Kendini kaybetmişçesine Selim'e karşılık verirken, aklından tüm her şey uçup gitmişti. Büyük bir hasret ve yalnızlıkla onu ele geçiren dudaklara cevap veriyordu. Sanki böyle öpüldükçe ve öptükçe içini acıtan tüm yaralar yok edecek, can sıkan tüm gerçekler, gerçekliğini kaybedip bir toz bulutu edasıyla yok olup gidecekmiş gibi. Kendini kandırıyordu, farkındaydı ama yapabileceği bir şey yoktu ki. Her zaman doğrucu olup, kendi bildiğini okumuştu ama bu sefer bunları yapmak istemiyordu. Bu sefer sadece kollarında olduğu kocasıyla mutlu olmak istiyordu. Gerçekten mutlu olmak istiyordu. Gerçek mutluluğun tadına baktıktan sonra nasıl ondan vazgeçebilirdi ki artık?
Kendince değerler, dikkat ettiği davranışları ve yıkılmaz kuralları vardı ta ki Selim hayatına girene kadar. Onun hayatına girmesi de hayatında kaldığı gibi fazlasıyla olaylı olmuştu. İlk takside tanıştıkları zaman doğru düzgün yüzüne bakmadığı adamı şimdi seviyordu. İnanılması gerçekten güçtü. Başta kendini çok sorgulamıştı. Bu sevgisinin nedeni ne diye. Hatalı bir şey yapmak istemiyordu. Ne kendisini üzecek ne de Selim'i. Lakin bunu anlamayarak, Selim bu evliliğe ikisini de mecbur bırakmıştı. İyi ki de yapmıştı aksi takdirde belki de hiçbir zaman cesaret edip onun yanında olamayacak, o güzel anları yaşayamayacaktı. Şimdi ki halleri ise gerçekten acı vericiydi.
Nefes nefese birbirlerinden ayrıldıklarında, Selim kollarını beline sarmış, alnını da alnına yaslayarak, gözlerini bir an bile çekmemişti. İkisi de yağmurdan sırılsıklam olmuşlardı ama farkında değillerdi.
"Özür dilerim... Seni kaybetmek istemiyorum ve seni kaybetme ihtimali olan her şeyde böyle deliriyorum."
Anlayabiliyordu. Çünkü o da Selim'i kaybetmek istiyordu fakat kalbi o kadar kırılmıştı ki... Gururunu zaten çoktan bir yana atmıştı ama kalbindeki kırıklar canını yakıyordu.
"Çok kırgınım," diye fısıldadı zorlukla.
"Biliyorum... İzin ver, sana tüm kırgınlıklarını unutturayım."
O kadar çok isterdi ki bunu. Unutmayı, tüm her şeyi bir anda silip onunla yeniden gülüp, mutlu olmayı... Hepsini isterdi ama işte kırgınlık, kızgınlık gibi değildi ki... Geçmiyordu. Zaman gerekti.
"Zaman," diyebildi sadece. Daha fazlasına söylemeye cesaret edemiyordu. Gitmeyecekti. Gidemezdi ki zaten. Kalbi, tüm benliği Selim'in olmuşken gitmesinin anlamı neydi ki. Kendine daha fazla acı çektirmekten başka bir şey olmazdı. Ve Neşe acılara fazlasıyla doymuştu. Artık mutluluk istiyordu. Mutluluk...
Selim onu kollarının arasına alırken, başını onun güçlü göğsüne yasladı ve ona özel olan kokusunu içine çekti. Kalbi rahatladı, nefesi ferahladı. Sözleri ile ise ruhu okşandı.
"Sen gitmeyip, kalacaksın ya Neşem ben bir ömür yolunda kölen olurum."
*****
Onu yağmurun altında sırılsıklam gördüğü an tüm benliğini bir endişe tufanı sardı. Neşe'yi ne ara kollarına aldı onu ne ara öptü hatırlamıyordu. Tek hatırladığı ve bildiği onun gitmeyecek olduğuydu. Ne kadar kızmış olursa olsun bırakıp gitmeyecekti evliliklerini. İşte bu umut bile Selim'in neşeyle gülümsemesine yetmişti. Sımsıkı sardığı karısına birkaç dakika daha tanıdı. Onun kollarında gevşediğinin farkındaydı lakin içeri girmeleri gerekti artık. İkisi de fazlasıyla ıslaktı ve Neşe her an hasta olabilirdi.
Neşe'yi kucağına aldığında onun debelenmek yerine başını boynuna gömmesiyle, memnun bir şekilde gülümsedi. Uysal hali daha bir tatlıydı. Her halini seviyordu ama uysal hali bambaşkaydı.
Kapıyı açan hizmetçi ile içeri girdi ve merdivenleri çıkmaya başladı. Odalarına gelene kadar ikisi de konuşmamışlardı. Odaya girdiklerinde hiç istemese de onu bırakmak zorunda kaldı.
