Gözlerini eşsiz boğaz manzarasından çekemiyordu. Bu yalı kaderinde vardı. Önce Mehmet ile bu yalıya gelmişti. Fakat onunla ayrıldıktan sonra bir daha ayak bile basamayacağını düşündüğü bu yalının şimdi sahibiydi. Daha doğrusu kocası sahibiydi. O sözleşmeyi imzaladığı için hiçbir mal ve mülkte söz ve hak sahibi değildi. Umurunda da değildi aslında.
Selim ile evleneli bir hafta olmuştu. Onun istediği gibi çalışmıyor evde vakit geçiriyordu. İlk bir iki gün sıkılsa da bu durumdan kocasının onu geceleri fazlasıyla yormasıyla öğlene doğru anca uyanabiliyordu. Çalıştığı takdir de durumunu düşünemiyordu. Kendi haline gülümsemeden edemedi. Bir zamanların kariyer delisi, bu uğurda nişanlısından ayrılan Neşe şimdi evinde kocasını bekliyordu. İnanması güç şeydi doğrusu.
Evlilik korktuğu kadar da kötü değildi. Sadece bu akşam için biraz gergindi. Selim'in annesine gideceklerdi ve Neşe pek gitmekte gönüllü değildi. Kadının onu sevmediğinin farkındaydı. Ve bu durum fazlasıyla canını sıkıyordu. Nur denilen o kızda kesin bu gece orada olurdu. Kızın Selim'e nasıl baktığını ve hangi hissiyatlar içerisinde olduğunu çok iyi biliyordu ve bunu bilmek bile canını sıkıyordu. Kendine itiraf etmekten kaçınsa da Selim'i ve bu evliliği fazlasıyla sahiplenmişti.
Gözü kolunda ki ince siyah kopçalı saate kaydığında akşam altıya geliyordu. Bu da Selim'in birazdan geleceğinin göstergesiydi. Camın önünden uzaklaşarak salonun en dibinde duran boy aynasına doğru ilerleyerek son kez kendini kontrol etti. Üzerinde pembe bir kazak, altında ise beyaz kumaş bir pantolon vardı. Saçlarını da güzelce toplamıştı. Dudağına ise çok hafif pembe bir ruj sürmüştü. Bir kayınvalide ziyareti için kısacası fazlasıyla hanım hanımcık duruyordu. Tabii ona göre öyleydi. Sevgili kayınvalidesi kim bilir bu sefer neyini beğenmeyecekti.
Aslında kötü bir kadın değildi. Bunun farkındaydı. Selim'e, Nur ve babasına karşı çok ılımlıydı. Sadece Neşe'ye karşı duvarları vardı. Belli ki oğluna yakıştıramıyordu. Ya da Nur'u oğluna daha çok yakıştırıyordu. Bu da bir ihtimaldi tabii.
"Selim Bey geldi sizi bekliyor," diyen hizmetçi kızın sesiyle koltuğun üzerine bıraktığı çantasını aldı ve üzerine de deri ceketini giyerek dış kapıya doğru yöneldi.
Dışarı çıktığında Selim'in arabanın içerisinde telefonla konuştuğunu gördü. İçten içe kimle konuştuğunu merak ederek arabaya bindi. Konuşmalardan anladığı kadarıyla iş üzerine bir konuydu.
"Tamam, Sami," diyerek telefonu kapattığında sakince beklemeye devam etti. Kocasının ona güzel bir şey söylemesini umdu ya da en azından hafifçe gülümsemesini. Fakat hiçbiri olmadı. Selim sadece arabayı çalıştırıp, sürdü. Neşe yaşadığı hayal kırıklığı ile yüzünü cama doğru çevirdi. Ne olmuştu şimdi? Bir haftadır gayet iyiydiler. Her gece kocası büyük bir arzuyla onunla beraber olurken, akşamları da gayet neşeli bir şekilde zaman geçiriyorlardı. Şimdi ki suratsızlığının nedenini anlayamıyordu.
Kırmızı ışıkta durmaları ile bakışlarını Selim'e çevirdi. Böyle küs gibi olmak canını sıkıyordu.
"İyi misin?"
"Evet."
"Emin misin?"
Selim bakışlarını ona doğru çevirmişti. "İyiyim dedim ya. Bu ısrar niye?"
"Neden sinirleniyorsun ki şimdi?"
Adam bir şey söylemedi. Yeşil ışığın yanması ile arabayı tekrar çalıştırdı sadece. Bu hareket konuşmanın burada bittiğinin göstergesiydi ama genç kadın için bitmemişti. Bu evlilik uğruna çoğu şeyden vazgeçmişti. Bunun için miydi? Daha bir hafta dolmadan böyle kavga etmek için miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...