Altmış Altıncı Bölüm

22.9K 2.1K 1.3K
                                    




Haziran / 2002

Elazığ


''Kemal bir daha dönmeyelim oralara. Eray liseyi de burada okusun.''

''Ben de bunu istiyorum ama şartlar ne gösterir bilmiyorum ki...''

''Elazığ'a tayinin çıktı işte burada kalabiliriz.''

''Tayin konuları biraz karışık hanım. Ne zaman ne olacağı belli değil.''

''Senin için ne olacağı belli değil evet ama diğer memurlar görev yerlerinde en az beşer yıl kalabiliyorlar bize gelince hiçbir şey belli olmuyor.''

''Biliyorsun durumu ben de bir şey yapamıyorum. Eray'ın en iyi eğitimi almasını istiyorum, arkadaşlarıyla başlayıp aynı arkadaşlarıyla bitirsin istiyorum okulunu ancak işle benim istediğim gibi devam etmiyor.

''Ah Kemal Ah. Karşı duramıyorsun şu adama.''

''Bu konuyu açmayalım bir daha sakın açmayalım.''


Parçalar geçmişe döndüğünüzde birleşiyordu. İleriye bakarak bir şeyleri çözmek mümkün değildi ama bütün düğümler geçmişten gelen mesajlarla çözülüyordu.


''Eray Aydan nerede?''

''Güvenlik kulübesine kapattık, rahat durmadı.''

''Hocam siz ne yapıyorsunuz böyle.''

''Seyhan ben çantasından bu haplar çıktı, polise de haber verdik.''

O sırada gelen ekip arabalarını durdurarak...

''Çocuklar bekleyin burada. Hangi şubedesiniz siz?''

'' İlçe emniyet müdürlüğünden geldik.''

''Bekleyin siz bir şeyler için... Hovam bir şeyler ikram edin arkadaşlara... Eray'ı da çıkartın yanıma gelsin...''


Kulübeden çıkıp Seyhan beyin yanına doğru yürüdüğüm sırada...

''Enverciğim senin şubeden çocuklar var burada, bizim bahar şenliğinde ufak bir sıkıntı çıkmış, ekibi arayıp aldırır mısın?''

Aradanda birkaç dakika geçmişti ki... Ekipler hiçbir şey olmamış gibi gittiler... Yedikleri dayağa rağmen ne Mustafa ne Alp ne de Görkem'in de şikayetçi olduğu yoktu.

''Sen gel bakayım buraya, Şeref'in oğlu değil misin sen?''

''Evet Seyhan amcacığım''

''Bu hap olayı nedir? Bilgin var mı bakayım?''

''Yok Seyhan amca birileri şaka yapmış olabilir.''

''Böyle şaka mı olur? Neyse sen geç bakalım arkadaşlarının yanına ben çözerim bu olayı.''

''Teşekkür ederim Seyhan bey.'' dedim.

''Ne  teşekkürü evladım. İyisin ya. Fena pataklamışsın çocukları.''

''İftira attılar, kendimi tutamadım.''

''Karahan efendi nerede o katılmıyor mu şenliğe?''

''Geç geleceğini söylemişti, gelir şimdi... Babanız nasıl oldu?''

''Babam... İyi evladım daha iyi... O akşamı unutmanı istiyorum.''

''Peki efendim.''


Seyhan bey tüm bu yaşananların üzerine yine bir sünger çekmişti...


Olayın ardından Mustafa ve yandaşları yedikleri dayak ile kalmışlardı üstüne bir de uzaklaştırma alacaklardı ancak mütevelli heyetininde olan Seyhan bey affedince ceza almaktan kurtuldular...

Ben lisenin ardından üniversiteyi de birincilikle bitirip işimin başına geçmenin hayallerini kurarken, birileri de benim bu hayallerimi yıkmaya çalışıyordu. Yenilmeyecektim hiç kimseye... Hiçbir şeye...

''Eray dergideki yazını okudum harikaydı.''

''Kaybol Seval.''

''Ne diyorsun be?''

''Kaybol.''

''İyi misin sen ya? İyice havalandın. İki yazı yazdın diye yazar mı oldun?''

''Seni ilgilendirmez.''

''Mustafa haklıymış sana az bile yapıyoruz.''

''O zaman biraz daha yapın.''

''Pişkin pişkin konuşma.''

''Not alıyorum tüm yaptıklarınızı?''

''Eee...''

''Hayat kısa ama bazen sandığımızdan uzun olabiliyor. Belki gün gelir sizler de ödemeniz gereken bedelleri ödemeye başlarsınız.''

''Bilmiyorum farkında mısın ama hepimiz avukat olacağız ve sen böyle konuşarak bile kanunları çiğniyorsun.''

''Sizi bilmem ama ben avukat olmayacağım.''

''Ne olacaksın mimar mı?''

''Seval gerçekten hayal dünyan çok dar. Ben savcı olacağım, bir bakıma mimar da diyebiliriz. Sizler kendinize yakışanı yapıp haksız insanları haklı çıkarmaya çalışabilirsiniz ama ben sizlerin ve sizin gibilerin sonu olacağım.''



''Eray sen kafayı bizimle bozmuşsun.''

''Bir daha yanıma gelme!''

''Lisede bana kitap hediye eden adamdan eser kalmamış!''

''Haklısın o zamanlar ayaklarınızın altına almaya çalıştığınız, her fırsatta ezdiğiniz bir bulut vardı şimdi ise o bulutu sadece kafanızı göğe çevirdiğinizde görebileceksiniz ve sizler göğe bakmaya cesareti olmayanlardansınız. Çünkü kendinizden yüksekte olan hiçbir şeyi sevemezsiniz.''

''Bir şey demiyorum.''

''Diyecek bir şeyin olsan derdin.''

''Susuyorum. Seni senin silahın vuracağım susarak.''

''Yalnız anlayamadığın bir şey var. Ben söyleyecek şeylerim olduğu zamanlarda susuyordum. Senin gibi yenildiğimde değil.''

''Şimdi yendin mi beni?''

''Ben yenmedim, sen yenildin.''

''Allah cezanı versin.''

''Senin de demeyeceğim.''

''Nedenmiş merhamet mi ediyorsunuz beyefendi.''

''Sadece muhatap olmak istemiyorum diyelim.''

''Sen benim kapıma gelirsin Eray Aydan.''

''Allah korusun güzelim.''

''Karahan'a benzemişsin farkında mısın? O bulut kalbinden eser yok.''

''Öyle demeyelim. Bence sende buluttan bir kalbi görecek kadar iyi niyet yok.''

''Çok biliyorsun sen?''

''Rica ediyorum kaybol.''

''Öyle olsun.''


Öyle de olmuştu. Kaçanın kovalandığını da öğretmeye başlamıştı hayat...

Günlüğüme bir not düştüm...


Benim yerim ne senin yanın ne de uzağın,

Benim yerim gökyüzü...

Bir gün başını göğe çevirdiğinde,

Sana inadına gülümsüyor olacağım...


^^ Bölüm sorumuz: Eray Aydan siz olsaydınız ne yapardınız? Yorumlarda bulutlaşalım^^


Lütfen görmeyeyim seni, bir yerlerde karşıma çıkma...

Konuşmayalım, bakışmayalım ne olursun...

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin