Aynada ki görüntüsüne baktı. Bu adam gerçekten o muydu? Üzerinde lacivert bir takım vardı. Ceketin altında lacivert takımın yeleği göz kırpıyordu aynaya. Hayatında tişört ve kottan başka bir şey giymezken şimdi gördüklerine inanamıyordu. Aslında o memnundu kıyafetlerinden. Fakat sevgili başyardımcısı Sami kesinlikle memnun değildi. Bir iş adamı, özellikle de Selim gibi Türkiye'nin hatırı sayılır zenginlerinden olan bir iş adamı öyle şeyleri ancak günlük zamanlarda giyebilirmiş. Çoğu zaman korkak olan başyardımcısı bunları söylerken cesaret hapı içmiş gibiydi.
"Çok yakıştı üzerinize."
Selim, Sami'ye ters bir bakış atarak onu boğan kravatına da iğrenir gibi baktıktan sonra ağır adımlarla yerine geçti. Boş gözlerle Sami'ye bakıyordu. Sami ise hemen bugün yapılacakları sıralamıştı. Bunları dinlemek bile Selim'i fazlasıyla yormuştu. Yine de sabırla adamın sözlerini bitirmesini bekledi.
"Sami."
"Evet, efendim."
"Şoför istemiyorum."
"Anlamadım efendim?"
"Kendi arabamı kendim kullanırım... Kaldı ki o araba da benlik değil. En kısa sürede bir araba alacağım, bunun için de bir yer ayır."
"Ama siz iş..." demişti ki Selim onun sözünü kesti. "Sana ne diyorsam onu yap Sami, sorgulama!"
Sami'nin sözleri karşısında bozulduğunu fark etse de umursamadı. Bir haftadır o kadar karışık ve yoğun bir hayat yaşamıştı ki neredeyse kendini umursamayacak duruma gelmişti.
Odanın kapısının çalınması ile Selim düşüncelerini toplayarak "Gir," dedi. Emel elinde, içinde bir tane kahvenin olduğu tepsiyle içeriye girmişti. Bu manzara karşısında adamın kaşları çatılmıştı. Bir haftadır bu kahveleri Emel getiriyordu ve bir türlü kahveleri neden onun getirdiğini soramamıştı ona. Fakat bugün soracaktı.
"Emel."
"Efendim Selim Bey," dedi utangaç bir sesle kız ve elinde tepsiyle olduğu yerde durdu. Bunun sebebinin şu an içinde bulunduğu kıyafet olduğunu anlamıştı Selim. Zira sekreterinin hayran bakışları bunu bangır bangır bağırıyordu.
"Kahveleri neden sen getiriyorsun?"
"Ben..."
"Sen ne Emel?"
Emel zorlukla kendini toparlayarak "Hep ben getirirdim o yüzden Selim Bey," diye zayıf bir sesle açıklama yaptı.
Selim oturduğu koltuktan ağır adımlarla kalkarak kızın tam karşısında durdu. Ona attığı her adımla, heyecanlandığını fark etse de bozuntuya vermeden, ciddi bir sesle "Senin yanına bir yardımcı verdim ben değil mi?" diye sordu.
"E-evet."
"O neden getirmiyor peki?"
"Neşe Hanım mı?"
Adam sabrının son deminde olarak ya sabır çekerek başıyla onayladı ve o an kızın yüzünde dehşet dolu bir ifade oluşmuştu.
"Ama o Neşe Hanım."
"Ne demek bu?"
"O böyle şeyler yapmaz ki..." demişti ki Selim öfkesini belli eden bir sesle araya girdi.
"O senin yardımcın Emel. Sen ne dersen, ne istersen onu yapmak zorunda. Anladın mı?"
Kızın yüzünde ki dehşet ifadesi her geçen saniye biraz daha artarken kısık bir sesle "Anladım," diye fısıldayabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...