Eşyalarını kutuya doldururken öfkesini yenmeye çalışıyordu fakat bir türlü beceremiyordu. Delicesine bir öfke bedenini esir almıştı. Tek istediği o adamı mahvetmekti. Nasıl böyle bir şey olabilirdi? Yirmi iki yaşından beri, tam olarak dört yıldır verdiği emek, görgüsüz, cahil bir adam yüzünden hiçe sayılmıştı. Başladığı noktaya geri dönmüştü. Kabullenemiyordu bunu. Kabullenmek istemiyordu. O kadar emek vermişken, gecesini gündüzüne takıp, hayatından, ailesinden ödün vermişken nasıl kabullenebilirdi ki?
Odasının, eski odasının, kapısının açılması ile istemsizce bakışlarını kapıya yönlendirdi. Yüzünde ciddi bir ifade ile babası girmişti içeri.
"Ne yapıyorsun?"
"Eşyalarımı toparlıyorum."
"Gidiyor musun?"
"Görev değişimim ön görüldü."
"Kabul ediyorsun yani?" diye sordu babası kuşku dolu bir sesle.
"Evet."
"Başladığın yere dönmeyi..."
"Evet."
"Bir zamanla emir verdiğin Emel'in yardımcısı olmaya..."
"Evet, evet, evet baba! Hepsini kabul ediyorum," diye öfkeyle soludu en sonunda Neşe. Her şey yeterince zordu, daha da zorlaştırmanın bir âlemi yoktu.
"Ne deyim helal olsun!"
"Ne?"
"Benim yirmi altı yıllık kızımı da dize getiren birileri varmış demek... Selim Beye helal olsun!"
Neşe duyduğu sözler karşısında öfkeli gözlerini babasının eğlenen gözlerine çevirdi. "Senin bu durumdan rahatsız olup, olaya el atman gerekirdi baba."
"Aaa, olur mu kızım? Zamanında sen bana dememiş miydin? Benim işime karışma diye... Bende karışmıyorum."
Kahretsin. Bunu dediğini elbette hatırlıyordu ama o zaman patronu Selim denen o cahil değil, Yasin Bey gibi kültürlü bir adamdı. Her şey üzerine geliyordu. Öfkeden delirmek üzereydi. Ama o cahil, kültürsüz adama gösterecekti. Böyle bir mevki onun hakkı değildi. Layıkta değildi. Ne kadar eğreti durduğunu söylemeye gerek dahi yoktu.
"Neşe sakın..."
Babası adeta düşüncelerini okumuşçasına kızını uyardı.
"Ne oldu?"
"Selim ile uğraşmayacaksan... O bu işleri zamanla öğrenecek."
"Zamanla? Patronluk taslamayı geldiği gün öğrendiğine göre, işleri de öğrenmiştir herhalde... Hem az önce benim işime karışmadığını söylememiş miydin? Hadi sen git varoş varisinin yanına."
Babası öfkeli bir bakış atıp odadan çıkmıştı. Bu bakış Neşe'nin umurunda dahi değildi. Hayatta emek verdiği şeylerin bu kadar kolay mahvedilmesine sessiz kalacak değildi elbette. O varoş aklı sıra bir savaş fitili yakmaya çalışmıştı ama Neşe o fitili yakmakla kalmayacak, Selim'e bu hayatı zindan edecekti.
***
Yorgundu Selim. Daha bu hayata adım atalı birkaç saat olmasına rağmen fazlasıyla yorgundu.
Altında ki araba yolda kayarken bile haz alamıyordu Selim. Normalde hayal ettiği bir arabanın içindeydi. Tek farkla. Arabayı süren o değil şofördü. Belki de eksiklik buydu. Bilmiyordu.
Araba boğazda bir yalının önünde durdu. Büyük demir parmaklı kapı iki yanından açıldığında, araba içeri girdi. Yeşillikler arasında kısa bir sürüşten sonra araba durdu. Sami şirkette ki ritüeli tekrarlayarak kapısını açtı yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...