Otuz Birinci Bölüm

28.5K 3.1K 1.5K
                                    


Hasan hoca bir Şeref beye bir Seyhan beye bakıyordu. Bizlerde ne olacağını merakla izliyorduk. Seyhan bey çok kalender bir adamdı. ''Çocuklar dışarı çıksın öyle konuşalım'' dedi. 

''Karahan ve Eray beyleri revire indireyim ben.''

''Gerek yok Hasan bey, siz de burada kalın. Konuşacağız.''

Seyhan bey cam kenarındaki koltuğa oturup bacak bacak üzerine attı. 

''Evet Şeref seni dinliyorum.''

''Seyhan bey bir yanlış anlaşılma olmuş. Oğlunuz beyefendiye karşı yapılan her saygısızlık için özür dilerim. Hasan hoca da bilmiyormuş...''

''Neyi bilmiyordunuz Hasan bey?''

''Efendim sizin oğlunuz olduğunu bilmiyorduk.''

''Bu önemli mi? Buradaki öğrencilere kimin evladı olduğuna göre mi davranıyorsunuz?''

''Hayır efendim tabii ki hayır ama daha özel olarak ilgileniyoruz.''

''Her çocuk özel değil midir? Siz bir eğitimcisiniz değil mi?''

''Evet efendim öyleyim.''

''Madem öyle ona göre davranın Hasan bey.''

''Seyhan bey, Hasan hoca da yanılmış efendim. Her şey bu Eray denen çocuğun başının altından çıkıyor. Oğlunuzu da olumsuz etkileyen mutlaka odur. Çok zararlı bir çocuk.''

''Şeref işi gücü bıraktın çocuk analizine mi başladın? Kaç defa konuştun Eray'la?''

''Hiç konuşmadım ama yüzünden belli efendim.''

''Şeref bey haklı Seyhan bey. Eray Aydan tam bir baş belasıdır. Yaptığı hırsızlıklarla tüm okulu canından bezdirmiştir. Öyle ki oğlunuzun bile cüzdanını çalmıştır.''

''Hasan bey, bana sakın bir daha yalan söylemeyin çünkü ben bir insanın canını tokat atarak yakmam. Şeref sana gelince bu olayların diyetini ödeyeceksin. Kula kulluk etmeye de, Garip kulu ezmeye de alışmışsınız. Ben sizi bu alışkanlıklarınızdan vazgeçirmeyi bilirim.''


Kapıdan olup biteni dinlediğimiz sırada. Babam mendili ile alnını silerek merdivenlerden indi.

''Baba senin ne işin var burada?''

''Okuldan aradılar oğlum, sanırım müdür yardımcısıymış. Okuldan atıldığını söyledi. Ne yaptın oğlum sen?''

''Baba bir şey yapmadım.''

''Oğlum okuldan atılmışsın, nasıl bir şey yapmadın?''

''Baba suçum yok.''

''Burası mı müdür yardımcısının odası?''

''Evet baba.''

''Tamam oğlum ben giriyorum.''


Babam kapıyı çalıp içeriye girdi. Hasan hoca babamı tepeden tırnağa süzdükten sonra fakir olduğunu anlamış olacak ki:

''Siz kimsiniz?''

''Eray Aydan'ın babasıyım. Kemal Aydan.''

''Siz dışarıda bekleyin. Eray'ın okuldan ilişik kesme belgesini birazdan hazırlayıp teslim edeceğim.''

''Hocam sorun nedir? Ne yaptı Eray?''

''Tüm bu kıymetli velilerimizin evlatlarının eşyalarını çaldı. Okul içerisinde huzur ve düzeni bozmaktan dolayı bu cezayı hak etti.''


O sırada Karahan'ın babası ayağa kalkarak:

''Kemal Bey?''

''Buyrun hocam?''

''Ben hoca değilim Kemal bey, Karahan'ın babasıyım. Eray ile çok iyi arkadaşlar...''

''Eray bana da bahsetmişti hatta tek arkadaşı Karahan'mış.''

''Bundan sonra da öyle olacak gibi, ikisi de benim için çok değerli.''

''İnşallah Seyhan bey.''

Tam bu sırada Hasan hoca,

''Eray oğlumuz çok başarılı böyle giderse okul birincisi olacak.''

''İlişiği kesilecek demiştiniz.''

''Ah iç olur mu öyle şey, bir karışıklık olmuş sadece affedin Kemal bey.''


Dünya ilginç bir yerdi her şey bir anda değişebiliyordu. Seyhan bey ayağa kalkınca herkes ayağa kalkmıştı. Babam memurdu, Seyhan bey ise dünyaya yön veren bir şirketler grubunu tek hakimi. Buna rağmen çok iyi anlaşmışlardı.

Hasan hoca kıvrım kıvrım kıvranıyordu. O gün o adama acıdım çünkü böylesine adi bir düzenin kemik bekleyen köpeği olmuştu. Güçlü olanın tarafına dönmekten, dönme dolaba dönmüştü. Seyhan bey, Şeref beyin omzuna vurarak:

''Toplantı iptal Şeref. Herkes kendinde olan eksikleri tamamladıktan sonra tekrar görüşürüz.''

''Eksiğimiz ne Seyhan bey, bu görüşme şirketim için çok önemli. Çocuklar yüzünden böyle bir projeden mahrum bırakmayın bizleri.''

''Eksiğin isminde saklı.''

Hasan hoca bu cümle karşısında yalaka gülüşünü bu sefer de Seyhan beye karşı yapmıştı.

''Aynı eksik sizde de mevcut Hasan bey. Bundan sonra dilerim aklınızı başınıza alırsınız aksi halde aklınızı alacak bir başınız da kalmayabilir.''

Her şey düzeliyor muydu yoksa bir batağın içine mi giriyorduk?  

O gün hep birlikte vakit geçirdik ve ben günlüğüme...

''Bu sayfa boş kalsın çünkü bugünün kahramanı ben değilim.'' yazdım.

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin