Gerçekler can acıtan bir yavaşlıkta Selim'in aklında mantıklı bir görünüme bürünürken, pişmanlık tüm ruhunu alevler arasına atmıştı. Yanıyordu. Pişmanlık ateşinin daha ilk lavlarında canından can gidiyordu. Acı içinde "Neşe," diye fısıldadı. Gerisini getiremiyor, ne diyeceğini bilemiyordu. Hangi özrün bu hatayı telafi edeceğini bilememek kendisine olan öfkesini arttırıyordu. Bir aptal gibi davranmıştı. Neşe ona ne dese ne yapsa haklıydı, razıydı da tüm cezalara lakin onu bırakamazdı. Neşe'nin hayatından çıkmasına izin veremezdi, vermeyecekti.
Neşe'nin uykusuzluktan ve üzüntüden şişmiş mavi gözleri parlaklığını kaybetmişti. O güzel mavilerin bu hale gelmesinin tek sebebi kendisiydi.
Karısının itiraz etmesine fırsat vermeden iki eliyle onun narin yüzünü avuçladı.
"Bırak..."
"Bırakamam. Bırakmam gerek ama bırakamam. Ne dersen razıyım, ne yaparsan razıyım ama seni bırakmam."
Genç kadının dudakları alayla kıvrılmıştı. Sözlerine karşı verdiği bu tepkiyi anlayabiliyordu. Dün o kadar ağır laflar ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi her şeyi kabulleneceğini düşünmüyordu. Zaten kabullensin de istemiyordu. Bir hata yapmıştı ve bu hatasının bedelini ödeme razıydı. Sadece onu bırakamazdı.
"Sen beni dün gece bıraktın zaten."
Bırakmamıştı. Onun kendisine ihanet ettiğini düşündüğü anlarda bile yanından ayıramamıştı da onu. Ayırmazdı da. İçinde Neşe'ye karşı olan duygular o kadar kuvvetliydi ki. Onunla ilgili her şeyde böyle fevri davranabiliyordu. Kolay kazanmamıştı onu ve kaybetmekten delicesine korkuyordu.
"Korkuyorum..." diye fısıldadı ve alnını alnına yasladı. "Seni kaybetmekten ölesiye korkuyorum ve bu yüzden hatalar yapıyorum."
Neşe kendini uzaklaştırmaya çalıştığında fırsat vermedi. "Sakın... Sakın benden uzaklaşmaya çalışma!"
"Sen yaptın tüm bunları!" diye bağıran Neşe'nin de gözünden yaşlar akmaya başlamıştı.
"Ne desen haklısın... Ama yalvarıyorum sana Neşe beni yokluğunla sınama!"
Dayanamazdı. Bu yaşına kadar hayatında ilk defa annesinden sonra bir kadına böyle değer vermişti. Kaldı ki bu kadının bir ömür gözlerine bakarak bile hayatını geçirebilecekken onun olmadığı bir hayatı düşünemiyordu bile. Onun olmadığı hiçbir anın değeri yoktu.
"İstersen," dedi hevesle. "Şirkette yeniden çalışabilirsin, eski konumunda."
"Böyle mi beni durduracaksın?"
"Hayır, seni durdurabilecek sadece sevgim var elimde. Sadece mutlu olmanı istiyorum."
"İstemiyorum ne şirketi ne de mutlu olmayı. Ben... Bir süre uzaklaşmak istiyorum."
İzin veremezdi. Evet, yaptığı şey çok büyüktü ama bir kere uzaklaşmalarına izin verirse sonrasının geleceğini biliyordu. Üstelik kendi açtığı yaraları kendi kapatacaktı.
"Hayır, gidemezsin."
"Gideceğim."
"Evlenmeden önce bu konuyu konuşmuştuk!"
Neşe hızla kendisini ayırdı. Mavi gözleri öfke ve hayal kırıklığı ile parlıyordu. Dolan gözlerini saklama gereği duymadan Selim'e bakıyordu.
"Yaptığın hatalarla övünen tek insansın!"
Selim'in bir şey konuşmasına izin vermeden banyoya girmişti. Arkasında pişmanlıkla yıkılan ama ayrılığı kabullenemeyen bir adam bırakmıştı. Ayrılık olmazdı. Gerekirse mutsuz olacaklardı ama onsuz olmazdı. Onunla mutsuz olmayı, bir ömrünü onun uğurunda mahvetmeye razıydı. Yeter ki onsuz kalmasın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...