Kendini toparlamaya çalışarak Selim'e yetişti. Onunla birlikte yemek salonuna girdiklerin de onları bugün karşılayan adam, yanında bir kadınla camın kenarında oturuyordu. Bu kadını Neşe tanıyordu ve ondan pek hoşlanmıyordu. Fazla samimi, boş konuşan bir kadındı onun gözünde.
Mert'in onları fark etmesi ile masaya doğru yöneldiler. Mert yine yüzünde kibar bir gülümseme ile onlara bakarak masada ki kadını tanıttı.
"Diğer ortağım Selin Hanım. Selin Hanım Selim Bey'de Yasin Bey'in oğlu. Neşe Hanım'ı zaten tanıyorsunuz."
Selin'in bakışları Neşe de umursamaz bir ifadeyle dolaşırken Selim'e gelince fazlasıyla içten bir gülümseme bahşetmiş ve elini uzatmıştı.
"Memnun oldum Selim Bey."
"Bende," demekle yetinmişti adam normal bir gülümseme ile. Neşe bu saçma gösteriye daha fazla katlanmamak adına oturdu ve menüyü incelemeye başladı. Selim'in karşısına oturması ile istemsizce bakışları ona kaymıştı. Onu incelemekten kendini alıkoyamıyordu. Takım elbisesinin içinde, o kadar farklı duruyordu ki. Sanki her zaman bu hayatta yaşamış biri gibi. Üstelik inkar edemeyeceği bir gerçek vardı. Selim yakışıklı bir adamdı.
Selim'in de ona doğru bakmasıyla hızla gözlerini tekrar menüyü çevirmişti. O esnada adamın alayla kıvrılan dudaklarını fark edememişti. Yanaklarının kızarmasını giderebilmek için bardağında ki suyu bir dikişte içti.
"Çok susadın sanırım."
Selim'in alay dolu sesini duyunca mecburi olarak bakışlarını ona çevirdi. "Evet," demekle yetindi sadece soğuk bir sesle.
Menüyü biraz daha inceledikten sonra en sonunda ne isteyeceğine karar verebilmişti. Masada ki diğerlerinin de karar vermesi ile siparişler verilmişti. Yemekler gelene kadar havadan sudan konular konuşulurken, yemeklerin yenmesi ile ciddi konulara geçiş yapılmıştı.
Mert Bey yeni iş ortaklığı için kafalarında düşündüğü projeyi sade bir biçimde anlatmıştı. Selin Hanım ise olaya dahil olarak fazlasıyla gereksiz ve boş bir konuşma seansına başlamıştı ki Neşe dayanamayarak "Selin Hanım," dedi otoriter bir sesle. O an masada ki tüm bakışlar onun üzerine kaymıştı.
"Neşe Hanım?"
"Tam on dakikadır aynı şeyi anlatıp duruyorsunuz. Biz... Yani Sözeri Holdingi olarak bu işte ki karımız nedir? Sözel verilerden değil de sayısal verilerden gitmeyi tercih ederiz."
Selin ilk başta Neşe'yi umursamayarak bakışlarını Selim'e kaydırmıştı. Onun bir şey söylemesini bekler bir hali vardı fakat adamın sessiz kalması ile "Anladım Neşe Hanım," dedi sesinde zoraki bir kibarlıkla. Bunun üzerine sayısal verilerin olduğu iki tane dosyanın birini Neşe'ye uzatırken diğerini de Selim'e uzatmıştı.
Neşe incelediği sayısal verilerden hiç hoşlanmamıştı. Neredeyse tüm işi onlar yapacaktı ama en az karı da onlar alacaktı. Tam konuşmak için ağzını açmıştı ki Selim'in konuşması ile susmak zorunda kaldı.
"Selin Hanım sözleriniz bu işin bize büyük kar getireceği yönünde."
"Evet," dedi Selin yüzünde hoş bir gülümseme ile.
"Fakat sayısal verileriniz bu işin hamallığını siz yapın, balını biz yiyelim yönünde."
"Ama..." demişti ki kadın Selim masadan kalkarak "Bu şartlar altında bu anlaşmayı kabul etmemiz mümkün değil. Yarın son kez düzenlenmiş bir şekilde bir görüşme daha yaparız. İyi geceler."
Neşe de oturduğu yerden kalkarak Selim'e yetişti. Birlikte yemek salonunda çıkarken genç kadın gülümsemesine engel olamamıştı. İlk defa bu adam hoşuna giden bir şey yapmıştı. Selin'in moraran yüzü fazlasıyla zevk vermişti Neşe'ye.
Asansörlerin önüne gelmeleri ile Selim ona doğru çevirdi bakışlarını. "Ben sahilde dolaşacağım biraz... Sana da gel derdim de böyle şeyler seni açmaz."
Neşe kaşlarını çatmıştı. "Ne alakası var Selim Bey?"
