Bir tokat gibi yüzüne çarpılan bu gerçekler ile başı dönerek birkaç adım sendeledi. Beklediği kesinlikle bu değildi. Bu kadar acımasızca bir yüzleşme değildi. Kocaman bir hava çekti ciğerlerine. Kendisine öfkeli gözlerle bakan adamı yok saymaya çalışarak umursamazca etrafına bakındı. "Benden bu kadar nefret etmeni anlıyorum... Terk edilmeyi hala hazmedemiyorsun sanırım... Karının nikâh masasından kalkıp ayaklarıma kapandığın günü ne çabuk unuttun?"
Sözleri karşısında adamın gerilmesi, öfkelenmesi biraz olsun Neşe'yi rahatlatmıştı. Geçmişin tek suçlusu kendisi değildi.
"Herkes hata yapar... Benimde geçmişte büyük hatalarım oldu. Yine de çok şanslı bir adammışım ki yüce gönüllü bir kadınla kesişti yollarım... Bana sevmeyi, değer vermeyi, değer görmeyi öğretti."
Adamın ağzından çıkan her söz zehirli bir ok olup kadının yüreğine saplanıyordu. Canı yanıyor, aklı gidiyor ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Mehmet'in her sözünde haklı olduğunun bilincinde olmak ise kadını biraz daha histeri krizine sokuyordu.
"Hatasın diyorsun yani..."
Mehmet'in suratında silik bir gülümseme belirmişti. Kadınla arasında ki mesafeyi açarak "Hem de büyük bir hataydın... Şimdi lütfen git."
Aptaldı işte. Aptaldı. Buraya neden gelmişti ki? Hangi geçmişin hesabını sormaya gelmişti? Geçmişle derdi olan tek kendisiyken bu adamın yanında ne işi vardı anlamıyordu. Daha fazla kendini rezil etmemek amacıyla zoraki birkaç adım atarak kapıya doğru yönelmişti ki Mehmet'in "Neşe," demesiyle eli kapı kulpunda kalmıştı. Ne arkasını dönüyor ne de kapıyı açıp gidebiliyordu.
"Hayatında bir kez olsun egonu bir kenara bırak..."
"Ne demek bu?"
"O adam senin son şansın olabilir... Hoşça kal."
Mehmet buydu işte. Lafını söyler bir kenara çekilirdi. Neşe ise bu duruma katlanamıyordu. Öfkesini belli edercesine kapıyı çarparak çıktı. Aklı karman çorman bir hal almıştı. Yorulmuştu. Herkes mi ona karşıydı? Ne oluyordu böyle? Sanki bütün dünya onun karşısında durmuştu. Hayatını kontrol edemiyordu artık... Kalbinin kontrolünü zaten Selim'i tanıdığı gün kaybetmişti.
*****
Gelen telefon ile huzuru ve rahatını bozan adam öfkeyle arabasına atlamıştı. O sarı cadının canının okuyacaktı. Kaşınıyordu ve adam onu çok güzel bir şekilde kaşıyacaktı.
Camı sonuna kadar açmışken son gaz gideceği adrese doğru sürüyordu arabasını. Rahat bir Pazar gecesi geçireceğini düşünürken telefonunu o cadının araması ile her şey bir anda hayal olarak kalmıştı. Hoş numara onundu ama arayan o değil barda ki bir görevliydi. Hayatında hiç haz etmediği yerlerden birisi de barlardı. Ağzına alkol almayan biri olarak, alkol kokan her yer onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Neşe'nin de onu fazlasıyla rahatsız edeceğinden şimdiden emindi.
Verilen adrese geldiğinde kendini sakin olma konusunda frenlemeye çalışsa da bunun boş bir çabadan ibaret olduğunu kendisi de çok iyi biliyordu. İçeri girdiğinde son ses müzik kulaklarını zorlarken, gözleri etrafı taradı ve çok geçmeden o sarı cadıyı gördü. Elinde bir bira şişesiyle etrafına aval aval bakıyordu kadın. Yanına gittiğin de ilk başka onu fark edemedi fakat kolundan tuttuğunda mavileri adamı buldu. İlk başta şaşkınlıktan hiçbir şey diyemeyen kadın sonra hafif alkolün verdiği etki ile konuşurken zorlanarak "Ne işin var burada?" diye mırıldandı. Selim onu umursamadan elinde ki şişeyi çekerek masaya bıraktı ve kendine doğru çekti kadını. Yoğun bir alkol kokusu almamıştı. Barmene dönerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...