Islak sarı saçları boynuna ve yüzüne yapışmıştı. Gülümsemesine engel olamadı.
"Çok mu kötü görünüyorum?" diye soran Neşe ile yüzündeki gülümseme iyice genişledi.
"Hayır, aksine çok baştan çıkarıcı görünüyorsun."
Beyaz teninin pembeleşmesi ile aralarındaki mesafeyi kapatmaya başladı fakat karısı ona veto koymakta kararlı olduğu için onun her adımıyla bir adım geriledi. Yinede pes etmedi Selim. Bir adım yaklaştı ve Neşe de bir adım geriledi. Bu kısır döngü bir süre tekrar ettikten sonra Neşe'nin sırtı duvara yaslanınca, kaçacak yeri kalmadı. Sahne sırası Selim'e gelmişti.
"Benden kaçışın yok."
"Farkındayım."
Yüzünü iyiden karısının yüzüne eğdi. "Bence artık kabullen de farkında olmak tek başına yetmiyor."
"Selim..." diyen karısının sesi gergindi.
"Efendim karıcığım."
"Düşündüğün şey..." demişti ki karısının boynuna hafif bir ısırık bıraktı. Onun kendini kasmasıyla bir ısırık daha bıraktı aynı noktaya.
"Dinliyorum, ne diyordun sarı cadım?"
"Adil oynamıyorsun..." diye fısıldayan karısı ile dudakları alayla kıvrıldı ve başını kaldırarak dudaklarını dudaklarına sürttü.
"Söz konusu sensen tatlım adil oynamak kitabımda yok!"
Büyük bir arzuyla karısının dudaklarına sahip çıkacakken onun bir anda yüzünü yan çevirmesi ile kaşları çatıldı. Birkaç saniye sakinleşmek adına bekledikten sonra "Bu ne şimdi?" diye sordu ve Neşe yüzünü tekrar ona doğru çevirdi.
"Kırgınken bir adamla birlikte olmakta benim kitabımda yok tatlım!" diyen karısı onu itekleyerek hızla banyoya girmişti ve banyo kapısını kilitlemişti. Selim kızmak ve şaşırmak arasında ki ikilemde bocalarken ne yapacağını bilemez bir halde öyle kalmıştı. Neşe az önce ona posta mı koymuştu? Evet, tam olarak öyle yapmıştı. Üstelik başka bir adamdan bahsetmişti. Tüm bedeni yine öfkeyle gerildi ve banyoya doğru dönerek "Başka bir adam ihtimali olamaz karıcım, sen sadece benimsin!" diye bağırmaktan kendini alıkoyamadı.
"Başka bir adammış..." diye kendi kendine söylenirken öfkesi yerini gülümsemeye bırakmıştı. Böyle bir kadın hayatında görmemişti! Ve bu kadını ne olursa olsun bırakmayacaktı. Açtığı yaraları kendi kapatacak ve o yaraların yerine güzel hatıralar bırakacaktı. Onunla olduğu, ikisinin olduğu hatırlar... Belki birkaç yıl sonra ailelerine katılacak bir üyeyle sayıyı arttırabilirlerdi tabi. Bu düşüncesi ile yüzü iyice genişledi. Meleğini kucağında başka bir melekle düşününce, ruhu okşandı, kalbi kanatlandı adeta. O kadar güzel bir histi ki düşünmesi bile... Yaşadığında o hissi, o anı oturup ağlarsa hiç şaşırmazdı.
Banyoya doğru ilerledi ve tam kapının önünde durdu. "Düşündüm de Neşe aslında bir adam olabilir hayatımızda... İkinci bir adam... Böyle sana anne diyen bana baba diyen... Ne dersin?"
-
Merhabalar arkadaşlar :) Bölüm beklediğinizin farkındayım ama kitap ile uğraşıyorum bu aralar nöbetlerimde üst üste geldi :) Şimdi bölüm kısa diyecek arkadaşlarım ben bu şekilde yazıyorum sizler bir iki bölüm biriktirip üst üste okuyabilirsiniz :)
İnstagram hesabım : dilektaygun takibi unutmayalım :) SOn çıkan kitabım Sevdanın Külleri eski adıyla Güzelim kitabını almayan kaldı mı bakiyim :D Birde arkadaşlar üç hafta önce güzel bir canlı yayın gerçekleştirmiştik instagram üzerinden bir tane daha düşünüyoruz... Kimler olur yanımızda? Geçen seferki katılım harikaydı.
Bol bol yorum bekliyorum... Yorumlarınız beni gerçekten mutlu ve değerli hissettiriyor, iyi ki varsınız... Birlikte çıktığımız bu yolda her daim birlikte olalım, seviliyorsunuz ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...