Sessiz kaldı bir süre. Böyle bir durumda ne demesi gerektiğini pek bilmiyordu açıkçası. Üstelik söz konusu kişi değer verdiği biri olunca işler daha farklı bir boyut kazanıyordu.
"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu kadın titreyen bir sesle. Selim bir süre ona baktı. Yanakları kızarmış, başı önde, elleri birbirine kenetlenmiş bir haldeydi. Bedeni de sesi gibi titriyordu.
"Ne söyleme mi bekliyorsun?"
"Doğru ya..." dedi suçlayıcı bir sesle. "O kadın varken ben kimim ki..."
Sinirleri her geçen saniye biraz daha geriliyordu. Nur tehlikeli sulardaydı ve farkında değildi.
"O kadın kim?"
Ses tonu sabretmeye çalıştığını fazlasıyla belli ediyordu. Nur'un da bunu fark etmiş olmasını umdu.
"Sarışın kadın."
"Onun bir adı var Nur. Ve Neşe benim çalışanım!"
Hiçbir şey söylemedi. Ağlamaya yakın olduğu belliydi. Annesinin içeri girmesi ile derin bir nefes aldı. Nur ile yalnız kalmak istemiyordu.
"Nur hadi kızım masayı hazırlayalım."
Nur sadece başını sallamakla yetinip annesi ile birlikte mutfağa geçti. Selim içinde ki rahatlama ile telefonuyla ilgileniyordu ki beklemediği birinden gelen mesajla şaşırmasına engel olamadı.
"Neredesiniz?"
Hesap mı soruyordu bu cadı?
"Sana ne?"
Mesajı atması ile cevabı saniyesinde gelmişti.
"Bu akşam önemli bir iş yemeği var, katılmamız gereken."
"Katılmamız?"
Adamın şaşkınlığı her geçen saniye artıyordu. Bu kadının ısrarla kendini asistanı gibi görmesinden sıkılmıştı. Onun asistanı Sami idi. Neşe değildi! Neşe'nin de bunu anlaması gerekti.
Yeni gelen mesaj sesiyle, bekletmeden mesajı açtı.
"Evet, katılmamız. Çünkü iki davetiye var. Bunlardan biri sizin biri de benim adıma."
Bu kadından kaçtıkça, o peşinden geliyormuş gibi hissi yaratıyordu şu an yaşanılanlar adama.
"Kendi adına olan davetiyeyi iptal et. Yerine Sami'nin geleceğini belirten bir not bildir... Kısacası bir şeyler yap ve sen gelme!"
Telefonu rahat bir şekilde cebine soktu. Attığı mesaj kelimesi kelimesine açıktı. Neşe'nin de bunu anlamış olacağını düşündü. Düşüncesine tek bir kanıt bulamadan telefonundan yine o rahatsız edici mesaj sesi geldi. Kendini sakin kalmaya zorlayarak telefonunu çıkararak, mesajı açtı.
"İptal edemem."
İki kelime... Sadece iki kelime bir adamı delirtme noktasına getirebilir miydi? Getiriyordu, getirmişti. Her şeyi yapabileceğini söyleyen, kendinden bu kadar emin olan o kadın nasıl bunu yapamıyordu? Aslında olay o değildi. Bu kadın yapamıyor değil yapmak istemiyordu bas baya. Yine de "Sebep?" diye mesaj atmaktan geri durmadı.
"Gelmek istiyorum çünkü."
Bu yeterli bir açıklama değildi Selim için. Ona böyle bir şeyin mümkün olmadığını yazacağı bir mesaja başlarken yeni bir mesaj geldi.
"Lütfen."
Lütfen? Selim birkaç kez mesajı tekrar okudu. Lütfen. Neşe ona lütfen demişti. Dudakları hafif bir alayla kıvrılmıştı. Hayatında şaşıracağı bir şey daha olmuştu işte. Onun gibi küçük dağları ben yarattım havasında olan bir kadının lütfen kelimesi kullanması kıyamet alametleri ile eş değer tutulabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
Genel Kurgu''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...