Bölüm - 19

24.7K 2.2K 92
                                    


Aptaldı. Ahmaktı. Sayabileceği tek kötü sözler adam için bunlardı. Başka bulamıyordu. Bunları bile zorlukla dile getirmişti. Adamı o hale kendisinin getirdiğini bilirken nasıl daha kötü sözler söyleyebilirdi ki? O değil miydi ondan uzak durmasını söyleyen, onu küçümseyen? Şimdi adama kızma gibi bir hakkı yoktu olamazdı da.

Ani bir frenle arabayı durdurdu. Saçlarının arasından elini adeta yolarcasına geçirirken dikiz aynasından boş gözlerle kendine baktı. Kendini tanıyamıyordu. Gözlerinde gördüğü hüznü artık saklayamıyordu. Ne kendinden ne de başkasından...

Geçmişin hayaletleri onu hala özgür bırakamamışken Selim'in hayatına girmesi ile bu hayaletlere yenileri eklenmişti. Yaşadığı iç savaştan fazlasıyla yorulmuştu.

Çalan telefonu ile kendini toparlamaya çalışarak derin bir nefes aldı ve telefonu açtı.

"Kızım."

"Efendim baba?"

"Neredesin sen?"

Sakin kalmaya kendini zorlayarak "Yolda," diye mırıldandı. Telefonun ucunda kısa bir an sessizlik oluşunca Neşe kapatacağını söyleyecekken babası konuştu.

"Selim'in yalısındaymışsın."

"Sen nereden biliyorsun?"

"Sami."

"Sami fazla olmaya başladı."

"Neşe!" diye uyardı babası öfkesini gizlemediği bir sesle ama bu durum Neşe'nin umurunda bile değildi. Babasından korkacağı yaşı çoktan geçmişti.

"Ne var baba?"

"Neden Selim'in evine gidiyorsun?"

"Acil imzalatmam gereken bir dosya vardı."

"Başka birini gönderebilirdin."

Gönderebilirdi doğru. Üstelik şirkette bunun için fazlasıyla gönüllü bir ordu kız vardı ama Neşe kendi getirmek istemişti. Nedeni yoktu! En azından kadın nedenini düşünmek istemiyordu şu an.

"Ne önemi var baba?"

"Pişman olacağın şeyler yapma kızım."

"Ne gibi?"

"Selim Bey ile sen olamazsınız."

Biliyordu bunu genç kadın zaten. Birilerinin hatırlatmasına ihtiyacı yoktu. Bu yüzden zaten haftalardır adamdan uzak durmaya çalışmıyor muydu? Oysa kalbi çoktan dörtnala adama doğru koşmaya başlamıştı.

"Öyle bir şeyin mümkünü yok zaten baba... Statü, eğitim..." derken babası sözünü kesti.

"Sen bu yüzden mi olamayacağınızı düşünüyorsun?"

"Başka ne sebep olabilir baba?"

Telefonun ucunda alay dolu bir kahkaha sesi geldi. "Ah güzel kızım benim... Bunlara önem veren sensin... Selim Bey gibi bir adam senin gibi bir kadın istemez.",

"Baba iyi misin sen?"

"İyiyim Neşe... Sadece üzülmeni istemiyorum bir daha senin. Mehmet ile yaşadıklarının aynısını..." demişti ki kadın öfkeyle babasının sözünü kesti. "Aynı şey değil!"

"Evet... Bu sefer sen bu adama âşıksın. Gözlerin den okunuyor."

"Baba... Bu konuları senle konuşmak istemiyorum."

"Ben de kızımı kaybetmek istemiyorum. Kendine çeki düzen ver. Şimdi kapatıyorum, akşam görüşürüz."

"Görüşürüz," diye mırıldandıktan sonra telefonu zorlukla kapattı. Başını koltuğuna yaslayarak gözlerini sımsıkı kapattı. Kısa bir an da olsa her şeyden uzaklaşmak, kaçmak istiyordu. Biraz olsun nefes alabilmek istiyordu. Herkes, her şey fazlasıyla üzerine gelmeye başlamıştı ve bunlarla savaşacak gücü kendin de bulamıyordu.

Bugün hesaplaşacaktı. Derin bir nefes alarak arabasını çalıştırdı. Yapacağı şey geçmişi deşmek olacaktı ama umurunda değildi. Bugün her şey ortaya dökülüp, kalbinde ki o aptal sızı defolup gidecekti.

Bir zamanlar ezbere bildiği yollardan arabayla giderken içinde tuhaf bir burukluk oluşmuştu. Arabayı uygun bir yere park ettikten sonra indi. Her saniye kendine güveni biraz daha azalıyordu ama pes edemezdi.

