Gözlerini açtığında kollarında olan kadını hatırlaması ile yüzünde hoş bir gülümseme belirmişti. Kalbin de adlandıramadığı değişiklikler meydana gelirken gözlerini göğsünde yatan kadından ayıramıyordu. O kadar masum ve savunmasız duruyordu ki... Bu kadının karşısında duran kibir kraliçesi olduğuna bir türlü inanamıyordu.
Göğsünde ki hafif kıpırdanma ile genç kadının uyandığını fark etti. Kendine gelmesi için ona birkaç dakika vererek onun uykudan uyanmasını izledi. En sonunda göğsünden başını kaldıran kadının uyku mahmuru mavileriyle buluştuğunda içinde garip bir mutluluk tohumu belirdi.
"Günaydın," dedi kadının konuşmayacağını anlayınca. Neşe, cevap olarak yataktan kalkarak "Günaydın," diye mırıldandı. Selim kadının soğuk tavrı karşısında şaşırmamıştı. Beklediği bir şeydi. Yataktan kalkarak arkasın kendine dönük olan kadına belinden sarıldı. Başını kadının boyun çukuruna bırakırken onun mis gibi kokusunu içine çekti.
"Taze açan bir gül gibi kokuyorsun."
Neşe'nin kollarında gerildiğinin farkındaydı. Bu durum rahatsız etse de adamı umursamamaya çalıştı.
"Sabahları az konuşmayı seviyorsun sanırım."
"Dün gece..." dedi kadın sonunda konuşarak. "Dün gece tam olarak ne oldu?"
Sesinde ki endişe karşısında adamın yüzünde belirgin bir gülümseme yerleşti. "Hatırlamıyor musun?"
"Hayal meyal."
Aslında şu an yapmak istediği gerçeği söylemeyip kadını kıvrandırmaktı ama sonrasında Neşe'nin öfkesini çekemeyeceğini düşündüğünden dürüst davranarak "Hiçbir şey... Sadece sarılıp uyuduk," demekle yetindi.
Neşe yüzünü adama doğru dönmüştü. Yüzünde ki ifade tam olarak Selim'e inanmadığını gösteriyordu.
"Bu kadar mı sadece?"
"Sadece bu kadar..."
Başını salladı kadın usulca ve daha sonra kendini adamın kollarından kurtararak etrafında elbisesini aramaya başladı. Selim hiçbir şey söylemeden sadece onu izledi. Yine kaçtığının farkındaydı fakat peşinden koşmamakta kararlıydı. Neşe kendi ayaklarıyla adama gelecekti. Tıpkı dün olduğu gibi... Ve yine geldiğinde kendisi gitmek istemeyecekti.
Neşe bulduğu elbisesini alarak banyoya girerken Selim de kendini eşsiz boğaz manzarasına bıraktı. Hayatı son birkaç ayda o kadar çok değişmişti ki kendini tanıyamıyor, etrafına daha fazla yabancılaşıyordu. Bu hayatı sevdiğini inkâr edecek değildi ama bazen eski hayatını da özlüyordu. Dönüşü yoktu farkındaydı. Bu hayata bir kere girdimi gidemezdi.
Banyo kapısının açılması ile bakışlarını oraya doğru çevirdi. Neşe'nin gergin olduğunun farkındaydı. Kendi içiyle büyük bir savaş veriyordu ve bu savaşa dâhil olmaya adamın hiç niyeti yoktu.
"Kusura bakmayın Selim Bey dün gece için."
Sakin kalmaya zorladı kendini. Neşe böyleydi, uymayacaktı ona. Güzel bir sabahı zehir etmeyecekti. Bu yüzden yüzünde ki gülümsemesini yok etmeden "Anlamadım?" diye sordu.
"Dün gece sizi rahatsız ettim için."
"Rahatsız olmadım ben."
Nasıl rahatsız olabilirdi ki? Onun meleksi kokusu yatağına, yastığına ve tenine sinmişken... Rahatsız olmak şöyle dursun içinde ki mutluluğu tarif edemez bir haldeydi.
"Yine de kusura bakmayın... Bir daha tekrarlanmayacak," dedikten sonra yerde ki çantasını alarak kapıya doğru yönelmişti ki adam birkaç adımda kadını kolundan tutarak kendine doğru çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...