Adam sadece omuz silkmekle yetinmişti. "Ben gidiyorum."
"Bende geliyorum."
Genç kadın bir anda ne dediğinin şokunu atamasa da artık geri adım atamayacağını biliyordu. Selim'in ona gülümsemesi ile bu işten kaçış olmadığından artık daha emin oldu.
"Gidelim o halde."
Kendine kızmadan duramadı. Ne yapıyordu böyle? Selim ile yan yana nereye gidiyordu? Üstelik üzerinde ki elbise ve topuklu ayakkabıları sahilde dolaşmak için fazlasıyla uygunsuzdu.
Otelden çıktıklarında duraklamasına engel olamadı. Bunu anlamış olacak ki Selim de olduğu yerde durarak ona doğru döndü. Elleri ceplerinde, yüzünde ise ukala bir gülümseme vardı.
"Vaz mı geçtin prenses?"
"Ne münasebet!"
Selim sadece gülümsemişti ve yürümeye devam etmişti. Neşe de onun arkasından giderken kendine kızmayı bırakmaya çalışıyordu. Sonuçta ne kadar zor olabilirdi ki? Evet, sahilde pek dolaşmayı sevdiği söylenemezdi ama bu geceliğine dayanabilirdi. Bunu karlı bir iş anlaşması gibi olarak da görebilirdi. Nasıl o iş anlaşmaları için bir süre saçmalığa maruz kalıp, sabrediyorsa bu gece de bu durumda sabredebilirdi.
Sahile indiklerinde kuma gömülen ayakkabıları yüzünden yaşadığı sinir harbinin haddi hesabı yoktu. Selim denilen o kendini beğenmişe uyarsa olacağı buydu işte!
Adımlarını düz tutmakta her geçen saniye daha fazla zorlanıyordu en sonunda ayağını burkarak acı içinde inlemesine engel olamadı. Birkaç adım önden giden Selim sesini duyması ile hemen durdu ve ona yaklaştı. Neşe ayakta durmaya çalışırken adam önünde dizlerinin üzerine çökmüştü. Genç kadın ayakta durabilmek için bir eliyle Selim'in omzundan tutunmak zorunda kalmıştı. Şu saçma pozisyondan bir an önce kurtulmalıydı ama dili adeta lal olmuş gibiydi ve gözlerini önünde diz çökmüş adamdan ayıramıyordu.
Selim kadının burkulan ayağında ki ayakkabıyı çıkararak masaj yapmaya başlamıştı. Ayağına yapılan bu masajla rahatladığını fark etmişti Neşe.
"Ne garip," dedi adam fısıltıyla. Neşe bir anda ürpermişti. Onu ürpertenin rüzgâr mı yoksa adamın dokunuşları mı olduğunu bilemez bir haldeydi.
"Garip olan ne?" diye sordu kadın sesini güçlü tutmaya çalışarak.
"Ruhun kaskatı iken bedenin yumuşacık..."
"Siz hep böyle terbiyesiz imalarda mı bulunursunuz?"
Selim öyle bir kahkaha atmıştı ki Neşe geri çekilmemek için kendisiyle büyük savaş verdi. "Aklından nasıl bir fikir geçti bilmiyorum ama bu benim terbiyesizliğim değil senin aklının terbiyesizliği," dedikten sonra ayağını kuma bırakarak, diğer ayağında ki ayakkabıyı da çıkardı. Kadının ayakkabılarını eline alarak ayağa kalktı.
"Artık bir yerini burkmadan yürüyebilirsin diye düşünüyorum."
"Selim Bey siz!" demişti ki kadın sinirden gerisini getirememişti. Rüzgârın etkisiyle ensesinde ki topuz dağılmaya başlamıştı. Yüzüne gelen saçlarını kenara çekmeye çalışırken bir anda adamın eli yüzüne kaydı. Saçını kibarca yüzünden kulağının arkasına iterken "Aslında konuşmadığın zamanlar da çok güzelsin biliyor musun?" diye hafif bir alayla sordu.
Kadın sinirle kasılan bedenine inat sakin durmaya çalışarak "Siz de bana dokunmadığın zamanlar daha çekilir bir haldesiniz," dedi. O an adam daha çok yaklaşmıştı. "Belki de sana dokunmadan duramıyorumdur..."
*
İyi akşamlar arkadaşlar :) Uzun bir süreden sonra tekrar sizlerleyim... Yoğun bir dönemden geçtim ve hala da yoğunluğum devam ediyor ama en azından sonbaharda kitap olarak çıkacak olan Sevdanın Külleri eserimi bitirmenin rahatlığı ile bol bol bölümlere devam artık :)
Lütfen yorum yapın. Benim için yorumlar çok değerli.
İnstagram hesabım : dilekyelomi takibi unutmayalım :)
Seviliyorsunuz. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...