Şirkete girdiğin de güvenliğe kendini tanıtarak kimle görüşmek istediğini söyledi. Birkaç dakika sonra onay gelince şirketten içeri girebilmişti. Ezbere bildiği koridordan asansöre doğru ilerlerken kaçıp gitmemek için kendini zor tutuyordu. Asansöre bindiğinde birkaç dakika gözlerini kapattı. Buna ihtiyacı vardı. Asansörün durması ile istemsizce gözlerini açarak büyük yüzleşme için ilk adımlarını atmıştı. Koridorun sağında ki ilk odanın üzerin de onun adını görünce ister istemez durakladı. Mehmet Atay...

Kapıyı çalarak içeri girdiğinde elinde kalemle uğraşan bir adam bulmuştu. Zorlukla birkaç adım attıktan sonra içeri girerek kapıyı kapattı.

"Merhaba," diyebildi kısık bir sesle.

"Merhaba."

Ne diyeceğini bilemez bir halde olduğu yerde durmuştu. Yıllardır görmediği bu adam bir zamanlar en yakınıyken şimdi en yabancısıydı. Titreyen bedenine inat güçlü durmaya çalışıyordu. Saniyeler adeta dakika boyutuna ulaşmışken sonunda onun sesini duydu.

"Titremek gibi yeni bir insancıl tepki kazanmışsın."

İlk başta ne demek istemediğini anlamasa da saniyelerin geçmesi ile fark edebilmişti adamın sözlerinin altında yatan laf sokmayı.

"Tartışmaya gelmedim."

Mehmet elinde ki kalemi masanın üzerine bırakarak bir süre boş gözlerle inceledi. "Geçmişin sırlarını mı ortaya dökmeye geldin?"

"Sır mı vardı?"

"Yok muydu?"

Sır sayılmayan korkuları vardı kadının. Neşe'nin sessiz kalması ile adamın yüzünde ki gülümseme her geçen saniye biraz daha genişlemişti. Kadın onu umursamamaya çalışarak etrafına bakındı. Bir şeylerden güç almak istiyordu. Dikkatini dağıtmaya çalışsa da hiçbir şey başarılı olamamıştı. En sonunda pes ederek adama çevirdi bakışlarını.

"Neşe... Sebebi ziyaretini öğrenebilir miyim artık?"

"Mutlu musun?"

Adamın kaşları çatılmıştı. Bu soruyu beklemediği fazlasıyla belliydi.

"Çok. Sen?"

Değildi. Mutlu falan değildi. Aksine hayatında her şey ters gitmeye başlamıştı. Bir zamanlar kontrol attığında tuttuğu her şey artık onu çok fazla zorluyor, bir türlü kontrolü altına alamıyordu.

"Değilim."

Mehmet'in kaşları ukalaca havalanmıştı. "Sen mutlu değilsin... İnanmam doğrusu. Senin gibi her şeyi kontrolü altında tutan bir kadının mutsuz olması imkânsız gibi bir şey," dedi açık bir alayla ve daha sonra ekledi. "Ah tabi şu yeni patronun... Adı neydi? Hah, Selim... Ömer'in anlattığına göre pek bir vahşiymiş."

Neşe'nin öfkesi an be an artarken kendine engel olamayarak alayla gülümsedi. "Beni mi soruyorsun?"

Adam aynı şekilde gülümseyerek cevap verdi. "Hala değişmemişsin... Hala kendini bu dünyanın merkezi zannediyorsun... Bak sana bir sır vereyim..." dedi ve oturduğu yerden kalkarak Neşe'ye doğru yaklaştı. Mehmet'in her adımı Neşe'yi boğuyordu. En sonunda aralarında ki mesafeyi kapatarak adam kulağına doğru fısıldadı. "Üzgünüm ama sen benim için kocaman bir hiçsin... Ve bu dünyadaki çoğu kişi içinde böylesin. Hayatında kalan tek insan baban... O da baban olduğu için yanında. . Artık o kendi yarattığın küçük dağlardan inme vaktin gelmedi mi?"

-

İyi geceler arkadaşlar... İnşallah bölümü beğenirsiniz. Bu aralar taşınma işleri ile uğraşmaktayım. Yorumlarınız için de şimdiden çooook teşekkür ediyorum. Sevildiğinizi hep bilin.

Kasımda tüyap olacak arkadaşlar. İstanbul tüyaba katılmayı düşünüyorum... Sizlerden kimlerle tanışacağız pekiii?

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi de bekliyor olacağım :)

İnstagram hesabım : dilekyelomi

Fan instagram hesabım : yelomiokurlariyiz

SelimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin