Bir adamı sevmenin ne demek olduğunu artık çok iyi biliyordu. Seviyordu. Selim'i delicesine seviyordu. Bu onu bazen korkutsa da bundan vazgeçemiyordu. Her şeyiydi kocası onun. Bir insana bu şekilde bağlanacağını söyleseler güler geçerdi lakin durum şimdi hiçte öyle değildi. Onun her şeyi olmuştu Selim. Onsuz nefes alamaz hale gelmişti.
Hayatındaki her şey bir düzene girmişti. Selim'in annesi ile hala tam olarak aralarını düzeltememiş olsalar da en azından aynı ortamda kalabiliyorlar ve birbirlerine saygı duyabiliyorlardı. Onu kadın olarak oğluna, gelin olarak ise kendine yakıştırmadığı çok belliydi kadının. Nur onun için daha ideal bir gelin adayıydı. Doğrusu düşününce de hak veriyordu. Zamanında Selim'i, annesini ve yetiştiği şartları aşağılamıştı. Şimdi Selim'in annesinin de onu istememesi gayet normaldi. Bunları düşünmek istemiyordu. Bir şekilde araları normale dönecekti ki dönmese bile bu şekilde de iyiydi. Selim ile arasında bir sorun oluşturmadığı sürece hiçbir sorun yoktu. Her ne kadar hala Nur kayınvalidesinin evinden pek çıkmıyor olsa da bunun için elinden gelen bir şey yoktu. Kocası onu seviyordu ve bunu bilip, ona güvenmek zorundaydı.
İçten içe bazen Selim'in annesi Elif Hanım'a üzülüyordu. Genç yaşında bir bebekle ortada bırakılmak hiçbir kadın için kolay olamazdı. Ve o zor olanı başarıp çocuğunu büyütmüş ve iyi bir insan olarak yetiştirmişti. Herkesin yapabileceği bir şey değildi. Bazen Selim'in onu terk etme ihtimalini düşünüyor ve anında deliye dönüyordu. Düşüncesi bile böyle yaralarken yaşaması kim bilir ne canlar götürmüştür kadının yüreğinden.
Kocasının alnına temas eden sıcacık dudakları ile düşüncelerini bir kenara bırakarak hafifçe gülümsedi ve ona doğru çevirdi bakışlarını.
"Nereye dalmıştın?"
"Düşünüyordum..."
"Neyi?"
"Babanı..." dedi ve o an Selim'in nasıl kasıldığını fark etti. Aralarında hiçbir sorun olmasını istemiyordu ama düşüncelerini de gizleyemezdi. Bu yüzden kendine cesaret vermek istercesine kocasının öfkeli gözlerine baktı. Orada kendine dair bir şeyler aradı ve buldu da. Öfkeliyken bile ona olan sevgisini gözlerinden silemiyordu. "Anneni de..." dedi büyük bir cesaretle.
Selim hiçbir şey söylemedi. Gerilen yüz hatlarından bu konu hakkında konuşmak istemediği belliydi fakat Neşe konuşacaktı. Bu konuda merak ettiği şeyler vardı ve bunları onunla konuşmak zorundaydı. Üstelik Selim'e yardımcı da olmak istiyordu. Onun yaşadığı sıkıntılara, düşüncelere ortak olmak istiyordu. Bazen onun olur olmadık zamanlarda kısa süreliğine dalıp gittiğini gördükçe canı sıkılıyordu.
"Hiç merak ettin mi?" diye sordu hafif çekingen bir sesle.
"Neyi?" diye karşılık verdi Selim fazlasıyla alaycı bir ifadeyle.
"Babanın..." demişti ki Selim devam etmesine izin vermeden konuşmaya başladı. "Babamın bizi neden terk ettiğini mi?"
"E... Evet."
"Etmedim..." dedi Selim fazlasıyla soğuk bir sesle. "Edemedim... Baban öldü dediler... Babam onu merak etmemi bile istemeyecek kadar benden ve annemden nefret ediyor olmalı ki onun yaşıyor olduğunu bilme sevincini bile bana yaşatmadı."
Neşe'nin boğazına kocaman bir yumru oturmuştu. Canı yanmıştı. Selim'in yüreğindeki sızıyı kendi yüreğinde hissediyordu.
"Babamın bir gün gelecek olması umuduyla yaşasaydım her şey daha farklı olabilirdi... Oysa babam öldü bildim ben. Öldü ve bir daha asla geri gelemeyecek bildim. Onun için her gece dua ettim. Bilseydim yaşadığını, dönmesi için her gün dua ederdim. Hatta karşısına çıkar bizi neden bıraktığının hesabını sorardım lakin babam..." dedi ve o an gözünden akan bir damla yaş, Neşe'nin kalbine bir hançer saplanmasına neden oldu. Eli hızla kocasının yüzünü kavrarken o yaşı hemen sildi. Ağlamasını ya da üzülmesini istemiyordu. Onu üzecek her şeyi yok etmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...