Onuncu Bölüm

33.9K 3.3K 2.2K
                                    




Adım Eray Aydan. Elazığ'dan bu sene geldik. Dokuzuncu sınıfı orada okudum şimdi ise bilmediğim bu şehirde onuncu sınıftayım. İstanbul çok güzel bir şehir, insanlar hariç. Burada hayatımın en güzel günlerini geçiriyorum çünkü annem bu şehirde iyileşti. Babam ise bu şehirle birlikte terfi aldı. Benim ailem çok sıradan bir ailedir. Gelenek ve göreneklerimize bağlıyızdır. Ben büyüklerime ve küçüklerime asla saygıda kusur etmem. Benim için önemli olan bir insanın yaşı değil, yaşadıklarıdır.

On beş on altı yaşındaki gençlerin önemsenmeyen fikirleri otuzlu yaşlardaki birçok insanın fikirlerinden çok daha değerli olabilir. Çünkü insan beyni kadar kalbiyle de düşünür ve kalplerin yaşı yoktur. Doğumdan ölüme kadar hep aynı yaşta kalır kalpler.

Bu yüzden de iyi kalpler birbirilerini tanırlar ve onlar birbirlerine rastladıklarında huzurlu hissederler. Bense bu şehirde sadece birkaç defa huzurlu hissettim. Canımı en çok acıtan şey de buydu. Milyonlarca kalp arasından sadece birkaçı size huzur veriyorsa orada eksik bir şeyler var demektir. Kalbimi en çok eksik bırak arkadaşlarım oldu. Beni sevemediler.

Bir insan bir insanı neden sevmez bilmiyorum. Elbette sevilmeyecek yönleri olanlar vardır, ki ben onların bile sevilebilecek bir yönleri olduğunu düşünürüm ve o yönü bulmak için çabalarım. Beni sevmek için arkadaşlarımın çabalamasına gerek yoktu ama onlar yine de çabalamayı seçtiler. Tabii bu çabaları beni sevmek için değil, sevmemek içindi. Bu konuda gayet başarılı oldular.

Ailemi ve beni küçümsediler. Yaptığım her şey gözlerine battı. Kılık kıyafetimi beğenmediler. Evden yemek getirmem onları rahatsız etti. Peki ben? Ben de kantinden hamburger yemek istemedim mi sizce? Evet istedim. Bir kere yedim zaten. Hatta kantindeki abiye ''ketçap sıkma onu sevmiyorum'' demek istedim ama diyemedim çünkü benim buna bile cesaretim olmadı. Siz bir insanın içindeki güçsüzlüğü keşfedemediniz.

Sizlerin beğenmediği pırasayı ve makarnayı yıllardır yiyorum. Annem hasta olduğu için ve bütçemiz yetersiz olduğu için bu hayatla baş edemiyoruz. Babamın paltosu yaklaşık on iki yıllık. Artık yama tutar mı bilmiyorum. Siz okul çıkışında oyun salonlarına, karaoke partilerine, ve kafelere giderken ben ''acaba eve yürüsem mi? bir bilet daha masraf yapmamış olurum'' diye düşünüyorum.

Farklıyız. İnsanlar farklıdır ama kalpler aynıdır ve birbirine benzer genel olarak. Kötü kalpli olmak insanın kendi suçudur. İyi kalpli olmak da bir seçim değil, zorunluluk olmalıdır hayatın içinde... Bana kötü gözle baktınız. Ekmeğimin arasındaki peyniri çöpe attınız, gömleğimi yırttınız, kafama çantayla vurdunuz. Ben ne yaptım peki? Hiçbir şey yapmadım çünkü güçsüzdüm ve burada tek başımaydım. Ben sizin yerinizde olsam sizin bana yaptıklarınız size yapmazdım. Çünkü siz insansınız ve kalbiniz var, ben sizi kırmaktan korkardım.

Siz korkmadınız. Acımadınız. Vücudumda hâlâ iyileşmeyen yaralar var. Bunları görseniz belki de mutlu olursunuz ama ben yaralarımı saklamayı da sizden öğrendim. Güçsüz olduğumu görüğ yine üstüme gelmeyin diye dik durdum. Müsade etmediniz çünkü sizin aranızda birbirinize bile yer yok. Birbirinizi de sevmiyorsunuz sadece mecbursunuz ama ben size mecbur değilim. Yalnızlığımla mutluyum. Sizinle de mutlu olabilirdim.


''Bu kompozisyonu çok beğendiğim için tüm sınıfa okumak istedim. Eray Aydan aferin oğlum, yüz''

''Ve siz çocuklar kalplerinizde sevgiye bir yer açın hayat böyle geçmez.''


''İlk kompozisyon sınavından yüz almıştım. Hoca içinizden geleni yazın demişti. İçimden gelenlerin, dışıma dert olacağını çok geçmeden öğrettiler...''

Nöbetiçi öğrenci kapıyı çaldı...

''Eray Aydan, müdür yardımcısının odasına''


^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin