Dudaklarını esareti altına almış dudaklar, bedenin de dolaşan eller... Genç kadın da mantık denilen hiçbir şey bırakmamıştı. Koşulsuz şartsız kendini adamın kollarında bırakmıştı. Yarın pişman olacağını biliyordu ama yine de adamın onu sevmesinden uzaklaşamıyordu. O kadar çok ihtiyacı vardı ki onun ilgisine ve şefkatine.
Dudaklarından kopan dudaklar çenesinden boynuna doğru yol izlerken eli adamın saçları arasında kaybolmuştu. Selim'in şah damarına bıraktığı ısırık ile ise dünyasını unutarak çığlık attı.
"Delirtiyorsun beni!" diyen adamın boğuk sesi ile genç kadın arzu ile titredi. Adamın iri bedeninin yanında kendi bedeni küçücük kalmıştı.
Elleriyle yüzünü kavrayan adam hafifçe uzaklaştı genç kadından. Neşe'nin dudakları öpüşmenin verdiği izleri hala taşıyordu. Gözleri buğulu bir halde adama bakıyordu.
"Yarın pişman olacağın bir şeyi yapmayacağım."
"Olmayacağım," dedi Neşe zayıf bir sesle. O kadar zayıf bir itirazdı ki bu ister istemez adamı güldürdü. Olmayacağım derken bile olacağını söylüyordu resmen.
"Olacaksın... Ve ben pişman olmanı istemiyorum. Bir gün kollarımda olduğun da ayık kafanla olmanı tercih ederim."
Neşe sadece başını sallamakla yetinmişti. Yüzünü adamın ellerinden kurtararak eşyalarını aramaya koyuldu. Adamın onu izlediğinden farksızdı. En sonunda elbisesinin şu an pek giyilebilecek bir durumda olduğunu hatırladı. Çantası ise yatağın üzerinde duruyordu. Çantasını eline alarak "Ben gitsem iyi olacak," diye mırıldandı.
"Nereye?"
"Evime."
Selim'in bir kaşı meydan okurcasına havalanmıştı. "Bu halde mi?"
Genç kadın umursamazca üzerine baktı. Tişörtün boyun kısmı iyice açılmıştı. Bu halde bu odadan bile çıkmaması gerekirken o eve gitmekten bahsediyordu. Mantık olarak uygun olmadığının farkındaydı bu düşüncesinin ama burada kalamazdı. Kalmayacaktı. Kalmaması gerekirdi.
"Kıyafetim sayende giyilemeyecek bir halde."
"Neşe..." dedi adam ve belinden kavrayarak elinin tersiyle genç kadının yanağını okşadı. "Gitme."
"Ama..." demişti ki dudaklarına değen dudaklar ile susmak zorunda kaldı. Bir kez daha onun boyunduruğu altına girdi. Selim onu öptükçe kendini bulutların üzerinde buluyordu. Böyle nereye kadar gideceğini kestiremiyordu fakat kendini de bir türlü adamdan ayıramıyordu. En sonunda nefes nefese dudaklarını çekti. Dudaklarını çekmesine çekmişti ama bir türlü kendini adamdan çekemiyordu. Başını boynuna gömerek hızla atan kalbinin düzelmesini bekledi. Selim'in temiz kokusu burnundan içeri süzülürken kalbinin daha da hızlı attığının farkında değildi.
"Kalbim..." diye fısıldadı. Ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Dili damağı kurumuştu.
"Kalbin..." dedi adam ve kulağına doğru fısıldadı. "Benim için böyle atıyor..."
Bu gerçek genç kadında soğuk duş etkisi yaratmıştı. Kaçtığı kalbi bugün onu fazlasıyla savunmasız yakalamıştı. Ne yaparsa yapsın artık gerçeklerden kaçamayacağının farkındaydı. Selim'e kör kütük çarpılmıştı işte. Kalbi kıyılara vurmuş bir sarhoş gibi yalpalayıp duruyordu.
"Korkuyorum..." dedi dürüstçe. Selim o an çenesinden tutarak gözlerinin içine baktı direk.
"Bende korkuyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
Aktuelle Literatur''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...