Elli Dokuzuncu Bölüm

23.7K 2.1K 1.5K
                                    


Defterime yine kafamı kurcalayan şeyleri yazdım...

''Büyük oyunların küçük kahramanlarıyız bizler. Kendimizi çok değerli sandığımız zamanlar olur ancak eninde sonunda kaybolur gideriz. Ben de o kaybolup gidecek kahramanlardan biriyim, tek şanslı yanım bulutlara sığınmış olmam... Çoğu insan gökyüzündeki mutluluğu keşfedemeden ayrılır bu dünyadan ben onlardan değilim. Onlar gibi olmayı da istemem. Olmadım da...

Bilmediğim arka sokakların içine çekilmeye çalışıyorum ya da çoktan çekildim de haberim yok. Büyük imparatorlukların arkasında büyük suçlar olabileceğini daha yeni yeni keşfediyorum. Zorlamıyorum artık, kendiliğinden olana kadar zorlamıyorum. Çekildim köşeme bekliyorum ama bir yandan da düğümü çözmek için uğraşıyorum. 

Babam sessiz ve korkulu son günlerde... Seyhan bey'in ise keyfine diyecek yok. Annem'in ölümünü hâlâ kabullenemedim. Alışmak zor. Mümkün de değil. Bazı şeyler mümkün değildir. Bu da onlardan biri işte. Öylesine yaşamak isterdim ama yaşayamıyorum. Ağlayanın da gülenin de bir karşılığı olmalı bu dünyada...

Merdoğlu Grup bu sene son on yılın en büyük büyümesini gerçekleştirdi. Karahan şimdiden veliaht olarak anılıyor. Malum Seyhan beyin tek oğlu var. Kemal beyin de öyle ama ben veliaht değilim... Belki de ben de veliahtım ama bulutların veliahtı... Hiç havalı durmuyor değil mi...

Oyunun parçalarını birleştirmeye çalışıyorum. Seyhan beyin eşine ne olduğunu bilmiyorum. Evdeki o odada yatan kendi babası yani Karahan'ın dedesi ise neden Karahan dedesinden bana hiç bahsetmedi. Öte yandan babam tam bir sır küpü, rahmetli anneme gelirsek o da bir şey açıklamadı... Mustafa ise bana bir anda iyi davranmaya başladı. Yeni bir düşmanım var adı Alp. Ve tanıdığım en kötü kadın Seval.

Bu oyun çok büyük ve beni aşıyor ama bir gün bana tüm bu yaşatılanların hesabını soracağım.''


Eray Aydan



Okulda her şey yoluna bu aralar... Sistemi oluşturdum ve sınavlar için vakit bile harcamıyorum. Ders kaçırmadığım sürece sınavdan kalmam imkasınsız. Diğer arkadaşlar yine derslere girmiyor. Zengiliğin büyük yanılgısı içindeler ve bu benim işime geliyor.


''Eray geçen gün olanları anlatmayacak mısın?''

''Anlatmayacağım Karahan.''

''Böyle mi oldu şimdi kardeşim.''

''Böyle olmadı ama böyle olması daha iyi diye düşünüyorum.''

''Neden öyle düşündün şimdi?''

''Sen de bana hiçbir şeyini anlatmıyorsun. Ne sorsam geçiştiriyorsun...''

''Ne sormak istiyorsan söyle cevaplayayım.''

''O odada deden mi kalıyor gerçekten...''

''Evet.''

''Sadece evet mi? Neden o odada kalıyor? Hem o katta kimse kalmazken neden deden kalıyor?''

''Eray dedem yatağa mahkum. Yıllar önce geçirdiği bir kriz sonucu vücudunu kullanamaz hale geldi. Orada aynı zamanda tedavi görüyor. Bir gün yürüyebileceğine inanıyor babam ama ben pek ümitli değilim zaten çok yaşlı kendisi...''

''O gün neden anlatmadın bunları?''

''Babamla aram pek iyi değil Eray. Baba oğul gibi değil de, iki çalışan gibiyiz. Bana neden böyle davrandığını bilmiyorum ama kimseye bir şey anlatmamı istemiyor.''

''Peki kardeşim o gece dedenin ışığı nasıl yandı?''

''Eray babam da akıllı bir kumanda var. İstediği odanın ışığını istediği an yakar da söndürür de... Ve bütün köşkü kamere sistemiyle cep telefonundan izleyebiliyor. Kim ne zaman nerede gezmiş bilir.''

''Şimdi anlıyorum.''

''Neyi anlıyorsun?''

''Yok bir şey kardeşim.''


Seyhan bey büyük planların adamıydı. Babası da öyleydi mutlaka... Peki eşi? Eşine ne olmuştu?

''Annen nerede Karahan?''

''Dedemin evinde kalıyor kendisi...''

''Neden sizinle kalmıyor? Ayrıldılar mı?''

''Bunu ben de bilmiyorum ama ayrı değiller...''

''Sağlığı nasıl annenin?''

''Yıllar önce babamla birlikte bir kaza geçirmişler ve o gün bugündür bizden ayrıymış annem.''

''Ailesiyle  mi kalıyor?''

''Evet ama beni pek sevmezler. Hatta o dedem evine bile almaz. Bana da oraya gitmek yasak zaten...''

''Neden yasak?''

''Babamın işleri işte... Seyhan Merdoğlu! Nasıl karşı gelebilirim ki?''

''Şimdi senin bu tuhaf hallerini daha iyi anlıyorum.''

''Tuhaf değil benim hallerim, sadece sıkılıyorum... Sen anlat ne oldu o gün?''

''Önemsiz işler yine... Seval beni Mustafa'nın annesi kaza geçirdi diyerek kandırdı ve Mustafa ve Alp'in yanına götürdü. Ardından konuştuk ve hallettik.''

''Bir şey yaptılar mı sana?''

''Yok kardeşim. Biraz konuştuk sadece...Mustafa biraz da olsa düzelmiş gibi...''

''Sanmıyorum Eray, ondan adam olmaz. Sen yine de güvenme.''

''Hep aynı hikaye haklısın kardeşim.''


O sırada telefonum çaldı. Arayan babamdı.

''Eray oğlum nerdesin?''

''Okuldayım baba ama çıkacağım şimdi.''

''Tamam Karahan'a bir şey söyleme ve hemen eve gel.''

''Tamam baba.''


Yüzüm düşmüştü bir an da olsa... Babam beni bu şekilde hiç çağırmazdı ki... Karahan'a bir şey hissettirmeden okuldan ayrılıp evin yolunu tuttum... Eve yaklaştığımda duyduğum ambulans sesi kulaklığımdaki Sezen Aksu şarkısına çoktan karışmıştı bile...

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi
Özel önemli zannetmem

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün saçmalamam
Yenilmem bu yüzden
Bu yüzden kendime
Hala güvensizliğim

Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan
Kocaman rengarenk geçici
Oyuncak zaferler

Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan
Kocaman rengarenk geçici
Oyuncak zaferler

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi
Korunmasızlığım

Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük
İz bırakmak için didinmem

Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan
Kocaman rengarenk geçici
Oyuncak zaferler

Ne kadar az yol almışım
Ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan
Kocaman rengarenk geçici
Oyuncak zaferler

Küçüğüm daha çok küçüğüm 

^^ Yorumlarınızı bekliyorum gökkuşağı kalpli okurlarım ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin