeref Hakalan ne ara unutuldu bu! Ne ara böyle hadsiz öğrenciler konuşabilir oldu bu okulda...

O sırada Karahan söz atladı.

''Demek Mustafa'nın babası sizsiniz. Tüm bu olanlar konusunda bizi suçlamak yerine oğlunuzla konuşsanız?''

''Sen kim oluyorsun velet? Hasan hoca bu ne hadsizlik?''

''Efendim çok afedersiniz. Hemen dışarı çıkarıyorum bu soysuzları''

Karahan bu lafların altında asla kalmıyordu. 

''Soyumuz da belli sopumuz da hocam. Sonradan pişman olacağınız sözler etmeyin.''

Hasan hoca hızlıca iki adım attı ve Karahan'ın ensesine var gücüyle bir tokat attı. Başı öne doğru gittiğinde ise bir de tekme atıp ceketinden savurarak dışarı attı. Onun peşinden ben de nasibinmi almıştım. Birkaç tokat ve tekme de ben yedim. Hasan hoca yine küfürler savuruyordu ikimize ve 

''Arayın velilerinizi gelsinler okulla ilişiğiniz kesilecek.'' dedi.

''Hocam benim babam işte izin alamaz ki, nolur çağırmayın.''

''Sen zaten bittin Eray Aydan ilişiğin kesildi. Sözüm Karahan'a baban okula gelecek hemen. Şeref Hakalan bey emrediyor.''

Yakamız paçamız dağılmıştı sanki bir köpe saldırısına uğramıştık. Hasan hoca içeri girdiğinde Karahan'ın üzerine atladım ve yumrukları saydırmaya başladım.

''Senin yüzünden hepsi senin yüzünden. Hayatımı mahvettin!!!''

Karahan hiç karşılık vermedi dudağı ve kaşı patlamıştı ama gülümsüyordu.  Durdum.

''Durma kardeşim vur.'' dedi.

''Karahan iyi misin oğlum sen?''

''Hiç bu kadar iyi olmadım. Sinirin geçti mi bari?''

''Hayatım bitti, sinirim geçse ne yazar!''

''Kantine inip konuşalım, yumrukların çok güçlenmiş hayvan herif dağıttın yüzümü...''

''Acıyor mu?''

''Alışkınım ben yedi yıldır aralıksız boks yapıyorum bu darbeler yormaz beni''

''İnelim hadi ve olup biteni anlat.''

Kantine inip konuşmaya başladık. 

''Bak Eray sana yaptıklarıma kızmış olabilirsin ama tüm bu yaptıklarıma mecburdum. Eğer sana yapacaklarımı söyleseydim sen bu oyunu bozardın çünkü rol yapamıyorsun. Canın yandı biliyorum ama her şey düzelecek çünkü Mustafa ile Hasan hocanın tüm ilişkisini öğrendim. Sana sadece şu kadarını söyleyeyim. Hasan hocanın bindiği o son model araba Şeref Hakalan'ın hediyesi ama bu şöyle bir hediye... Hasan hoca'nın senetleri var yani onu kendilerine köle etmişler ve bu durumdan hepsi memnun.''

Daha konuşmamız bitmemişken Hasan hoca yanımıza inip,

''Hemen ara ulan babanı, Şeref bey bekliyor. Yaptığın edepsizliğin hesabını baban verecek.''

''Hocam arayamam, çalışıyor.''

''Ver numarasını, okula biraktığın veli numarası cevap vermiyor.''

''Başka numara yok hocam, tamam ben çağıracağım şimdi.''

''Hemen gelsin hemen!!! Şeref beye laf söylemek neymiş sen de göreceksin baban da görecek.''

''Tamam hocam.'' 

''Odamdayım bir saat içinde baban burada olsun!''


O an  Karahan ile gözgöze geldik. Babasını aramıştı ve 

''Baba okulda bir sorun var gelir misin?''

''Oğlum toplantıdayım şu an ama hemen geliyorum.''

Karahan ile okulun merdivenleri oturup bekliyorduk. Daha yirmi dakika olmuştu ki son model bir üç araba yanaştı okulun kapısına ve güvenlik kapıyı açtı, içeri girdiler. Ortadaki arabanın plakasında sadece ''MERDOĞLU'' yazıyordu. Kapı açıldı ve Karahan'ın babası o zamanlar ismini bilmediğim daha sonradan tanıştığım Seyhan Merdoğlu arabadan indi.

''Oğlum bu ne hâl?''

''İyiyim baba Eray'la biraz boğuştuk.''

''Eray Aydan sen misin?''

''Evet efendim.''

''Sen çok iyi yazıyormuşsun öyle mi?''

''Teşekkür ederim efendim.''

''Yumrukların da iyi demek ki, yoksa Karahan'a böyle darbeler vurmak zor iş.''

''Afedersiniz ufak bir şeydi aramızda.''

''Mühim değil evlat, aranızdaki tüm kavgalara razıyım. Karahan bana birkaç yazını okudu. Varsa yoksa Eray Aydan diyor. Kalemin, kişiliğin mükemmelmiş. Senin için bir yayınevi kurup kitaplarını basacağım. Bunu hak ediyorsun.''

Utanmıştım. Karahan benim hakkımda her şeyi anlatmıştı babasına... Yaptığı her şey gerçekten benim iyiliğim içinmiş. Seyhan bey bizden olanı biteni dinledikten sonra Hasan hocanın  odasına girdi.  Biz de peşindeydik. 

''İyi günler hocam?''

''Siz kimsiniz beyefendi?

''Karahan'ın babası, Eray'ın da velisiyim.''

''Çok güzel bekleyin şimdi diğer velimizi Şeref bey gelecek onunla görüşeceksiniz.''

''Peki hocam bekleyelim.''

Seyhan Merdoğlu tüm varlığına rağmen alçakgönüllü oluşuyla o gün beni derinden etkilemişti. Bir insanın hem her şeye sahip olup hem bu kadar sıradan bir duruş sergilemesi olacak iş değildi. Kapı bir hışımla açıldı ve...

''Gelmedi mi bu itlerin babası Hasan hoca saat beş de çok mühim bir toplantım var''

''Geldi Şeref bey geldi.''

Şeref bey o an Seyhan Merdoğlu'nu gördü ama Karahan'ın babası olabileceğini düşünmedi ve

''Seyhan bey... Efendim merhaba, sizin oğlunuz da mı bu okulda efendim, bilseydim Hasan hocaya özel olarak ilgilenmesini söylerdim.''

''Hasan hoca özel olarak ilgilenmiş, siz de öyle yapmışsınız.''

''Anlayamadım efendim.''

''İtlerin babası benim Şeref.''

O an odadaki herkes buz kesmişti. Ne olacağı konusunda hiçbir fikrimiz yoktu.


^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin