Bugün kesinlikle lanetlenmiş bir gündü ya da Neşe lanetlenmişti. Emindi bundan... Yoksa bu kadar kötü olaylar silsilesi bir anda olamazdı. Önce toplantıya geç kalması ki bu toplantı şirketin genel durumunun konuşulacağı önemli bir toplantıydı. Yasin Bey'in sekreteri hatta sağ kolu olarak o toplantı da bulunması gerekti...
Geç kalmanın verdiği hırsla çağırdığı taksiye binmişti. Taksiye biner binmez de toplantı gündemini son kez telefonundan kontrol ediyordu. Neşe'nin bu hayatta dayanamadığı bir şey varsa o da dikkatinin bozulmasıydı. O bir işle uğraşırken ona yönelen sorular ya da sözler karşısında fazlasıyla kırıcı bir şekilde dönüş yapabilirdi. Bugün ki taksiciye de tam olarak böyle yapmıştı. Normalde yaptığı bu davranıştan rahatsız olurdu fakat bugün hiç ama hiç rahatsız olmamıştı. O taksici bozuntusu hak etmişti ve hatta daha fazlasını hak ediyordu.
Daha fazla sinirlenmemeye çalışarak düşüncelerini bir kenara bırakarak şirketten içeri girdi. Girişte ki güvenliğe başıyla selam verip geçecekken adamın yüzünde ki gerginlik ve hüzün dikkatini çekti. Umursamayarak yoluna devam edecekti ki adamın sesini duydu.
"Başımız sağ olsun Neşe Hanım."
Bir an ne duyduğundan emin olamayarak adım atmayı bıraktı. Her kelimeyi beyninin hazmetmesini beklerken bir yandan da güç almak istercesine derin nefes aldı. Kendini tam olarak toparlayamadan hızla arkasını döndü.
"Ne demek bu?"
Sesinde ki soğukluk ve öfke karşısında kendi bile şaşırmıştı.
"Yasin Bey..."
"Ne olmuş Yasin Bey'e?"
"Kalp krizi geçirmiş ve ne yazık ki kaybettik..."
Bunların hepsi birer oyun olmalıydı ya da kötü bir şaka. Gerçek olamazdı. O güçlü, erişilmez adam ölemezdi. Hayır, Neşe buna inanamazdı, kabul etmiyordu kesinlikle. Böyle bir şey asla olmazdı, olamazdı. Hem böyle bir şey olsa ona şimdiye kadar haber verirlerdi. Tabii ya. Sinirle çantasını açarak telefonunu eline aldı ve o an karşılaştığı gerçek ile son umut kırıntısı da yok oldu. Telefonu kapalıydı. Kahretsin!
"Neşe..."
Duyduğu ses ile hemen arkasına döndü ve babasını karşısında buldu. Gözleri kızarmış, çehresi kederli bir haldeydi. Sanki kader inanmak istemediği bu gerçeğin tüm kanıtlarını teker teker yüzüne tokat gibi çarpıyordu.
"Baba ölmedi değil mi?"
"Kızım maalesef..." demişti ki Neşe daha fazlasını duymak istemiyormuşçasına elleriyle kulaklarını kapadı ve olduğu yere düştü. Yasin Bey... Onun için öz babasından farksızdı. İnanamıyordu. Onun gibi güçlü, kudretli bir adamın ölmesine anlam veremiyordu. Yaptığı isyana giriyordu farkındaydı ama yine de isyan etmekten kendini alıkoyamıyordu.
Hayatından güçlü bir çınarı kaybetmişti. Şimdi yarısı eksik bir şekil de nasıl devam edebilirdi ki hayata? Ne kadar güçlü durabilirdi ki hayat karşısın da? O an gözünün önünde baba dediği adamla olan bir konuşması belirdi.
"Pes etmek yok Neşe... Her zaman ayakta duracaksın, her ne olursa olsun."
"Ya her şey kötüye giderse Yasin Bey? Tutunacak bir dalınız da kalmasa dahi mi?"
Genç kadının bu sorusu üzerine yaşlı adamın hala yakışıklılığı koruyan çehresin de kederli bir gülümseme belirmişti.
"Kalbini, yüreğini kaybetsen dahi... Değil tutunacak bir dal kendini kaybetsen dahi güçlü duracaksın. Bazen bunu yapmak gerekir."
![](https://img.wattpad.com/cover/56594045-288-k320291.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
Fiction générale''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...