Uçaktan indiklerinde adam rahat bir nefes almıştı. İçinde oluşan aptal arzuyla yol boyunca savaşıp dursa da pek başarılı olamamıştı. Yanında ki kadının kokusu bir kere hücrelerin de yer edinmişti. Ne yapsa da bu güzel kokunun kaynağını yok sayamazdı.
Hızlı adımlarla onları karşılamaya gelmiş olan adamın önderliğinde yürümeye devam etti. Kadının arkasından geldiğini, topuklu ayakkabılarının zemin üzerinde çıkardığı ses sayesinde gayet rahat algılıyordu.
Havalimanın dışına çıktıklarında kendilerini bekleyen arabaya bindiler. Selim yanına oturan kadının kokusunu yok saymaya çalışarak açık olan camdan ilk defa geldiği bu şehri göz ucuyla taradı.
Sıcak bir yandan bunaltırken bir yandan da endişe sarmıştı genç adamın her hücresini. Bu mirası inat ve kızgınlık uğruna kabul etmişti fakat şu an tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yanında Sami'nin olmasını tercih ederdi. Ona her türlü şeyi rahat bir şekilde sorup yardım alabiliyordu fakat bu sarı cadıya bir şey sormak demek onun ağzına iyi bir laf vermek demekti.
Araba fazlasıyla lüks ve gösterişli bir otelin önünde durunca adam hiç şaşırmamıştı. Ne bekliyordu ki? Kendisi artık Türkiye'nin sayılı zenginlerindendi ve haliyle böyle yerler onun için normal olmalıydı.
Otelin içine girdiklerin de orta yaşlarda, hafif toplu bir adam onları güler yüzle karşılamıştı. Daha doğrusu Neşe'yi güler yüzle karşıladı desek daha doğru olur.
"Neşe Hanım sizi tekrardan görmek ne hoş," derken kadına samimice sarılmıştı. Selim sadece izlemekle kalıp, adamın ne zaman kendisini fark edeceğini bekledi.
"Sizi de öyle Mert Bey..."
Neşe'nin sesinde ki kendini beğenmişlik bir kez daha Selim'in bu kadına karşı ola kızgınlığını körükler nitelikteydi.
Adının Mert olduğunu anladığı adam en sonunda Selim'i de fark etmişti. Elini uzatarak saygı dolu bir ses tonuyla "Merhaba Selim Bey... Tıpkı babanız gibisiniz," dedi. O an Selim'in bakışları istemsizce Neşe'ye kaydığında onunda dikkatli bir şekilde kendisine baktığını fark etti. Hafifçe gülümseyerek adamın elini sıktı ve "Merhaba," diyerek karşılık verdim.
"Eminim yorgunsunuzdur... Size otelimiz de her zaman süitimizi hazırladık."
Bu sözler karşısında Selim'in tek kaşı alayla havalanmıştı.
"Her zaman ki?"
"Evet... Daha önce Neşe Hanım ve Yasin Bey birlikte kaldıkları için biz..." demişti ki adam pot kırdığını anlayarak sustu.
Selim alay dolu gözlerle Neşe'ye baktığında onun sinirden yüzünün kırmızıya döndüğünü gördü.
"İyi yapmışsınız Mert Bey... Şu anda her şey aynı," dedi.
"O halde ben size odaya kadar eşlik edeyim."
Selim olur anlamında başını sallayarak adamın peşinden giderken, Neşe'nin sinirle olduğu yerde kaldığını gördü.
"Neşe Hanım gelecek misiniz?" diye sordu Selim asansörün önüne geldiklerinde. Neşe öyle bir bakmıştı ki Selim gülmemek için kendini zor tuttu. Bu kadın sinirliyken daha çekilir bir hala gelmişti. Asansörün içine girdiklerinde de hala Neşe'nin gelmediğini görünce ukala bir ses tonuyla "Neşe Hanım?" diye sordu ve o an Neşe sinirle onlara doğru yürümeye başladı. Selim kahkahalarını içinden atarken, yüzünde ki tebessümü de gizlememişti.
Odaya çıkana kadar her ikisi de sessiz kalmıştı. Eşyalarını bırakıp giden görevliden sonra da Mert Bey ile akşam yemeği için sözleşerek, ayrılmışlardı. Selim kapıyı kapatarak kendine öfkeyle bakan kadına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...