Yirmi Beşinci Bölüm

27K 2.9K 1.6K
                                    




Âşk'a olan inancım azalmıyordu ve Seval'e olan ilgim de bir türlü bitmiyordu. Anlam veremediğim bir şekilde bana sataşıyordu hem de olur olmadık zamanlarda...

''Eray Aydan yüz evladım yine çok güzel bir kompozisyon olmuş özellikle sevgi üzerine yazdığın şu cümleyi tüm sınıf arkadaşlarına okuman için tahtaya gelmeni istiyorum.''

Tahtaya çıkıp Uğur hocanın elinden kağıdımı aldım ve okumaya başladım o satırları...

''Sevmek bazen gecenin bir vakti onun için nöbetçi eczane aramaktır. Bazen küçük düşeceğinizi bile bile dilinize ve kalbinize söz geçirememektir. Sevmek bazen yıpranmaktır hem de yaşadığınız son andan ilk ana kadar. Sevmek bazen tükenmektir onun haberi olmadan ama onun için... Sevmek bazen tüm dünyayı karşınıza almaktır bazen de ona yeni bir dünya sunmaktır. Tıpkı bir kitap hediye etmek gibi. Zaten sevmek sizin ona söyleyemediklerinizi, kitapların söylemesini istemektir. Yarım kalan kitapların canı yanmaz ama yarım bırakılan adamların canı yanar hem de güneşin içindeymiş gibi...''

''Harika bir yazı olmuş yine, söylediğim gibi sen ne olursa olsun yazmalısın evladım. Çok iyi bir yazar olacaksın günün birinde. Uğur hocam demişti dersin.''

O sırada Seval söze karıştı.

''Hocam bir şey sorabilir miyim?''

''Tabii Seval.''

''Ama size değil, Eray Aydan'a''

Anlamadığım bir şey de herkesin bana sanki iki adım varmış  gibi sürekli Eray Aydan demesiydi. Seval de böyle demişti.

''Sevgi'yi böyle yazmak için birini çok sevmek mi gerek?''

''Hayır''

''Bu kadar güzel yazan biri nasıl oluyor da bu kadar keskin cevaplar veriyor.''

''Sevgi içinde çok soru barındırmaz. Bir şeyleri yazmak için de birilerini çok sevmek gerekmez. Önemli olan da çok sevmek değildir zaten. Birini kitap hediye edecek kadar sevdiyseniz. Ortada sorgulamaya açık bir durum söz konusu değildir.''

''Teşekkürler Eray.''

''Rica ederim.''


Yerime oturduğumda Karahan:

''Bu kız sana yürümek için belediyeye fazladan yol vergisi ödemiş gibi Eray?''

''O ne demek?''

''Oğlum işte sana yürüyecek yol arıyor ama yol kalmadığını düşünmüş olacak ki yeni yollar üretiyor.''

''Şu an umrumda değil.''

''Hâlâ sevgilisi varken zaten umrunda olmasın. Sabah kadar yeşil ışık yaksa da bu kızın yolunan geçme kardeşim.''

''Eyvallah kardeşim.''

Gün geçtikçe Karahan'a benziyordum. Boyum, kilom ve vücut yapım onun gibi oluyordu. İkimizin de spor yapması ve aynı şekilde bselenmesi bizi gerçek iki kardeş gibi yapmıştı. Sınıfta artık daha dik durmaya başlamıştım. tabii tüm bunlar birilerini iyice rahatsız etmeye başlamıştı.

Okul çıkışında Seval yanıma gelip,

''Biraz yürüyelim mi?'' dedi.

''İşe gitmem lazım Seval''

''Çalşmaya devam mı ediyorsun?''

''Evet şimdi gitmem lazım.'' diyerek yanından uzaklaştığım sırada...

''Kitabı okumaya devam edeceğim.'' dedi.

''Sen bilirsin.''


O gün şunu anlamıştım. İstemediğiniz biri peşinizden koşarken çok istediğiniz biri sırf sizin ona olan ilginizden dolayı uzaklaşıyordu. Artık sevsem bile belli etmeyecektim. Yeni bir hayat felsefesi edinmiştim.

''Seviyorsan uzaklaş, yaklaşırsa senindir.''

Seval ne kadar benim olmak istiyor gibi görünse de, elindekileri de terk edemiyordu. Yanında başka biri olan bir kızın kalbinden olmak beni mutlu etmiyordu.

O gece günlüğüme Karahan'ın bir sözünü not aldım.

''Seni dışlayan kimseyi içine katma.''

Tam bu notu yazdığım sırada, telefonuma gelen mesaj, hayatın bana ''emin misin?'' deme şekliydi...

^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin