Kırk Dokuzuncu Bölüm

26.6K 2.5K 1.3K
                                    


Lise mezuniyet balosu... 

Haziran / 2006


Herkes harika görünüyordu o akşam ve son derece mutluydu... Bense aklımda başımızdaki haciz ve ailemin mutsuzluğu ile bir köşede oturuyordum. 

Baloya ailelerimiz de davet edilmişti... Pek değerli müdür yardımcımız Hasan hoca bir konuşma yaparak beni kürsüye davet etti. 

''Değerli müdürüm, pek kıymetli velilerimiz ve çok değerli öğrencilerimiz... Dört yıllık eğitim serüvenimizin sonuna geldik. Dileğim hepinizin çok iyi yerlere gelmesidir. Kürsüye okul birincimiz Eray Aydan'ı davet ediyorum...''

Herkes delice alkışlıyordu beni, utanmıştım. Ne konuşacaktım ki? Bu da mı acaba beni küçük düşürme çabasıydı? Bilmiyordum. Küçük adımlarla kürsüye doğru ilerledim. Ellerimi kürsünün üzerine koyduktan sonra konuşmaya başladım...

''Başarı. Altı harften oluşan bu kelimeyi hep sorgulamışımdır. Neye göre? Kime göre? İstanbul'a yabancı biriyim ve buraya alışmam sandığımdan çok daha zor oldu. Herkes gibi hayallerim vardı ancak bu şehirde hayallerin yeteneklere ve isteklere göre değil de, güçlülerin tavırlarına göre şekillendiğini gördüm. Anlatmak istediğim tek bir şey var. Her ne şartta olursanız olun lütfen adil olun çünkü üzerine bastığınız bir karınca, yuvasını bozduğunuz bir kuş, mamasına tekme attığınız bir kedi ya da köpek, canını yaktığınız herhangi bir canlı... Adil olmadığınız, adil davranmadığınız her şey sizden bunun hesabını soracaktır. Hepinize kalbinizi kirletmediğiniz bir dünya diliyorum. Saygılarımla...''

Konuşmam bittiğinde Hasan hoca gelip alnımdan öperek bana okulumuzun birincilik plaketini verdi. Gözleri dolmuştu. Yüzümü iki elinin arasına alıp, 

''Affet beni evlat...'' diyebildi.

Sustum ve gülümsedim... En güzel senelerimi mahvetmişlerdi ama affettim. Unutmamak şartıyla affettim. 

''Hocam bana yaşattıklarınızı kimse sizin çocuklarınıza yaşatmasın.'' dedim.

Ağladı. 

''Sen ne koca yürekli bir adamsın, sağol evlat.'' 

Kürsüden indikten sonra masama doğru yürümeye başladım. 

Babam ve Karahan'ın babası Seyhan bey aynı masada oturuyorlardı. Yanlarında bir de Şeref bey vardı...  

''Kemal bey kutlarım harika bir eblat yetiştirmişsiniz'' dedi Seyhan amca...

''Sağolun Seyhan bey, bize fırsat kalmadan o kendini yetiştirdi...''

''Öyle demeyin efendim çocuğu adam yapan anne babasının tavrıdır.''

''O da doğru tabii Seyhan bey. Maşallah Karahan da pek mert ve saygılı bir çocuk.''

''Öyledir merttir benim oğlan ama biraz tembeldir.''

Şeref bey söze atlayarak...

''Olsun Seyhan bey, ya çalışkan olup sahtekarın namertin teki olsaydı. Böylesi daha iyi efendim.''

''Doğru söyledin Şeref. Şerefsizin teki de olabilirdi lakin bizim ailemizde ne namertler ne de şerefsizler barınabilir.''


Şeref bey yine kızarmıştı. Sanki Seyhan bey bu dünyaya Şeref bey gibileri gömmeye gelmişti. Hayatım şekillenmeye devam ederken zaman içinde Seyhan beyin sadece şerefsizleri değil, kendisine karşı gelen şerefli insanları da gömebileceğini öğrenecektim ve bu öğrenmek istediğim en son şeydi!

''Çocuklar aynı üniversiteleri yazsın Kemal bey. Karahan ile Eray'ın ayrılmasını istemiyorum. Senin oğlan benim oğlanı da adam etti vallahi... Hem puanı da bütün üniversiteleri tutuyor zaten. Benim mütevelli heyetinde bulunduğum vakıf üniversitesinde gayet donanımlı akademisyenler var. Eray için de Karahan için de birlikte olmak iyi olacaktır diye düşünüyorum.''

''Ben de Karahan ile birlikte okumaları isterim elbette ama bu karar elbette Eray'ın olacak Seyhan bey.''

''Tabii ki Kemal bey, sonuçta derece almış bir öğrenci Eray ve son söz onundur.''

Ertesi gün babam ile bu konuyu görüştük. 

''Baba ben bu vakıf üniversitesini yazacağım.''

''Oğlum ama Galatasaray Hukuk istiyordun sen? Fikrin neden değişti?''

''Babacığım bu okulda çok iyi. Hem dereceye girdiğim için eğitim süreci boyunca her ay iki bin lira gibi bir burs yardımı yapacaklar. Bu sayede ne siz ne de ben zorlanacağız.''

''Oğlum sen yine de istediğin okulu yazabilirsin. Ben bir şekilde altından kalkarım.''

''Sen kendini üzme babacağım. Alacağım burs hepimize yetecek.''

''Allah razı olsun senden''

''Senden de baba...''


Aradan geçen zamanın ardından üniversite kayıtları başlamıştı. Kayıtların ardından telefonlarımıza gelen mesajla birlikte üniversitenin kampüsünde tüm öğrenciler toplanmıştı. içerideki herkes sanki bir mankenlik ajansından gelmiş gibiydi. Hata yapmıştım bu okula gelmekle çünkü hiçbiri benim gibi değildi. Kapıdan içeri gireceğim sırada yanımda duran spor bir arabanın içinden gelen sesle geçmişe döndüm.

''Çekil de okulumuza girelim Ezik.''


^^Uzun bir aradan sonra merhaba, yorumlarınızı bekliyorum Bulut yürekliler^^




Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin